Akşener: Tam 17 yıldır “en iyisi bu” diye kendini pazarlayan bu iktidara, isyan ediyorum
"Ne yazık ki, milletin vergileri ile oluşan bu havuzun dibinde, koca bir delik var. Rantın, hırsın, iş bilmezliğin açtığı, koca bir delik var"
Meral Akşener, ‘İyi Parti’nin 4. Olağanüstü Kurultay’ında konuştu.
‘İyi Parti’ Genel Başkanı Akşener, “Hep söyledim Türkiye darlık çekecek bir ülke değildir. En verimli topraklar üzerinde gençliği ile kalkınmalıdır. Türkiye yokluktan değil basiretsizlikten darlık çekiyor.” diye konuştu.
Akşener, ekonomi başlığında konuşmasını “Bu ülkeyi Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesine göz koyacak kadar basiretsiz yönetiyorlar. Sıkışınca hep aynı nakarat. Dış güçler de dış güçler. Sanırsın paralar harcadıkları lüks haraçlara dış güçler biniyor. Sanırsın görevden anlamayan damadı dış güçler atadı. Hayır hepsini bugünün iktidar sahipleri yaptı. Buna sessiz kalamayız kalmayacağız.” sözleriyle sürdürdü.
Meral Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle:
“3 Haziran sonuçları göstermiştir ki milletimiz her şeyin farkında. Bu işin dönüşü yok, winter is coming…”
“İsyan ediyorum kardeşim; bizleri yokluğa mahkûm edenlere isyan ediyorum. “Ekonomi batıyor” diyoruz, “İnönü döneminde yiyecek ekmek yoktu” yanıtı geliyor; bu iktidar Türkiye için artık ayak bağıdır.”
“Kadına şiddet gösterenleri adaletin şiddetiyle tanıştıracağız.”
“Asgari ücretliden vergi alıyorlar ama devleti soyanlardan almıyorlar.”
“82 milyonun 22 milyonu çalışıyor, bundan büyük beka sorunu olabilir mi!”
“İşte bu basiretsiz yönetim anlayışı Türk Ordusunun fabrikasını yabancılara teslim edip har vurup harman savuruyorlar. Sanırsın milyonlar harcadıkları lüks araçlarına dış güçler biniyor.
Sanırsın milletten kopan milletini duymayan saraya kapanan dış güçzler getirdi. Sanırsın damadı dış güçler ekonominin başına getirdi. Hayır… Hepsini bugünkü iktidar yaptı.”
‘SEN NE DERSEN O OLSUN AĞAM’ DESEYDİK…
“Sizlerle bu yolu birlikte yürümekten gurur duyuyorum. Türk siyasetinde ‘değişmez’ sanılan kabulleri yıktınız. Milletimizi iki kutup arasına sıkıştıran, konforlu siyasete nokta koydunuz. Yıllar sonra milletimize “Evet yapabiliriz” dedirttiniz. Bundan 2 buçuk yıl önce, “Sen ne dersen, o olsun ağam” deseydik; biz de, “Haksızlık karşısında susanlardan” olsaydık; biz de, iktidarın hatalarını görmezden gelip, bir anda en büyük savunucusu olsaydık; bu uzun ve meşakkatli yola çıkacak cesareti bulamasaydık; bugün Türkiye’nin bir değişim umudu olur muydu?”
“Türkiye darlık çekecek bir ülke değildir. En verimli topraklar üzerinde, yeraltı kaynakları zengin, genç, üretken bir ülkedir. Türk milleti yokluktan değil, basiretsiz yönetim anlayışı yüzünden darlık yaşıyor. Sayın Erdoğan’ın ve koskoca devlet hazinesini teslim ettiği damadının, günü kurtarmaya yönelik açıklamalarına bakmayın. Türkiye gibi yüksek potansiyele sahip bir ülkeyi, Merkez Bankası’nın “İhtiyat Akçesi”ne muhtaç hale getiren, işte o basiretsiz, savurgan yönetim anlayışıdır.”
DIŞ GÜÇLER DE DIŞ GÜÇLER…
“2228 yaşındaki Türk Ordusu’nun silah fabrikasını, götürüp yabancıların eline teslim ediyorlar. Har vurup harman savuruyorlar. Sıkışınca da hep aynı nakarat: Dış güçler de dış güçler…
Sanırsın, milyonlar harcadıkları lüks arabalara dış güçler biniyor. Sanırsın otoyollar, havaalanları, şehir hastaneleri üzerinden, araç garantisini, yolcu garantisini, hasta garantisini dış güçler veriyor… Sanırsın, milletten kopan, milletini duymayan, saraya kapanan dış güçler. Sanırsın, ekonomiden anlamayan damadı o göreve dış güçler getirdi. Sanırsın, liyakatsiz kadroları devlete dış güçler doldurdu.
Hayır; hepsini bugünün iktidar sahipleri yaptı. Şimdi fatura aziz milletimize kesiliyor. Buna sessiz kalamayız, kalmayacağız…
Omuzlarına fatura yüklenen milletimizin, siyasi faturayı da sorumlulara kesmesi için, yılmadan çalışacağız. İlk fatura 23 Haziran’da yola çıktı. 23 Haziran sonuçları göstermiştir ki, milletimiz olan bitenin farkında. Bu işin dönüşü yok. Türkiye 17 yıllık kabustan uyanıyor.”
“Ne diyor hak söz; “Adalet mülkün temelidir.” Adaletin olmadığı yerde, ne dirlik olur, ne düzen, ne varlık olur, ne zenginlik. Adaleti sağlamak için ilk adımsa, haksızlık karşısında dimdik durmaktır. Hz. Ali’nin sözlerine kulak verin: “Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü hakkınızla beraber, şerefinizi de kaybedersiniz.””
“17 yıllık nobranlığın, kuralsızlığın, liyakatsizliğin ve tek adam zihniyetinin ülkemizi getirdiği yer ortada. Biz “hukuk” derken, sadece mahkeme salonlarından bahsetmiyoruz. Biz “hukuk” derken, hukukun sağlayacağı adaletin, güvenin, huzurun; üretime, yatırıma, zenginliğe dönüşeceği bir ülkeden bahsediyoruz.”
“Mübarek ağaçları, zeytinlikleri müteahhit hırsına feda ettiler, Cerattepe’yi, Kaz Dağları’nı, doymaz altın iştahına kurban ettiler, on binlerce ağaca kıymayı, utanmadan matah bir işmiş gibi, pazarlamaya kalktılar Salda Gölü gibi Cennet bir köşeyi, çöle çevirmeye yöneldiler, buna izin vermeyeceğiz.
Akarsularımızı daha fazla kirlettirmeyeceğiz. Ormanlarımızı daha fazla talan ettirmeyeceğiz. Meralarımıza daha fazla beton diktirmeyeceğiz. Çiftçimizi daha fazla küstürmeyeceğiz.”
“Sokakta, işyerinde, kahvede, otobüste, dolmuşta, vatandaşlarımız dertlerini söylüyor, çare bekliyor. Ama duymuyorlar… Saraya kapanmış bir iktidarın, milleti duyması mümkün değil. Onca zenginlik arasında, bu ülkede yokluk olmasına, açlık olmasına isyan ediyorum. İsyan ediyorum kardeşim, isyan.
Bu potansiyeli harekete geçiremeyen, bizleri yokluğa mahkum edenlere, isyan ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların emanetine ihanet edenlere, isyan ediyorum. İş bulamadığı için evine hüzün çöken, ekonomik sebeplerle dağılan aileleri gördükçe, isyan ediyorum. Tam 17 yıldır “en iyisi bu” diye kendini pazarlayan bu iktidara, isyan ediyorum.
Avrupa’nın en zengin ülkesi olmamız gerekirken, kişi başı milli gelirde en fakir ülkesi olmamız nasıl bir başarıdır? Her dört gençten biri işsizse, bu nasıl başarıdır?”
AKP TÜRKİYE İÇİN AYAK BAĞIDIR
“Yıllarca büyüme masallarıyla kandırdılar. Türkiye’yi 3 kat büyüttük diye böbürlendiler. Oysa biz büyürken, dünya bizden daha çok büyüdü. En büyük 10 ekonomi arasına girmeyi hedeflerken, en büyük 20 ekonominin bile dışında kaldık.
Kendisini sürekli olarak geçmişle kıyaslayan bir hastalığa yakalandık. Ekonomi batıyor diyorsun; İsmet Paşa zamanında yiyecek ekmek yoktu diyor.
Her şey ateş pahası, insanlar aç diyorsun; Ecevit zamanında benzin kuyruğu vardı diyor.
Başarılı görünmek için, tarihimizde karanlık sayfa arıyorlar. Bulamadılar mı, yeni bir tarih yazmaya kalkıyorlar. Yunanistan’a peşkeş çektiğiniz adaları geri alın diyorsun; Misak-ı Milli’nin tapusu olan Lozan’a dil uzatıyorlar.
Kendi şanlı tarihine bile savaş açmakta sakınca görmeyen bu iktidar, Türkiye için artık bir ayak bağıdır.”
“Bunlar kendilerini büyük göstermek için geçmişi kurcalarken, gelişmiş devletler geleceği kurguluyor… Almanya geleceği konuşuyor. Amerika geleceği konuşuyor. İngiliz siyaseti, geleceği planlıyor. Güney Kore, Japonya, Çin, Fransa, İsviçre, İsveç, Norveç, Rusya… Bütün bu ülkeler geleceğin taşlarını döşüyorlar.
Ak Parti iktidarı ise, ülkenin temel taşlarını sökmekle meşgul. Milletin geleceğini değil, sadece iktidarının geleceğini düşünüyor. Peki ne olacak? En baştan söyleyeyim; bu devran böyle gitmeyecek. Çünkü artık biz varız, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
TOPLUMSAL MUTABAKAT NEYMİŞ GÖRECEKLER
“Şüpheler yerini umuda ve inanmışlığa bırakacak. Demokrasi vizyonumuzu ortaya koyacağız. Hızlı karar alan, hızlı işleyen, ama aynı zamanda hesap veren, yeni bir sistem kuracağız. Herkesin görüşünü alıp, herkesin derdini dinleyip, milletimizin her bir ferdinin hakkını koruyacak, yeni bir anayasa hazırlayacağız.
Bize yüzde 51 yetmez. Öyle bir anayasa hazırlayacağız ki, toplumsal mutabakat neymiş görecekler.”
“TUİK’e göre işsizlik rakamı yüzde 13.7… Damattan sonra, işsizlik rakamları nasıl açıklanıyor biliyor musunuz? Son 1 ayda iş aradınız mı diye soruyorlar? En son 32 gün önce iş aradıysan, yine işsiz değilsin. İş bulamadığın için iş aramayı bıraktıysan, yine işsiz değilsin.”
“Ben size söyleyeyim. Türkiye’nin çalışabilir nüfusunun yüzde 54’ünün işi yok. Bugün 82 milyon nüfusa sahibiz. Ancak kayıtlı olarak sadece 22 milyon çalışanımız var. İşçi maliyetleri neden bu kadar yüksek biliyor musunuz? Tüm yükü çalışan 22 milyonun üstüne yığdığımız için. 82 milyon vatandaşımızın sağlık giderlerini, sadece 22 milyon kişi ödediği için. 12 milyon emeklinin maaşını, bu 22 milyon kişi ödediği için. Asgari ücretliden vergi alırken, devleti soyanlardan vergi almadığımız için. Toplumsal Adalet olmadığı için. Fırsat Eşitliği sağlanamadığı için.
Bundan büyük bir beka sorunu olabilir mi? Ama damada sorarsan, uçuyoruz…”
“Ekonomi Vizyonumuzu ortaya koyacağız. Öncelikle, Türkiye’yi her geçen gün büyüyen ekonomik krizden çıkartacağız. Bunun için ilk adım, üreten sermayenin yükünü hafifletmek olacak.
Bakın, Türkiye’de imalat sanayindeki en büyük 500 şirket, net karının yüzde 88’i kadar, faiz ödemesi yaptı. Bu rakam, küçük esnafımızda daha da yüksek. Bu yükün altındaki hangi şirket üretebilir ki?
Ama burada önemli bir kriterimiz var. 2001 krizindeki gibi, bu işin finansal yükünü, devlete ve millete ödetmeyeceğiz. Sırtını iktidara dayayıp, kazandıklarını yurtdışına yığanları değil, ekonomik şartlardan dolayı zora düşenleri kurtaracağız. İflas eden şirketlerin, işsiz kalan çalışanlarını, tecrübe ve becerilerine göre, kendi işlerini kurmaya teşvik edeceğiz. Asya ülkeleri, 1997 krizinden sonra, benzer bir yolla, birçok başarılı ve genç şirketi iş dünyasına kazandırdılar. Biz de krizi fırsata çevirecek adımlar atacağız.”
“Sonra ise iktidardakilerin hiç bilmediği, görmediği bir Türkiye resmi çizeceğiz. Kayıt dışı ekonominin olmadığı… Herkesin eşit şartlarda vergi verdiği… Naylon faturacıların, hayali ihracatçıların, kaçakçıların, nefes bile alamayacağı bir ekosistem yaratacağız.”
“Ne yazık ki, milletin vergileri ile oluşan bu havuzun dibinde, koca bir delik var. Rantın, hırsın, iş bilmezliğin açtığı, koca bir delik var. Ne kadar su taşırsan taşı, bu delikten akıp gidiyor. Biz, Türkiye’nin elini kolunu bağlayan, havuzun dibindeki bu deliği kapatacağız.
TERSİNE GÖÇ DALGASI
“Bölgesel Kalkınma Reformu gerçekleştireceğiz. İstanbul yüzölçümü bakımından Türkiye’nin yüzellide biri kadar toprağa sahip. Ancak aynı İstanbul, ithalatın da ihracatın da yüzde 50’sini oluşturuyor. Yani ekonominin yarısını topraklarımızın yüzellide birine sığdırmış durumdayız.
Bu durum, iç göç yarattığı gibi, İstanbul’u da yaşanılmaz bir şehir haline getiriyor. İstanbul sadece doğu illerimizden değil, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya gibi büyükşehirlerden de göç alıyor.
Mevcut iktidar, inşaattan rant sağlama hırsıyla, devletin ne kaynağı varsa İstanbul’a aktardı. Bu kadar sıkışmışlık yetmemiş olacak ki, şimdi de devletin tüm finans kurumlarını İstanbul’a taşıyor.
Bilim deprem diye uyarıyor, Biz hazırlık yapmak yerine, her şeyimizi taşıyarak riske atıyoruz.”
“Türkiye’nin her bölgesinde İstanbul gibi yeni merkezler oluşturacağız. Anadolu’da yeni gelişim merkezleri, istihdam alanları oluşturacağız. İstanbul’daki yoğunluğu bu yeni merkezlere kaydıracağız. Tersine bir göç dalgası ile, Anadolu illerimizin hızla kalkınmasını sağlayacağız.”
YÖK’Ü KALDIRACAĞIZ
“17 yılda üniversiteleri il başkanlıklarına çevirdiler. Siyaset, bilimin hizmetinde olmalıdır. Bilim, siyasetin hizmetine girerse, Türkiye’nin geleceğine ihanet edersiniz.
YÖK’ü kaldıracağız. Bilim ocaklarına destek olacak, ama her türlü siyasi baskıdan arındıracağız. Siyasetten bağımsız bir eğitim sistemini, hayata geçireceğiz. Bir rektörün siyasi görüşünün hiçbir önemi yoktur. İstediği siyasi görüşte olabilir. Yeter ki donanımlı öğrenciler yetiştirsin, araştırma yapsın, bilim üretsin ve bulunduğu üniversiteyi dünya sıralamasında yukarılara taşıyabilsin.”