24 Haziran seçimlerine doğru siyasi yelpazede yaşanan karmaşa herkesin kafasını karıştırmışa benziyor. Kurulan ittifaklar kadar kurulmaya çalışılan ittifaklar ve ortak başkan adayı arayışları at izinin it izine karıştığı bulanık bir resim tablosu olarak emekçilerin karşısına çıkarıldı. AKP’nin 16 yıllık iktidarının yaratmış olduğu hukuksuzluk, baskı, gericilik ve adaletsizlik üzerinden bugün “AKP faşizmi” ile korkutup yaratılan bulanıklık izah edilmeye çalışılıyor. Ancak ortadaki bulanıklığın nedeni olarak görülebilecek “iç içe geçme” hali aslında burjuva siyasetindeki temel olgunun ta kendisi. Bugün burjuva siyasetinde “benzeşme, aynılaşma, uyumlulaşma” hali vardır. Geleneksel olarak AKP ve MHP tarafından kurulan ittifakın ismin millet değil cumhur olması, yine CHP’nin başını çektiği ittifakın adının millet değil cumhur olması gerekirken, tam tersinin karşımıza çıkması, bu benzeşme halinin küçük bir yansıması değil de, nedir?
At izinin it izine karıştığı bir yerden sonra açıklayıcı olabiliyor. Tabloya daha yakından bakıldığında ise ortada HDP dahil bugün iki ittifakla temsil edilen burjuva siyasetin bütün aktörlerinin ülkenin temel sorunlarında – emperyalizmle ilişkiler, piyasa ekonomisi, laikliğin likide edilmesi gibi- benzer bir zemine sahip oldukları görülecektir. Bugün AKP karşısına çıkan aktörlerin asgari programı ‘toplumsal kutuplaşmayı önlemek, huzur ve uyum ile dünya ülkeleriyle bozulan ilişkilerin düzeltilmesi’. Aslında burada söylenenlerin tercümesi, AKP iktidarının tahribatının düzeltilmesi ve emperyalizmle ilişkileri rayına koymak.
Bugün Millet İttifakı ile karşımıza çıkan düzen muhalefeti, tam olarak bunu söylemektedir: Düzeni rayına oturtmak. AKP ise düzenin rayında gittiğini, rayından çıkartacak adımlar atılmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Bu rayın döşendiği zemin ise belli olmalı. Sermaye sınıfının düzeni üzerine kurulan bu rayda düzen treninin yolunda gitmesi talep edilmektedir. Bugün 16 yıllık AKP iktidarıyla ortaya çıkan yeni zeminde rayı planlayan ve yolunu çizen ise bizzat emperyalizm olmuştu. Emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi ile planlanan bu rayın döşenmesinde büyük emekleri olanlardan birisi de liberalizmin sağ kanadı ile Yetmez Ama Evet diyen liberalizmin sol kanadıydı. Dün AKP iktidarının yolunu döşeyen anlayış, bugün tam da rayından çıkmış düzeni yeniden rayına oturtmak için düzen muhalefetinin arkasına geçmiş bulunuyor. Daha dün AKP iktidarının CHP’de temsil edilen “asker vesayetine” karşı demokrasinin önünün açıldığını hatta burjuva demokratik devrimin AKP eliyle tamamlandığını söyleyenler, bugün CHP’nin başını çektiği Millet İttifiakı’nı arkadan ittirmekte, hatta ideolojik yol göstericiliğini yapmaktadırlar. Bugün Yetmez Ama Evet’in ruhu dolaşmakta ve bu ruh dün AKP’nin bugün CHP’nin üzerinde gezmektedir.
AKP-MHP GERİCİ-FAŞİST DE SP-İYİ PARTİ DEMOKRAT MI?
Bugün söylenen kabaca şöyle değil mi: AKP-MHP gerici-faşist blokuna karşı demokrasi cephesi. Bu demokrasi cephesi ise bir şekilde HDP’nin dışarıda bırakıldığı Millet İttifakı ile karşımıza çıkmış bulunuyor. Aslında Yetmez Ama Evet bloku, bir koro şeklinde, HDP’nin bu ittifakın dışında bırakılmasına içerlemiş, eleştiri oklarını özellikle CHP’ye yöneltmişti. Aslında proje daha büyüktü. CHP, HDP, İyi Parti, SP’si ve bilumum bütün güçlerin mutabakatıyla Abdullah Gül adaylığı planlanmıştı. Olmadı, ancak bugün parçalı da olsa, ruhu aynı olan seçim hesaplarının yapıldığı bir düzen muhalefeti yeniden emekçilere umut diye pazarlanıyor.
Tıpkı dün Yetmez Ama Evet diyerek umut pazarlayanlar, şimdi de düzen muhalefetinin arkasına geçerek yeni bir umut pazarlama işine girişmiş durumdalar. AKP ve MHP tarafından temsil edilen gerici-faşist blokunun karşısına çıkarılan Saadet Partisi’nin AKP’den daha gerici olduğu ve İyi Parti’nin en az MHP kadar faşizan bir parti olduğu ise unutturulmaya çalışılıyor. Daha dün Milli Görüş’ten, Erbakan çizgisinden kopan AKP “ılımlı İslam” diye alkışlanırken bugün Saadet Partisi neredeyse solcu ilan edilecek bir propaganda yürütülmektedir.
Ancak sorulacak soru basittir. Madem ülkeyi demokrasiye götürmek için Millet İttifak’ı öneriliyor; Saadet Partisi ve İyi Parti gerici ve faşist değil de demokrat mı oldular!
Ülkemizin geri kalmışlığının en önemli unsuru olarak demokratik burjuva devriminin tamamlanamadığı vurgusu sol içerisinde önemli tartışma ve strateji başlıklarından birisiydi. Demokratik devrim stratejisi ya da milli demokratik devrim yolu, Türkiye solunun önemli başlıklarından birisi ve aynı zamanda ittifak politikasının ana eksenini oluşturuyordu. Komprador burjuvaziye karşı milli burjuvazi ya da devrimin tamamlanması için asker-genç zinde güçlerin devrimci potansiyeli işaret edilir, bu güçlerle birlikte bir demokratik devrim tasavvuru ortaya konurdu.
Bugün de AKP-MHP faşist-gerici blokuna karşı yeni bir “demokrasi cephesi” önümüze getirildi. Ancak bugün ulusal burjuvazi ya da zinde güçlerden bahseden yok. Yılların Demokrat Partisi’nden, tescilli gerici Saadet Partisi’nden ya da faşist partiden ayrılan başka bir faşist partinin “zinde güç” olarak önümüze geleceğini hayal bile edemezdik. Faşistlerden ve gericilerden bir demokrasi beklentisi ancak bu kadar olurdu. Ancak bu zihniyetin arkasında yatan temel noktanın yeni bir Yetmez ama Evet’çilik olduğunu bir kez daha belirtmek gerek.
Bütün bu tablo, aslında yeni bir Yetmez ama Evet anlayışının bir kez daha karşımıza çıktığını gösteriyor. Dün AKP için Yetmez ama Evet diyenler bugün SP-İyi Parti için Yetmez ama Evet dememizi istiyorlar. Nasıl dün AKP’nin ülkenin daha demokratik bir hale gelmesi yalanıyla emperyalizme uyumlu bir rejim inşasına destek oldularsa, bugün de emperyalizmle ilişkileri bozulan AKP iktidarının yerine yine ve yeniden emperyalizmle uyumlu bir düzen arayışı karşımızda. İşte Yetmez ama Evet’çilik tam da budur ve düzen muhalefeti olarak karşımıza çıkan Millet İttifakı’nın ana karakteridir.
Bütün bu tabloda HDP’nin dışarıda kalması ise geçici bir durumdur. Emperyalizmin Ortadoğu’daki planlarında yer tutan Kürt sorununun AKP eliyle kurulan ve “İkinci Cumhuriyet” olarak kodladığımız bu rejime-düzene entegrasyonun yolu yapılmaktadır. Bu yolun yapılmasında ister Cumhur İttifakı ister Millet İttifakı görev alsın, AKP tarafından kurulan rejim mantıki sonucuna götürülmek istenecektir. Zaten bugün yaşanan düzen geriliminin bam teli burası değil midir? Meselenin tam da bu noktayla ilgisi olan “siyasal İslamcılığın” emperyalizm tarafından “devre dışı bırakılmak istenmesi” ile AKP’nin gerici kimliği arasındaki gerilimi de not ederek geçmek gerek.
Bu anlamıyla önümüzdeki süreçte uyum arayışı, ister Cumhur ister Millet İttifakı açısından olsun başa yazılacak en önemli unsurdur. Bu uyumun kimlerle sağlanmak istediği ise belli. Bu uyumun ruhu ise Yetmez ama Evet’çilik olarak bir kez daha karşımızda duruyor. Emperyalizmin bölgesel planları gereği AKP karşı-devrimi ile ortaya çıkan yeni rejimin mutabakatı aranıyor. 24 Haziran seçimlerinin anlamı burada aranmalıdır.
HDP’nin bütün bu tabloda, Millet İttifakı’nın soluna yerleşmesi, kimsenin kafasını karıştırmasın. Başka bir yazının konusu olduğunu kayıt altına alarak, HDP eş başkanının Yetmez ama Evet’çi olduğunu belirtip geçmek yeterli olacaktır.
Erdoğan’sız Erdoğan düzenine ikna olunur mu?
2018 model “Yetmez ama Evet”çilik huzurlarınızda
Bu haber en son değiştirildi 19 Mayıs 2018 22:31 22:31
Uluslararası Ceza Mahkemesi, (ICC) Gazze'de savaş suçu ı̇şledikleri gerekçesiyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği'nin Nasuh Mahruki'nin tutuklama kararında paylaşım içerikleri ve görüntülenme sayılarını da…
Gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Tunç, muhalefeti hedef aldı. Tunç, MHP'den istifa…
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Ukrayna'nın 4,65 milyar dolarlık borcunun iptaline ilişkin kararın Kongreye…
Merkez Bankası, kasım ayında da faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de sabit tuttu. Banka böylece üst…
Bir gencin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olduğu için yargılanan eski Kızılay Başkanı Kerem…