1 Eylül 1939: 2. Dünya Savaşı başladı
Devletlerin ekonomik, askeri ve psikolojik tüm gücünü kullandığı ve asker-sivil yaklaşık 60 milyon insanın yaşamını yitirdiği büyük bir dönüm noktasıdır.
1 Eylül 1939’da 2. Dünya Savaşı başladı
2.Dünya Savaşı, 1939-1945 yılları arasında Avrupa, Asya, Uzakdoğu (Pasifik) ve Kuzey Afrika’da gerçekleşen; devletlerin ekonomik, askeri ve psikolojik tüm gücünü kullandığı ve asker-sivil yaklaşık 60 milyon insanın yaşamını yitirdiği büyük bir dönüm noktasıdır.
Savaş, Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etmesiyle başlar ve 2 Eylül 1945’te Japonya’nın resmen teslim olmasıyla sona erer. Savaş, Müttefik devletler olarak Birleşik Krallık ( İngiltere), Fransa, ABD ve SSCB; Mihver devletler olarak da Almanya, İtalya ve Japonya öncülüğünde sürmüştür.
1942’ye kadar olanca hızıyla ilerleyen Mihverler Pasifik’te, Kuzey Afrika’da ve Doğu Cephesinde Müttefiklerin durdurması ve 1943’te başlayan yenilgilerle hakimiyeti kaybederler. 1944’te 2. cephe olarak açılan Normandiya çıkarmasıyla ve doğudaki SSCB ilerleyişiyle tamamen yenilirler.
Avrupa savaşı, SSCB’nin Stalingrad Muharebelerindeki zaferi ve Berlin’e girişi ile 8 Mayıs 1945 tarihinde son bulmuştur. Sovyetler 20 milyon insanını bu savaşta kaybetmiştir.
Türkiye ise fiilen hiç bir tarafta yer almamıştır. Savaşın seyrine göre denge politikası gütmüş, sıkıyönetim uygulamıştır. Sansürüyle, yasağıyla, baskısıyla iç siyaseti kontrol eden hükümet; ekonomik ve psikolojik hazır durumda beklemiştir. Almanların Avrupa’da ilerlediği yıllarda sempatizanlığı yapılmış; ilerici-komünist avı bu dönem boyunca devam etmiştir. 22 Haziran 1941 tarihinde Almanların SSCB’ye başlattığı Barbarossa Harekatı (Doğu Cephesi)Türkiye hükümetini bir müddet ‘rahatlatsa’ da; müttefiklerin ’2. cephe’yi Türkiye’de açma önerileri de kaçılarak reddedilmiştir. Almanya’nın yenilmeye başlamasıyla beraber Turancı-Türkçü yargılamaları başlamıştır.
Savaşın bitimi, dünya tarihinin başka bir dönemine kapı aralamıştır. ‘Güneş batmayan ülke’ Birleşik Krallık (İngiltere), sömürgelerini ve gücünü kaybetmiştir. Tekrardan toparlanmak ve gücünü kazanmak üzere Avrupa Çelik ve Kömür Topluluğu (1952) ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (1957) gibi ortak pazarlar kurularak günümüz Avrupa Birliği (1993)’nin temelleri atılmıştır.
Savaş boyunca sivrilen ABD, ‘demokrası, insan hakları ve hür teşebbüs’ vaadiyle emperyalist operasyonlarına başlamıştır. Bu minvalde kurulan NATO (1949), olağan gücüyle varlığını sürdürmektedir.
Buna karşın SSCB, savaş boyunca gelişen komünist hareketin varlığını güçlendirmek ve antiemperyalist bağları koruyabilmek için Varşova Paktı (1955)’nı kuracaktır. İkili ekonomik anlaşmalar ve güçlü siyasi bağlarla, emperyalizm nüfuzundaki birçok ülkenin bağımsızlığını kazanmasında ve korumasında etkili olur.
Türkiye, savaşın bitiminde aldığı Marshall yardımları (1947) ve girdiği NATO (1952) ile kapitalist-emperyalist sisteme dahil olarak; kamucu, laik ve bağımsızlıkçı değerlerini günden güne yok etmiştir.
1 Eylül günü aynı zamanda ‘Dünya Barış Günü’ olarak ülkemizde de kutlanmaya devam ediyor.
1 Eylül 1939’daki Alman saldırılarının başlamasına ithafen ilk defa SSCB ve Varşova Paktı ülkelerin öncülüğüyle, 1 Eylül günü ‘Barış Günü’ olarak kutlanmaya başlamıştır. Bu anlamda barış günü, faşizmle ve emperyalizmle mücadele etmenin günüdür. Kapitalist yıkıma karşı emeğin yüceliğinin günüdür. Devam eden yoksulluğa, sömürüye, zorbalığa, savaşlara karşı başkaldırının günüdür. Silah tüccarlarına, petrol savaşlarına ve yurtsuzluğa direnmenin günüdür…
‘1 Eylül Dünya Barış Günü’ emekçidir, sınıfsaldır ve antiemperyalisttir!