Binali Yıldırım bu fotoğrafı hatırlıyor mu?
Bu süreçte Türk Telekom’un özelleştirildiği 2005 yılında 7.6 milyar olan öz sermayesi, 2017 sonunda 4.5 milyara indi. 24.5 milyara ulaşan borcun 2005’te yüzde 40 olan toplam varlıklara oranı yüzde 84’e, öz sermayeye oranı ise yüzde 500’ün üzerine çıktı, Özkaynak/Aktif oranı % 16,88 (% 50 olması istenir), Finansman Oranı % 20 (ideali 1’dir) olarak raporlandı.
İstanbul depreminin kendini hatırlatması, ülkedeki herşeyin yeniden sorgulanmasına yol açtı. Bunların başında da ülke altyapısının en önemli kurumu olan Telekom geliyor. Deprem sırasında ve sonrasında neredeyse 24 saat çöken Telekom’un durumu bugün bir kez daha tartışılmaya ihtiyaç duyuyor.
AKP, iktidara geldikten hemen sonra özelleştirme furyasına başlamış, ciddi tepkilere rağmen Telekom’un özelleştirilmesi üç yıl sonra 2005’te “bir başarı öyküsü” olarak sunularak gerçekleşmişti. Fakat 13 yıl sonra üç banka, yüzde 55 oranındaki Telekom hissesini satın alması için verdikleri kredi borcunu, yaklaşık 10 milyar dolarlık karına karşın, ödemeyen Lübnanlı Hariri Ailesi’nin hisselerini devraldı. 13 yılın bilançosu, “Hariri ailesinin hanesine yazılan 10 milyar dolar kâr, sermayesi yarıya yakın azalan ve borçları artan ve teknolojik olarak geri kalan” bir şirket oldu.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca yapılan özelleştirmelerin yüzde 90’ından fazlasının altında imzası olan AKP’nin özelleştirme politikalarının kamu varlıklarının peşkeşi ile sonuçlanmasının en önemli örneklerinden biri olarak gösterilen Telekom özelleştirmesinin öyküsü 2005 yılında başladı.
Türkiye’nin en fazla Kurumlar Vergisi ödeyen, satış öncesi 2.2 milyar TL kar elde eden, 60 bin çalışanlı Türk Telekom’un yüzde 55’i OTAŞ’ın (Öger grup), yüzde 30’u Hazine Müsteşarlığının, yüzde 15’i arz edilen hisseleri alan yurttaşların oldu. Yüzde 5 hisse daha sonra kurulan Türkiye Varlık Fonu’na devredildi.
OTAŞ, 6.5 milyarlık ihale bedelinin yüzde 20’sini peşin, geri kalanını beş eşit taksitte ödeme vaadiyle Türkiye’nin telekomünikasyonunu elinde tutan şirketin en büyük ortağı oldu. 2007 yılında 4,3 milyar dolarlık kredi alarak, peşin indiriminden de yararlanıp borcunu ödeyen şirket hisselerin tümünün sahibi oldu.
Kâr eden şirketin kredi ile yaptığı ödeme sonrası resmen en büyük hissedarı haline getirilmesi ile yetinmeyen iktidar daha sonra şartnameyi de değiştirerek şirketin daha çok kar etmesinin yolunu açtı. Kurumlar Vergisi yüzde 30’dan 20’ye düşürülürken telefon abonelerinden sabit hat ücretleri alınarak şirketin geliri arttırıldı. Telekom’un sektörde tekel konumunu sürdürmesini sağlayacak düzenlemeler yapıldı, arsa ve binalarının satışına izin verildi, kiralık olmasına karşın hisseler banka kredileri için teminat olarak gösterilebildi.
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası’nın hesaplamalarına göre yaklaşık 10 milyar dolar kâr etti. 2005 yılından 2017 yılı sonuna kadar bir yıl dışında her yıl kar eden OTAŞ borçlarını ödeme konusunda sıkıntıya düştüğü gerekçesi ile 2013 yılında Türkiye’deki bankalardan 4.7 milyar dolar daha kredi aldı. Ancak bu kredilerin taksitlerini de 2016 yılından sonra aksatmaya başladı. İki yıla yakın süren ve hisse satışı görüşmelerinin de yapıldığı süreç sonunda Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası, Oger Telekomünikasyona ait hisseyi devralmak için Temmuz ayında Rekabet Kurumu’na başvurdu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türk Telekom’da yüzde 55 hissesi bulunan OTAŞ’ın Türk Telekom’a kredi veren bankalar tarafından ortak girişim şirketine (SPV) devrini onayladı.
Bu süreçte Türk Telekom’un özelleştirildiği 2005 yılında 7.6 milyar olan öz sermayesi, 2017 sonunda 4.5 milyara indi. 24.5 milyara ulaşan borcun 2005’te yüzde 40 olan toplam varlıklara oranı yüzde 84’e, öz sermayeye oranı ise yüzde 500’ün üzerine çıktı, Özkaynak/Aktif oranı % 16,88 (% 50 olması istenir), Finansman Oranı % 20 (ideali 1’dir) olarak raporlandı.
2005 yılında 811 Milyon lira olan vergi ödemesi 2017 yılında 342 milyon liraya düştü. Özelleştirmeden kimin ne kadar cebine indirdiği kısmını kimse soramıyor, sürecin sonunda herkes batağını kurtarmaya çalışıyor, toplam 63 milyar TL’lik tahmin edilen borcun hesabını kimse veremiyor. Diğer bataklarda olduğu gibi halkın üzerine yıkılacak bir yeni borç durumu ortada duruyor.
TELEKOM ALTYAPISI STRATEJİK VE DEVLETİNDİR
Türkiye Cumhuriyet devletinin temel iletişim altyapısının %90’ına sahip olan Telekom’un işletme/bakım süreci kesintisiz ve süreklidir. Teknoloji şirketi olması dolayısı ile sürekli yatırım yapılması gereken stratejik bir kurumdur. Dünyanın “teknoloji 4.0” tartışmalarının yaşandığı dönemde, merkeze konulması gereken şirketin tek yatırımının fibere yaptığı iddiası komik kalmaktadır. Eski teknolojinin yakın dönemde gerçekleşen depremde nasıl hizmet vermediği görülmüştür. Telekom santrallerinin eski ve bakımsız olduğu yeni teknolojik ihtiyaç yoğunluğu kaldıramayacağı çok uzun süredir dillendirilmektedir. Nerede tutsanız elinizde kalan özelleştirilmesinden, soyulmasına, yalanından çalışmasına tam bir tipik AKP örneği olan bu süreç bir kez daha AKP’nin ekonomi politikasını da gözler önüne sermektedir. Telekom gibi kurumların sağlıklı çalışabilmesi planlama, strateji ve kamucu bakış açısı ile mümkün olabilir.
Sosyalist Cumhuriyet gazetesi 139. sayısında yayımlanmıştır.