Binali Yıldırım'dan açıklamalar: Dersim için özür diledik, Kürtçe kursu açarız...
Binali Yıldırım, TRT ve TRT Kürdi'nin ortak yayın konuğu oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBB) yarışı için Diyarbakır’da destek arayan Binali Yıldırım, TRT ve TRT Kürdi’nin ortak yayın konuğu oldu. 4 yılın ardından yeniden ibadete açılan Sur’daki Fatih Paşa Camii’nde konuşan Yıldırım, Kürtçe ve ‘Dersim’ tartışmalarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“İstanbul’da Kürtçe kursu açmayı düşünür müsünüz?” sorusuna yanıt veren Yıldırım, “Böyle bir ihtiyaç olursa tereddütsüz Kürtçe kursu da açarız.” diye konuştu.
‘Dersim’ tartışmaları üzerinden muhalefete de yüklenen Yıldırım, “Dersim hadisesinden dolayı devlet adına özür dileyen bir iktidar var. Buna rağmen Dersim adını ağzına alamayan ve yaptıkları bu fahiş yanlışı bile ikrar edemeyen, kabullenemeyen bir CHP var” dedi.
Diyarbakır’da 3 yıl önce yaşanan terör saldırılarına değinen Yıldırım, “Burada çok acı olaylar yaşandı. Bulunduğumuz bölge yerle bir oldu. Burada şehitlerimiz oldu. Terör örgütünün burayı adeta bir savaş meydanına dönüştürdüğünü, her tarafı yerle bir ettiğini, tarihi eserleri, yerleşim yerlerini hendeklerle, çukurlarla adeta bir savaş mevzisi haline dönüştürdüğüne şahit oldum. Benim Başbakanlığım dönemindeydi” diye konuştu.
“Tüm bölgede bu öz yönetim saçmalığına son verildi. O acılar bitti.” diyen Yıldırım, yaraların süratle sarıldığını söyledi.
“DERSİM İÇİN ÖZÜR DİLEYEN İKTİDAR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmayı hatırlatan Yıldırım, “Bu ülkede bir Dersim hadisesi var. Dersim hadisesinden dolayı devlet adına özür dileyen bir iktidar var. Buna rağmen Dersim adını ağzına alamayan ve yaptıkları bu fahiş yanlışı bile ikrar edemeyen, kabullenemeyen bir CHP var. Burada yaşanan tezat, Kürtleri temsil ettiğini söyleyen partinin CHP ile ittifak halinde olması” ifadelerini kullandı.
Bunun bir çelişki olduğunu dile getiren Yıldırım, Kürtlerin tarihi açısından bakıldığında burada bir yanlışlık ve anlaşılamaz bir durum olduğunu aktardı.
KÜRTÇE KURSA TEREDDÜTSÜZ DESTEK
Yıldırım, “İstanbul’da Kürtçe dil kursu açmayı düşünür müsünüz?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Böyle bir ihtiyaç olursa tereddütsüz Kürtçe kursu da açarız. Tamamen arz, talebe bağlı bir şey. Oradaki kırmızı çizgimiz şu, anadil zaten serbest. Birçok Kürtçe kurs var. Belediye de rahatlıkla açabilir, problem yok. Burada şu yanlışa düşmemek lazım. Kurs açmak, Kürtçe öğretmek, Kürtçe kitap yazmak, mahkemelerde savunma yapmak, Kürtçe avukatlık hizmeti almak, ana diliyle kendini ifade etmek ayrı bir şey, resmi dil olarak Kürtçe’yi teklif etmek ayrı bir şey. Bizim bunun tersini düşünmemiz söz konusu olmaz. Çünkü bu yolu biz açmışız, bu açılımı yapmışız. Burada kimlikleri, isimleri, bütün yasakları, kısıtlamaları, bu bölgenin hafızasını yok eden uygulamaları ortadan kaldıran iktidar biziz. Dolayısıyla bizi bunlarla test etmek, sınamak çok abes bir iştir.
“KÜRTLER BU ÜLKENİN BİRİNCİ SINIF VATANDAŞI”
Yıldırım, bölge ve Kürt kimliğiyle ilgili AK Parti iktidarında yapılan açılımlar, özgürlükler, demokratik haklar olduğunu, kimliğin tanınması, dil ve eğitimle ilgili birçok konu bulunduğunu ifade ederek, “Şunu bilmemiz lazım, hangi etnik kimliğe sahip olarak doğacağımıza karar verebiliyor muyuz? Bunlar bizim doğuştan kazandığımız kimliğimizdir. Dolayısıyla kimliğimiz bizim onurumuzdur, şerefimizdir. Bunları aşağılamak, bu kimlikleri kötü göstermek, yapılabilecek en büyük yanlıştır. Kürtler bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır” şeklinde konuştu.
“Bölgenin önde gelen kanaat önderleriyle görüşüyor musunuz, İstanbul seçimiyle ilgileniyorlar mı?” sorusu üzerine Yıldırım, “Düşündüğünüzden de daha fazla” dedi.
“Sanki İstanbul seçimi değil bir Türkiye seçimi havası var. Her yer öyle. İstanbul dışındaki illerde İstanbul seçimi gündemin birinci maddesi. Herkes buraya kilitlenmiş, İstanbul seçimini bekliyor, çok ilginçtir. Niye böyle olduğunu anlamaya çalışıyorum” diyen Yıldırım, şöyle devam etti:”Çünkü İstanbul ile herkesin bağlantısı var. Oralarda telkin yapıyorlar. İstanbul seçimine maalesef uluslararası camiada çok ilgi duyulmaya başlandı ve çok da müdahaleci hareketler yapıldı. Bunlara millet kızdı, milletimizin canı sıkıldı. Bunlar uğraştıkça, milletimiz daha da hırslandı. Uğraşma işi biraz rakip aday üzerinden oluyor. Burada bir taraf tutma durumu var”
Yıldırım, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu ile ortak TV programına ilişkin, “Karşı karşıya gelecek misiniz? sorusuna, “Konuşacağız tabi” dedi.
CANLI YAYIN TARTIŞMALARI
“Tabi yani prensip olarak olur dedik. Arkadaşlarımız her iki partiden de detayları konuşuyor. Kesin tabi. Bir İstanbul yerel seçimiyle dış basının, bazı devletlerin çok aşırı müdahil olmaları bizim milletimizin canını sıktı bir kere. Onun için de millet sadece İstanbul’da değil, Anadolu’nun her tarafında da ‘Ne oluyor kardeşim, size ne oluyor, İstanbul’da seçim yapacağız, size ne oluyor?’ sorusunu sormaya başladı. Bunun yansımalarını ben Anadolu’da görüyorum. O yüzden bu seçim İstanbul seçiminin ötesine geçmiş oldu.”
‘YSK BU İŞİ İYİ İZAH EDEMEDİ’
Yıldırım, seçimin tekrar edilmesi konusundaki soruyu, ilk başta bir kafa karışıklığı olduğunu ifade ederek, “Çünkü YSK bu işi çok iyi izah edemedi. Gerekçeli kararı geç yayınladı. 31 Mart seçimi tamamlanmış bir seçim değildir. Seçilen bir belediye başkanı yoktur. Çünkü henüz karar verilmemiş bir seçimden bahsediyoruz. Burada il seçim kuruluyla YSK’nın uygulaması arasındaki tezat sanki arkadaşımızın seçilmiş olduğu kanaatini yerleştirdi.” diye konuştu.
‘SİYASETÇİ SORUMLULUK SAHİBİ OLMALI’
İmamoğlu’nun, 5 Haziran’da Ordu-Giresun Havalimanı’nda VIP salonuna alınmadığı iddialarına ilişkin de Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
“Şartlar ne olursa olsun diyelim ki yanlış bir uygulama yaptı, memur bir nezaketsizlik yaptı. Siyasetçi sorumluluk sahibi olmalı ve örnek bir davranış içinde olmalı. Oradaki memurlara, onların kendilerini savunma hakları yok, onlara saldırmaları asla kabul edilebilir birşey değildir. Hakaretler oluyor, vatandaştan ağır eleştiriler oluyor. Bazen yazılı, bazen sözlü… Vatandaşa oy istemeye gidiyorsunuz, polisin de valinin de oyu var. Onlara hakaret etmeye, toplum önünde rencide etmeye hakkınız var mı? Velev ki yanlış bir uygulama yaptı, bu kadar kin bu kadar şey olabilir mi? Topluma örnek olmanız gerekirken, bir memleket büyüklüğünde İstanbul’u yönetmeye talip olan insanların çok daha dikkatli olması, karıncayı bile incitmemesi lazım. Kaldı ki insanlara öyle ağır hakaretler, laflar etmesi asla ve asla hoşgörülebilir bir şey değil. Herkesin önünde bu lafların edilmesi çok yanlış. Umarım doğru değil, inanamadım. Hayretler içine düştüm.”