Binali Yıldırım: Erdoğan’ın o sözü uyarıcı, sarsıcı ve ciddi bir özeleştiri cümlesidir
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi adayı olan TBMM Başkanı Binali Yıldırım açıklamalarda bulundu.
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi adayı olan TBMM Başkanı Binali Yıldırım, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “İstanbul’a ihanet ettik” sözlerini “Uyarıcı, sarsıcı ve ciddi bir özeleştiri cümlesidir” diyerek yorumladı. Yıldırım, İstanbul’a ilk geldiği günü anlatırken “Tarlabaşı dedikleri yer iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalıkmış, meğer tarla yokmuş” ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım’ın Hürriyet’ten İpek Özbey’e verdiği söyleşinin bir kısmı şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘İstanbul’a ihanet ettik’ sözünü nasıl okudunuz? Nerede yanlış yapıldı sizce?
Cumhurbaşkanımız, bütün siyasi hayatı boyunca milletimize karşı daima açık sözlü olmuş, daima özeleştiriyle yol alan, verilen hizmetlerin eksiğini yanlışını daima gözden geçiren bir yönetim tarzı belirlemiştir. O söz de elbette uyarıcı, sarsıcı ve ciddi bir özeleştiri cümlesidir. Maddi büyüme insanı ve toplumu bize unutturmamalı anlamında söylenmiştir. “İstanbul benim aşkım” demiştir daima. Kendisinin İstanbul’a nasıl düşkün olduğunu herkes benim kadar bilir. Cumhurbaşkanımızın bu ifadesi özellikle yerel yönetimler için uyarıcı bir mesaj olarak yorumlanmalı. Zira hiçbirimiz yaptıklarımızla yetinemeyiz. 16 milyon insanın mutluluğunu, huzurunu düşünüyorsak yaptıklarımızla yetinemeyiz. Şehrin ruhunu ıskalamadan, insanları, bitki örtüsünü, hayvan haklarını, çevreyi, hayat alanlarını daha çok dikkatle, özenle korumalıyız.
İstanbul’a ilk geldiğiniz güne dönelim…
İstanbul’la tanıştığım ilk günü anlatayım. Erzincan’dan kalkmış dedesinin yanına gelmiş küçücük bir çocuktum. Düşünün ki köyden geliyorsunuz okumaya. Şehir ışıl ışıl. Her şeye hayran hayran baktığımı hiç unutmam. Şehrin insanı büyüleyen eşsiz bir güzelliği vardı. Harem’de otobüsten indim, vapura bindim. Ama bindiğim şeyin vapur olduğunu ilk anda anlamadım. Daha sonra hareket ettiğindeki şaşkınlığımı dün gibi hatırlıyorum. Aile büyüklerimiz Tarlabaşı’nda oturuyordu ve ben ilk geldiğimde oraya gidecektim. Gözümde bir tarla canlandırmıştım ve o tarlanın başında bir ev hayal etmişim. Dedemin evine bir vardım ki, Tarlabaşı dedikleri yer iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalıkmış, meğer tarla yokmuş.