Demir çelik sektöründe faaliyet gösteren Karabük’teki Yolbulan Demir Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de patronun Birleşik Metal-İş Sendikası’na (BMİS) karşı sarı sendika Çelik-İş ile yaptığı işbirliği, işçilere yapılan istifa baskısı ve işten çıkarma tehdidinin yer aldığı görüşme kayıtlarıyla ortaya çıkmıştı.
BMİS’in paylaştığı skandal kayıtta işçilerin sorgu odalarına alınıp derhal BMİS’ten istifa etmemeleri ve Çelik-İş’e geçmemeleri halinde işten çıkarılacaklarının bildirildiği görülmüştü.
İşçilerin anayasal olarak kazanılmış örgütlenme özgürlüğünün patron zorbalığıyla ortadan kaldırıldığını ve AKP Türkiyesi’nde kimin hangi “gemide” olduğunu açık şekilde ortaya koyan bu skandalı Manifesto olarak Yolbulan’a da sormak istedik. Ancak işçilerin BMİS’ten istifa edip Çelik-İş’e geçmeye zorlanmasıyla ilgili soru cümlemizi bitirmesini dahi beklemeyen firma yetkilisi, “Konuyu biliyorum. Öyle bir şey yok” diyerek konuyu kestirip atmaya çalıştı.
Yaşananların işçiler ve sendika tarafından kayıt altına alındığını hatırlattığımız yetkili, “Öyle bir kayıt altına alınma olduysa bizi niye aradınız? Türk mahkemeleri var oraya sunarlar. Burası dağ başı değil. Öyle bir baskı tehdit falan yok. Herkes özgür iradesiyle çalışma hakkına sahip” diye yanıt verirken, “Burada tehdit olsa sendika burada olmaz zaten” iddiasında bulundu. Bu iddia karşısında BMİS’te örgütlü işçilere yapılan dayatmaları bir kez daha hatırlattığımız yetkili, “Oradan aldığınız şeylerin doğru olduğunu nereden biliyorsunuz?” diye sorup, Manifesto’yu “tek taraf”ın haberini yapmakla eleştirdi.
Bunun üzerine de tarafımızın zaten açık olduğunu, işçilerin tarafında olduğumuzu belirttiğimiz yetkili “İşçi tarafında gazetecilik hoş bir şey değil. Burası da insanlara ekmeklere ekmek yediren, sermaye koymuş bir kuruluş. Tek taraflı düşünürseniz yanlış bir yola düşmüş olursunuz” diyerek “tarafsız gazetecilik” ‘tavsiye’sinde bulundu.
İşçilerin insanca çalışma ve örgütlenme hakkına karşı ülkenin hemen her gün her fabrikasında yaşanan saldırıların pervasızca tekrarlandığı Yolbulan fabrikasında bu kez kayıt altına alınıp ifşa da edilen olayı BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’yla görüştük.
Bu tür kayıtları daha önceki örgütlenme çalışmalarında da yaptıklarını belirten Serdaroğlu, “Bu sefer arkadaşlarımız geçmişte yaşananlardan tecrübe edinerek daha iyi bir şekilde kayıt yapmışlar. Aslında bunları biz her yerde yaşıyoruz. Ancak bunları ortaya koymakta ve hukuki süreç içinde değerlendirmekte zorlanıyoruz. Bunlar biraz daha elimizi kolaylaştıracak.” dedi.
Türkiye’de örgütlenme özgürlüğünün anayasal anlamda varmış gibi göründüğünü, ancak işin içine girildiğinde büyük engellemelerle karşılaşıldığını kaydeden Serdaroğlu, “Bunları mutlaka deşifre etmek ve yaşanan sıkıntıları sizin bilmenizi sağlayacak araçları artık kullanmak ihtiyacı hissediyorsunuz. Çok doğru bir yöntem gibi gözükmese de birtakım insanların söylemiş olduğu şeylerin ses kayıtları, onlar bu anayasa dışı, insanlık dışı davranışlarından utanmıyorsa bizim arkadaşlarımız da bunları yapmaktan çekinmeyecekler ve yanlışlıkları delilleriyle birlikte ortaya koyacaklar.” ifadelerini kullandı.
Adnan Serdaroğlu fabrikada işçilere yönelik tehdit ve baskıyla istifaya zorlanmaların devam edip etmediğiyle ilgili sorumuza da “Hala devam ediyor. 3’er 4’er kişilik gruplar halinde, Çelik-İş’in şube başkanının ve işveren yetkililerinin olduğu sorgu odalarına alıyorlar ve burda psikolojik baskı ve tehdit yapıyorlar. 3 kişiyi atmışlardı. Bizim fabrika önünde eyleme başlayacağımızı duyunca bundan vazgeçtiler. Biz eyleme başlasaydık yayılacak diye korktular” ifadeleriyle yanıt verdi.
İnsanların ekmeğiyle terbiye edilmeye çalışıldığını söyleyen Serdaroğlu, Karabük’teki fabrikada yaşanan skandal için, “Bir takım fabrikada çalışırken “samimiyet” kurulan insanlar devreye sokularak bize üye olanlar üzerinde bir ağır baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunlar direkt patronun görevlendirdiği yöneticilerin talimatıyla yapılıyor. Biz bunları daha önce de ortaya koyduk ama maalesef mahkemeler ses kayıtlarını da çok delil olarak dikkate almıyor. Bunlar resmen anayasa suçu ve ceza yasasında örgütlenme özgürlüğünün engellemekten 6 aydan 3 yıla kadar karşılığı var. Burada taktiği sarı sendika Çelik-İş veriyor. Başka yerlerde bu tür şeyleri yaptı. Karabük’te de tam bir hegemonya oluşturulmuş. Özel hastaneler iş kazalarının üstünü örtmek için yasadışı işler yapıyorlar. İşçiler çok kötü şartlar altında çalıştırılıyor. Kardemir’de de işçiler Çelik-İş’te örgütlü. İşçilere sorsanız yüzde 99’u Çelik-İş’ten şikayetçidir ama hiçbir şekilde işverenin baskısından kurtularak özgür bir sendikalaşma yapma hakkında sahip olamıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Yolbulan Demir Sanayi için “Karabük’te ayrı bir ekol” nitelemesinde bulunan Serdaroğlu, “Çelik-İş’in dışında bir sendika istemiyorlar. Çelik-İş de oradaki hegemonyasını sürdürmek için her yerde olduğu gibi örgütlenmelerimizi engellemeye çalışıyor. İşverene ‘Şunları şunları yap’ diye taktik veriyor. Yetki istediğimiz gün sayıyı fazlalaştırmak için 30’a yakın işçi almışlar. Bunu Çalışma Bakanlığı’na bildiriyorlar. Bakanlık da yeterli çoğunlukla kazandığımız yetkimiz yokmuş gibi davranıyor. Bir de Hak-İş/AKP bağlantısı üzerinden de bu işi kolaylaştırıyorlar“ diye konuştu.
BMİS Başkanı, işbirlikçi Çelik-İş’in yetki gaspına karşı hukuki sürecin nasıl işleyeceğine ilişkin ise şunları söyledi: “Mahkeme süreçleri uzun sürecek. Bunun muvazaalı bir iş olduğunu, tehdit ve baskıyla istifa olduğunu, hatta fabrikaya gelmeden sadece işçilerin sadece kağıt üzerinde gösterildiğini mahkemede kanıtlayacağız. Tabii bu süre içerisinde onlar da fabrikada işçileri işten atıyorlar. Biz yetki alsak bile birkaç yıl sonra sözleşme yapamayacak bir durumda olmamızı sağlıyorlar.”
İnşaat ve Yapı İşçileri Sendikası (İYİ-SEN) Avukatı Erkan Kılıç da, Yolbulan fabrikasında çalışan işçilerin yaşadıkları şaşırtıcı olmadığını belirtiken, “Türkiye’nin neresinde olursa olsun işçilerin kendi hakları için verdikleri mücadele bu ve buna benzer yöntemlerle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor” dedi. Sermaye sınıfının önce işçilerin örgütlenmemesi için elinden geleni yaptığına, işçilerin örgütlenmesinin önüne geçilemeyeceğini anladıklarında ise bu kez “örgütlen ama benim istediğim işçi sendikasında örgütlen” dediğine dikkat çeken Kılıç şu ifadeleri kullandı:
“Aslında baskıyla işçileri yönlendirdikleri sendikalar işçi sendikası değildir. Yolbulan fabrikasında olduğu gibi, Çelik iş sendikası gibi sendikalar patronların paravan örgütleridir. İşçilerin diledikleri sendika da örgütlenme hakkı anayasal bir haktır, bu hakkı engellemek suçtur ve cezayı gerektirir. Patronların bu kadar pervasızca işçiye saldırmaların ve anayasal haklarını engellemelerinin nedeni bugün ki siyasi iktidarın bu süreci bizzat örgütlemesidir. AKP döneminde büyüyen sendikaların çok büyük bir kısmı bizzat AKP tarafından kurdurulmuş ve organize edilmiştir. İşçi sınıfına örgütsüzlüğü dayatan, sarı ve yandaş sendikalarla baskı altına almaya çalışan, grev yasaklamalarıyla sermaye sınıfına sınırsz olanaklar sunan bizzat AKP’dir. İşçi sınıfı bölünmüşlüğe ve örgütsüzlüğe karşı mücadele ederken gündemine sarı ve yandaş sendikaları da almak zorunda. Sermaye sınıfı, AKP ve sarı sendikalarla, işçi sınıfı üzerine kurulan çark ancak bütünlüklü bir mücadele programı ile kırılacak.”
Bu haber en son değiştirildi 29 Ağustos 2018 10:57 10:57
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eski basın danışmanı Ahmet Sever, Mustafa Varank’ın açtığı 'Ak trol' davasından…
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatılan gazeteci Fatih Altaylı, "Olağan ve alışık…