Yıllar önce o zamanki adıyla Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde bir karikatür görmüştüm, hatta kesip saklamıştım. Tayfun Akgül çizmişti, sonra “Bilimum” isimli kitabında da yayınladı. Karikatürde, bir dolmuşta açık olan radyodan şuna benzer bir anons duyuluyordu: “Şimdi, Adana’dan Ahmet ve Ayşe, Çatalca’dan Ali, Veli vs. için Fermat’ın son teoremini kanıtlıyoruz”. Etkileyiciydi, “işte” demiştim “bilim açısından ideal toplum budur”.
Dediğim gibi bu bir ideal. Peki, bu duruma ulaşmak için ne yapmak gerekir? Yanıt benim için bile çok klasik olacak ama gerçekten sosyalizm. En ciddi teknik kitapların bile Sovyetler Birliği’nde nasıl yüksek satış rakamlarına ulaştığından geçen yazımda bahsetmiştim.1 Bu tamam ama diyelim sosyalizme geçildi, toplum bu noktaya nasıl gelecek? Öyle ya, yıllardır bilimden korkutulmuş, bilimi sadece özel insanların anlayabileceği düşüncesi yerleştirilmiş, bilimin halk için olduğu gerçeği unutturulmuş bir toplum nasıl bunların üstesinden gelecek?
İşte bu noktada bilim merkezleri gündeme geliyor. Bilim merkezlerinin amacı bilimi daha geniş kitlelere duyurmak ve aynı zamanda bilime yönelik, moda deyimiyle, farkındalığı artırmak olarak tanımlanır. Burada ziyaretçilerin bizzat içinde yer aldığı deneyler yapılır, doğadan örnekler sergilenir, bilimin gelişmesi müze anlayışıyla verilir, halka açık bilgilendirme toplantıları yapılır… Elbette bu merkezlere sosyalizme özgü kurumlar gözüyle bakmamak gerekir çünkü bu tip yapılanmalar dünyada yaygın olarak bulunmaktadır. Doğal olarak her sistem bilim merkezlerini farklı amaçlarla kullanır ama bunu şimdilik bir kenara bırakıp, iyi bir bilim merkezinin nasıl olması gerektiği üzerinde durmak istiyorum:
Bilimsel gelişmeler ve bilimin gelişme potansiyelinin yansıtılması bilim merkezlerinin en önde gelen işlevi olmalıdır. Yani bu merkezler statik değil, dinamik yapılardır; bilimsel gelişmeleri bir biçimde yansıtabilmeleri gerekir. Bu da kesinlikle akademi ile işbirliği içinde olmalarını gerektirir.
Bilim merkezlerinde bilimin doğasına uygun bir anlayış yansıtılmalıdır. Demek istediğim, bilimin sorgulanabilir, yanlışlanabilir bir yapısı olduğu gösterilmelidir. Yani, bilim merkezlerinde bilimin geçmişteki hatalı çıkarımları da anlatılmalıdır.
Bunlarla bağlantılı olarak bilimin yöntemi ve tarihi gelişimi de bilim merkezlerinin konusu olmak zorundadır. Sanırım bilimi sevdirmek, yöntemini sevdirmekten geçiyor.
Elbette, olmaması için özel bir dikkat gösterilmesi gereken durumlar da var:
Bilim merkezleri öncelikle ziyaretçileri bilimden korkutmamalı. Resmen böyle bir amaçla kurulmamalarına karşın kimi zaman böyle olduğunu görüyorum.
Bilim merkezleri eğlenceli deneylerin yapıldığı yerlerdir ama kimi zaman bu deneylerin sonunda bilim değil sadece eğlence kalmaktadır insanların aklında. Yani bilim merkezinden çok lunaparka benzemektedirler.
Bu tip yanlışlar rastlantısal değil, bilinçli bir politik tercihle yapılıyor olabilir. Yazının başında bahsettiğim sosyalizm ile ilgisi ve hatta ayrımı kendisini burada göstermektedir. Bilim merkezleri kurulması, işletilmesi, kısacası politikası, bilimin halkla buluşmasında en önemli öğelerden biridir.
Seçim öncesi bir anımsatayım dedim.
1https://gazetemanifesto.com/2019/prof-dr-izge-gunal-yazdi-bilimi-yazmak-239997/
Bu haber en son değiştirildi 24 Şubat 2019 10:05 10:05
NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…
Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…