Anayasa Profesörü Kemal Gözler: Türkiye’de İslam hukukuna geçişin hazırlıkları yapılıyor
"En başta İslâm hukuku ile yüksek değerlerin geleceğine inanan insanlar, kısa bir süre sonra yanıldıklarını anlayacaklardır. Bırakınız yüksek değerlere ulaşmayı, kendi can ve mal emniyetlerinin kalmadığını görecekler."
Anayasa Hukuku uzmanı Prof. Dr. Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukuku Sitesi’nde yayımlanan İslâm Hukuku, ‘Batı Hukukuna Alternatif Olabilir mi?’ başlıklı makalesinde önemli tespit ve uyarılarda bulundu.
Türkiye’de mevcut hukuk sisteminin İslâm hukukuyla değiştirilmesine yönelik bazı hazırlık çalışmaların yapıldığının görüldüğünü belirten Prof. Dr. Gözler, bununla ilgili olarak hukuk fakültelerine nazaran son yıllarda ilahiyat fakülteleri ve bu fakültelerde okuyan öğrenci sayısındaki dev artışa dikkat çekti. İlâhiyat fakültesine bir yılda kayıt yaptıran öğrenci sayısının 6252’den 33202’ye çıkarak beş kat arttığını belirten Gözler, “Yine aynı dönemde ilâhiyat fakültelerinde öğretim elemanı sayısı 1120’den 4121’e çıkarak üç buçuk kat artmıştır. Artış her yıl katlanarak devam ediyor.” dedi.
Türkiye’de ilâhiyat ve İslâmî ilimler fakültelerinin “İslâm hukuku” veya “fıkıh” anabilim dallarında görev yapan tam 407 adet öğretim elemanı bulunduğunu ve bunun normal bir rakam olmadığına dikkat çeken Gözler, “Eğer bu rakam, normal bir rakam olsaydı, Türkiye’de Roma hukuku anabilim dallarında da benzer sayıda öğretim elemanı olması gerekirdi. Oysa Türkiye’de Roma hukuku anabilim dallarında sadece 24 adet öğretim elemanı vardır.” diye yazdı.
Gözler’in makalesinden bazı bölümler şöyle:
“BUNUN ALTINDA BAŞKA BİR DÜŞÜNCE YATIYOR”
“Eğer gelecekte bir gün Türkiye’de Batı hukukunun İslâm hukuku ile değiştirileceği günleri göreceksek, o günlere, geçmişte olmadığı ölçüde yakınız. Bugün Türkiye’de hukuk fakültesinden çok ilâhiyat fakültesi; hukuk öğrencisinden çok ilâhiyat öğrencisi ve yine hukuk fakültesi öğretim üyesinden çok ilâhiyat fakültesi öğretim üyesi var. Türkiye’de 2010’dan 2019’a sadece 9 yılda, ilâhiyat fakültesi sayısı 24’ten 92’ye çıkarak yaklaşık dört kat artmıştır. İlâhiyat fakültesine bir yılda kayıt yaptıran öğrenci sayısı 6252’den 33202’ye çıkarak beş kat artmıştır. Yine aynı dönemde ilâhiyat fakültelerinde öğretim elemanı sayısı 1120’den 4121’e çıkarak üç buçuk kat artmıştır. Artış her yıl katlanarak devam ediyor.
Türkiye’de ilâhiyat ve İslâmî ilimler fakültelerinin “İslâm hukuku” veya “fıkıh” anabilim dallarında görev yapan tam 407 adet öğretim elemanı vardır. Bu rakam, normal bir rakam değil. Eğer bu rakam, normal bir rakam olsaydı, Türkiye’de Roma hukuku anabilim dallarında da benzer sayıda öğretim elemanı olması gerekirdi. Oysa Türkiye’de Roma hukuku anabilim dallarında sadece 24 adet öğretim elemanı vardır.
Türkiye’de şu an yürürlükte olan hukukumuzun kaynağı olan Roma hukuku için 24 adet öğretim elemanı istihdam edilirken, yürürlükteki hukukumuza kaynaklık da etmemiş olan İslâm hukuku için 407 adet öğretim elemanı istihdam edilmesi şüphe uyandırıcı bir şeydir. Bunun altında bir başka düşünce yatıyor olmalıdır.”
“ADALETİN BULUNDUĞUNU SÖYLEYECEK VAR MI?”
“İslâm hukukunun en yüksek norm kaynağı olan Kur’an’da adaletin ve barışın değeri üzerine onlarca ayet vardır. İslâm hukukunda kişilerin hürriyetini, can ve mal güvenliğini tanıyan onlarca ve belki yüzlerce hadis vardır. Ne var ki İslâm hukukunun doğduğu, geliştiği, yayıldığı, az ya da çok uygulandığı ülkelerde, adaletin, can ve mal güvenliğinin, kişi hürriyetinin bulunduğunu söyleyebilecek biri var mı? İslâm hukukunda siyasî iktidarı eleştirmek veya siyasî iktidara muhalif olmak suç değildir. Buna rağmen neden bu hukukun az ya da çok cari olduğu ülkelerin önemli bir kısmında siyasî iktidarı eleştirenler hapse atılır; diğer bazılarında bu kimselerin malları müsadere edilir; diğer bazılarında bunlarla yetinilmez, bu kişiler ölüm cezasına çarptırılırlar. Diğer bazılarında ise muhalifler yargılanmaksızın öldürülürler, ortadan kaldırılırlar.
İşte İslâm hukukundaki asıl sorun bu: Bir yanda değerlere çok önem veren ileri bir hukuk teorisi, diğer yanda ise kan gölünde bir hukuk pratiği.”
“GEÇİŞ HAZIRLIKLARI YAPILIYOR”
“Türkiye’de uzun yıllardan beri, İslâm hukuku, sadece bir hukuk sistemi olarak değil, içerdiği değerler üzerinden, adeta şiirsel bir dil kullanılarak ve bu değerlere birtakım efsaneler de katılarak insanlara anlatılıyor. Türkiye’de uzun yıllardan beri çok yaygın ve etkili bir İslâm hukuku propagandası yapılıyor.
***
Zannımca Türkiye’de İslâm hukukuna geçişin hazırlıkları da yapılmaktadır. Bunun alt yapısı da oluşturulmaya çalışılmıştır. Makalemin başında da değindiğim gibi, bugün Türkiye’de hukuk fakültesinden çok ilâhiyat fakültesi var. Yine bugün Türkiye’de hukuk öğrencisinden çok ilâhiyat öğrencisi; hukuk fakültesi öğretim üyesinden çok ilâhiyat fakültesi öğretim üyesi var.”
“KENDİ EMNİYETLERİ KALMAYACAK”
“Eğer Türkiye’de yürürlükte olan modern hukukumuz İslâm hukuku ile değiştirilirse, İslâm hukuku Türkiye için tam bir “tuzak hukuk” olacaktır.
En başta İslâm hukuku ile yüksek değerlerin geleceğine inanan insanlar, kısa bir süre sonra yanıldıklarını anlayacaklardır. Bırakınız yüksek değerlere ulaşmayı, kendi can ve mal emniyetlerinin kalmadığını görecekler. Çünkü yukarıda açıkladığım gibi, İslâm hukuku, halen, çeşitli “ideler”den ibaret bir hukuktur.
İslâm hukuku mevcut gelişmişlik düzeyi itibarıyla yöneticileri sınırlandıracak ve vatandaşları koruyacak mekanizmalardan mahrumdur.”
‘VATANDAŞLAR TEMİNATSIZ KALACAK’
“Türkiye’de modern hukuk, İslâm hukuku ile değiştirildiğinde, yöneticiler daha da sınırsız, vatandaşlar daha da teminatsız hâle gelecektir.
Türkiye’de bir “tuzak hukuk” olarak İslâm hukuku tehlikesi var mı? Zannımca yukarıda açıkladığım sebeplerden dolayı var.”