Birgün Gazetesi’nden günah çıkarma!
Birgün Gazetesi’nde çıkan metin, tam bir ortayolcu metni. Ne yardan vazgeçiyor, ne serden... Ancak son kertede ortaya çıkan objektif durum, burjuva düzen siyasetinin kuyruğuna takılan bir kuyrukçuluk oluyor.
Çivi Yazısı
Birgün Gazetesi’nde yayınlanan “23 Haziran sonrası kim haklı?*” başlıklı yazı üzerine söylenecek çok şey var. Fakat yazı içinde komünistleri “muhalefete muhalefet” etmekle eliştirip “çocukluk hastalığına tutulmakla” itham eden cümleler var.
Yazının niye yazıldığını, hangi saikle kaleme alındığını bilecek değiliz. Sanırız bu Birgün Gazetesi’nin bir ölçüde kendi iç tartışmalarıyla ilgili bir mesele. Ancak madem bazı şeyler yazıldı ve komünistlere laf edildi, söylenecek sözleri de söylememek; daha doğrusu “sataşmaya” laf etmemek olmazdı.
Özetle, Birgün Gazetesi, şunu söylemektedir: Evet biz CHP’yi destekledik, ancak kefil değiliz. Evet üçüncü bir yol açıp, sosyalist siyaset bağımsız olmalı, ancak gerici-faşist gerçekliği de görmek lazım, bu yüzden CHP’den aday gösterdik. Evet, düzenin restorasyonuna ortak olmayacağız ama seçim sonrası CHP’liler başta olmak üzere muhalif kesimlerin daha direngen hale geldiğini gördüğümüz için yaptığımızdan pişman değiliz.
Yazarken bir de Kürt siyasetinin politik duruşunun arkasına saklanmak gibi bir yol da tercih edilmiş. ‘Onlar bile AKP-MHP’yi geriletmek üzerine bir pozisyon aldılar, bizim yaptığımız mazur görülebilir’ demeye çalışmışlar.
Kürt siyasetinin Amerikan emperyalizmiyle işbirliğine tek bir değinme yokken, Kürt siyasetinin referans olarak gösterilerek kendi tutumlarını meşrulaştırma yoluna gitmek de başka bir garabet.
Birgün Gazetesi’nin, bu yazıyla Türkiye sosyalist hareketini ve özelde komünist hareketi hizaya getiremeyeceği açık olmakla birlikte ortada komünistlere ağır bir suçlama bulunmaktadır. Perinçek gibi devlet solcularını mahkum edip arkasında komünistlere laf etmenin mazur görülecek bir yanı bulunmuyor.
“Dinime küfreden Müslüman olsa” diyeceğimiz geliyor. Sen anlı şanlı burjuva partisini destekle, parti temsilcini CHP’den aday göster, sonra da, bağımsız ve devrimci sosyalist siyaseti temsil etmeye kalkan komünistlere çamur at!
Neymiş, “muhalefete muhalefet” bir çocukluk hastalığıymış! Valla, bir burjuva partiye, bir düzen partisine, hele hele bu düzen partisinin en sağcı temsilcisine destek; bırakın çocukluk hastalığını, reformizm, revizyonizm, sağcılık ve kuyrukçuluktur!
Sağından solundan kıvırmadan, bir burjuva partisinden genel başkanlarını aday göstermenin hesabı verilmeden yazılan satıların ne yazık ki bir karşılığı bulunmuyor.
İyi Parti binasına ziyaretlerle, tescilli faşistlerle işbirliği yaparak, günahlardan kurtulacağını kimse düşünmesin! Osmanlı imgeli faşist sembollerin altında fotoğraf vermek, devrimcilerin kitabında bulunmuyor.
Bucak aşiret reislerinin aday ve üye olduğu bir partiyi desteklemek ve aynı çatı altında bulunmayı kimse bize siyaset diye yutturmasın.
90 yıllık sermaye düzeninin has partisi CHP’nin kuyruğuna takılmanın gerekçesi olarak öne sürülen gerici-faşist cephenin geriletilmesi adına düzenin başka bir gücüne yaslanmanın adı solculuk olmuyor.
CHP’nin son 10 yıllık çizgisi belli. MHP ile ittifak var, Ekmeleddin vakası, Yenikapı ruhu var. İmamoğlu çizgisi daha sol bir çizgi değil, tersine CHP’yi daha sağa çeken bir çizgi.
Birgün Gazetesi’nde çıkan metin, tam bir ortayolcu metni. Ne yardan vazgeçiyor, ne serden… Ancak son kertede ortaya çıkan objektif durum, burjuva düzen siyasetinin kuyruğuna takılan bir kuyrukçuluk oluyor.
CHP’ye verilen destek kefalettir.
CHP’ye verilen destek düzenin restorasyonunun meşrulaştırılmasıdır.
CHP’ye verilen destek sosyalizmin bağımsız hattını örmek değil, tersine düzen siyasetinin vagonuna atlamaktır.
Bizim düsturumuz belli… Emek ile sermaye arasında uzlaşmaz çelişki bulunuyor.
Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmuyor. Siyaset denebilir, ancak bu siyasetin de devrimci bir siyaset olmadığı açık olsa gerek.
–
* https://www.birgun.net/haber/23-haziran-da-kim-hakli-cikti-265086