Bu ezber bozulmayacak: Devrimciler sağcılara oy istemez, oy vermez!

Gelin sermaye politikalarını elimizin tersiyle itelim, liberallerin bizleri temsil etmesine izin vermeyelim, Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin birbiri ile yarıştırılmasına karşı çıkalım, sağın sağla yarıştığı bu seçimde sömürüye, gericiliğe, faşizme ve emperyalizme karşı duran gerçek devrimci güçlere, komünistlere güç verelim…

31 Mart seçimleri Türkiye sol tarihi açısından önemli bir kavşak noktası olmaya aday. Her geçen gün bunun somut örneklerini bir bir görmekteyiz.

Elbette Türkiye sol tarihinde özellikle seçim dönemlerinde veya bunların dışında düzen partileri, düzen solu ya da muhalefeti ile yan yana gelinen çeşitli dönemler ya da örnekler oldu. Bu başlıkların hepsine dair elbette bir muhasebe yapılmış olması gerekiyor. Eğer ki bu muhasebeyi doğru bir şekilde yapabiliyorsanız, bugün yaşadığımız ve Türkiye solunun kitabında yer almayan örneklerin bir daha ortaya çıkmamasını garanti edebilirsiniz.

Sol bir parti tarafından geçtiğimiz günlerde, Cumhur İttifakı’na karşı İstanbul’da Ekrem İmamoğlu ve Ankara’da Mansur Yavaş için yapılan açık destek açıklaması sanıyoruz ki tüm okurlarımızın dikkatini çekmiştir.

Düzen partilerinin yerel seçim sürecinde Türkiye toplumunun karşısına geçerek tüm rezilliklerini ortaya döktükleri bir evrede, devrimci bir kökenden gelen bir oluşumun bu kadar net ifadelerle “AKP’yi geriletmek adına” sağın karşısına sağ yönelimle çıkanlara oy desteği sunacağını açıklaması gerçekten izahı zor bir durum. Türkiye solu her geçen gün toplum karşısında temel değerlerini bir bir elinden bırakan bir görüntü veriyor.

90’lı yıllarda siyasal İslam’ın yaptığı çıkışlara özgürlükler adına solun bir bölümünden destek gelmişti. İslamcılar mazlumu oynayarak, dini siyasete alet ederek, türbanı bayrak haline getirerek adım adım iktidara geldi. AKP tam da bu iktidara gelişin adı olmuştu. Türkiye solu ise bugün kökten laiklik savunusuna geçse de köprünün altından çok su aktığını söylemek durumundayız. Hatta o kadar ki, türban sanki İkinci Cumhuriyet rejiminin sembolü değilmiş gibi seçimlerde türbanlı aday çıkartanların özel alan-kamusal alan tarifi yaptığı, eğer seçilirse “türbanı çıkaracak” açıklaması yapmaya varacak kadar akıl tutulması yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Sanki seçimlerde aday olmak özel bir alanmış gibi!

Devam edelim. Avrupa Birliği’nin Türkiye’de demokrasinin ilerlemesi için en temel faktörlerden biri olacağı düşüncesine ve sermaye iktidarının yönelimlerine yine solun bir bölümünden destek gelmişti. Avrupa Birliği demokrasi, özgürlükler ve ilerleme anlamına geliyordu onlara göre. Hatırlayınız,  oryantalizmin ülkemizdeki temsilcileri ve onlara teşne olanların en çok alkışladıkları olay Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Birliği Anayasası’nı imzalaması olsa gerek. Üzerinden çok geçmedi. AB Anayasası Fransa’da ve Hollanda’da emekçilerin oylarıyla çöpe atıldı. Bize ise solun anti-emperyalist yönelimlerinin budanması kaldı.

AKP iktidarının başlattığı özelleştirme harekatını yerli, yabancı sermaye dışında alkışlayanlar arasında liberal solcular vardı. Türkiye solunun bir bölümü çıkıp özelleştirmeleri savunurken, Türkiye işçi sınıfının elindeki önemli değerler bir bir sermaye iktidarı tarafından patronlara peşkeş çekildi. Özelleştirmelere alkış tutan bu çevreleri Telekom ve Tekel direnişlerinde nedense göremedik. Ülkemizdeki büyük işçi direnişleri nedense hep gerçek devrimciler ve komünistler ile anıldı. İlericiyim diye ortalıkta dolaşıp sermaye politikalarını savunanlar, “Eskiden beş vakit namaz kılardım, şimdi beş vakit komünist oldum” diyen Tekel işçileri ile karşı karşıya kaldılar.

Türkiye sosyalist devriminin en önemli kaldıraçlarından olacak olan anti-emperyalizmin tu kaka ilan edildiği bir dönemi de son birkaç yıl içerisinde yaşadık. Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele adı altında ABD emperyalizmi ile ittifak kuran Kürt siyasi hareketi geçmişteki devrimci özünü artık geride bıraktığını ilan ederken, Kürt siyasi hareketine tamamen endeksli hale gelmiş olan ve Türkiye solunun bir bileşeni olduğunu düşündüğümüz bir dizi çevre emperyalizm işbirliğini sorgulamamış, hatta destek olmuştu. Ülkemizdeki ve bölgedeki tüm emekçileri anti-emperyalizmin bayrağı altında toplamak varken, onları burjuva iktidarının sahte söylemlerine terk etmek devrimciliğin hangi kitabında yazıyor acaba, bu soruyu sormak gerekiyor.

Bugün yaşadıklarımız ise ibretlik boyuttadır. AKP’yi geriletmek, bazı kentlerin kazanılması, bunun sonrasında AKP sendeleyince erken seçime gitmek vb… projeler adına sağ ve faşist unsurlarına oy istemek nasıl bir aymazlıktır; bunu bilemiyoruz.

Ankara’da faşist İyi Parti ile ittifak yapan CHP’nin adayı olan MHP kökenli Mansur Yavaş’a, İstanbul’da ise yine faşist İyi Parti ile ittifak yapan CHP’nin sağcılığı her geçen gün bir kere daha tescillenen adayı Ekrem İmamoğlu’na açık açık oy verme çağrısı yapılmaktadır. Asıl trajik olan şeyse, Dersim’de yapılan komünist ittifakı karşısına alanların bugün sağcılara oy çağrısı yapmasıdır.

Her seçim öncesi ortaya atılan projelerden bir tanesini daha yaşıyoruz. Bu sefer de demokrasi adına liberallerin, sosyal demokratların, faşist ve İslamcı hareketin çeşitli kanatlarının aynı zeminde buluştuğu Türkiye sol tarihinin en ilginç kesitlerinin birinden geçmekteyiz.

Biz bu seçimlerde “#ezberboz”, “Yağma yok, sosyalizm var”, “Oylar bağımsız komünist adaylara” dedik. Demeye de devam edeceğiz. Ses İstanbul’da, İzmir’de, Sakarya’da ve Gaziantep’te yükseldi. Seçimden sonra tüm Türkiye’de daha da yükselecek. Buna emin olalım.

Ancak bozmayacağımız ezberlerimiz var. Buna da emin olalım.

Asla ve asla sağcılara ya da faşistlere oy istemeyecek, oy vermeyeceğiz.

Yağmacılar, talancılar, rantçılar ve betoncular ile yan yana gelmeyeceğiz.

AKP’yi geriletme adına çeşit çeşit İslamcılar, sömürücü güçler ve düzen partileri arasında tercih yapmayacağız.

AKP’nin ve sermaye sınıfının bugünlere gelmesi için canla başla çalışan, şimdi de muhalefet pozu kesen liberallerin Türk ve Kürt emekçilerini yanlış yollara yönlendirmesine izin vermeyeceğiz.

Devrimcilerin duruşu bellidir. Bu duruşu bozan, zayıflatan, yalan yanlış gösteren kim varsa hesabını tarih önünde verecektir. Yanlış yoldan dönmek için az da olsa hala zaman var.

Gelin sermaye politikalarını elimizin tersiyle itelim, liberallerin bizleri temsil etmesine izin vermeyelim, Türk ve Kürt milliyetçiliklerinin birbiri ile yarıştırılmasına karşı çıkalım, sağın sağla yarıştığı bu seçimde sömürüye, gericiliğe, faşizme ve emperyalizme karşı duran gerçek devrimci güçlere, komünistlere güç verelim…

https://gazetemanifesto.com/2019/bagimsiz-komunist-adaylarin-oy-pusulasindaki-yerleri-belli-oldu-245855/

https://gazetemanifesto.com/2019/bagimsiz-komunist-adaylarin-secim-sarkisi-yayinlandi-245448/

https://gazetemanifesto.com/2019/ddhdnin-merkez-secim-burosu-acildi-yeni-ovaciklara-engel-olamayacaklar-245288/