ÇEVİRİ ODASI | Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni ilgilendiren tarihsel meseleler - II

Çin, diğer birçok ülkeler gibi, din işlerinin devlet işlerinden ayrı tutulmasını savunmaktadır. Hiçbir dini kurumun siyasete ve devlet işlerine müdahalesine izin verilmemektedir. Hiçbir şahsın veya örgütün dini kullanarak idari ve adli işleri, eğitimi, evlilikleri ve doğum kontrolünü etkilemesine, toplumsal düzen, çalışma düzeni veya hayatı aksatmasına, Çin Komünist Partisi ve Çin’in sosyalist sistemine karşı çıkmasına veya etnik dayanışma ve ulusal birliği baltalamasına izin verilmez.

ÇEVİRİ ODASI | Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni ilgilendiren tarihsel meseleler - II
Çeviren: Deniz Çelik

 

Vl. Sincan’da Birçok Din Bir Arada Yaşamıştır

Çin uzun zamandır çok dinli bir ülkedir. Sıkı dini normlara göre yapılanmış olan bazı dinlere ek olarak, Çin’de çeşitli halk inanışları da popülerdir. Bunların arasında, Taoculuk ile yerel inanışlar Çin’e özgüyken, diğer tüm dinler bu topraklara yabancılar tarafından tanıtılmıştır. Sincan’ın tarihi, bir veya iki yaygın din ile beraber birçok dinin burada uzun süre bir arada bulunduğunu göstermektedir. Bölgenin dini yapısı bir arada yaşama ile şekillenmiştir.
Sincan’da birçok dinin bir arada bulunmasını sağlayan uzunca bir süreçtir:

M.Ö 4. yüzyıldan önce Sincan’da ilkel din yaygındı.
M.Ö 1. yüzyıl civarında Budizm inanışı tanınmaya başlandı.
4. ve 10. yüzyılda Budizm zirvesini yaşarken, Zerdüştlük de artış gösterdi.
16. yüzyıl sonlarında ve 17. yüzyıl başlarında, Tibet Budizmi Sincan’ın kuzeyinde büyüdü.
5. yüzyıl civarında, Turpan ve Hami bölgelerinde yaygın olan Taoculuk Sincan’a yayıldı. Qing Hanedanlığı döneminde Sincan’ın pek çok yerinde canlandı.
Maniheizm ve Nestorianizm 6. yüzyılda Sincan’a girdi. 10. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar Nestorianizm Uygurlar arasında ilerledi ve halkın diğer bazı kesimlerin de bu dine geçti.

9. yüzyılın sonu ve 10. yüzyılın başlarında, Kara-Khanid Hanlığı İslam’ı kabul etti. 10. yüzyılın ortalarında Khotan Budist Krallığı’na karşı 40 yıl süren dini bir savaş başlattı, 11. yüzyıl başlarında fethetti ve o bölgedeki bin yıllık Budizm tarihine son vererek İslam’ı oraya getirdi. İslam’ın genişlemesi ile birlikte, Zerdüştlük ve Maniheizm ve Nestorianizm zayıfladı. 14. yüzyıl ortalarında, Doğu Çağatay Hanlığı’nın hükümdarları (1348-1509) İslam’ı Tarim Havzası’nın kuzeyine, Turpan Havzası’na ve Hami’ye baskı ve savaşla yaydılar. 16. yüzyılın başlarına gelindiğinde, birçok din Sincan’da bir arada yaşıyordu; bunlar arasında en çok inananı olan din İslamdı, Zerdüştlük, Maniheizm ve Nestorianizm ortadan kalkmıştı, ancak Budizm ve Taoculuk ise hala devam ediyordu. 17. yüzyılda Oirat Moğolları, Tibet Budizmini kabul etti. Protestanlık, Katoliklik ve Doğu Ortodoks Kilisesinin Sincan’a gelişi ise 18. yüzyılda gerçekleşti.

Şu an Sincan’da İslam, Budizm, Taoizm, Protestanlık, Katolik ve Doğu Ortodoks kilisesi dâhil olmak üzere birçok din var. Camiler, kiliseler, Budist ve Taoist tapınakları dâhil, 24.300 dini mekanda, 29.300 dini personel bulunmaktadır. Bunların 24.400’ü camii, 59’u Budist tapınağı, 1’i Taoist tapınağı, 227’ı Protestan kilisesi (veya toplantı alanı), 26’sı Katolik kilisesi (veya toplantı alanı) ve 3’üde Ortodoks kilisesidir (veya toplantı alanı).

Çin, diğer birçok ülkeler gibi, din işlerinin devlet işlerinden ayrı tutulmasını savunmaktadır. Hiçbir dini kurumun siyasete ve devlet işlerine müdahalesine izin verilmemektedir. Hiçbir şahsın veya örgütün dini kullanarak idari ve adli işleri, eğitimi, evlilikleri ve doğum kontrolünü etkilemesine, toplumsal düzen, çalışma düzeni veya hayatı aksatmasına, Çin Komünist Partisi ve Çin’in sosyalist sistemine karşı çıkmasına veya etnik dayanışma ve ulusal birliği baltalamasına izin verilmez.

Sincan, Çin Halk Cumhuriyeti anayasasında belirtilen dini inanç özgürlüğüne tamamıyla saygı duymakta ve korumaktadır. Sincan, vatandaşlarının herhangi bir dine inanma veya inanmama özgürlüğüne saygı duymaktadır. Sincan, inananlar ve inanmayanlar, farklı din mensupları veya bir dinin farklı mezheplerine mensup kişiler arasında anlaşmazlık oluşturan her türlü eyleme sıfır tolerans göstermektedir. Sincan, her zaman tüm dinlere karşı eşit mesafededir, ne bir dine karşı ayrımcılığa ne de bir dinin diğerine üstünlüğüne izin vermez. Kanun karşısında bütün bireyler eşittir. İnanan veya inanmayan herkes eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir; toplumsal, etnik kökenleri ve inançları ne olursa olsun, yasaları ihlal eden herkes, yasalara uygun olarak cezalandırılır.

Dinlerin hayatta kalması ve gelişmesi için topluma adapte olmaları gerekir. Çin’de dinler tarihi, dinlerin ancak Çin bağlamına adapte olduklarında Çin toplumunda yerleşik olabildiklerini göstermektedir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 70 yıllık tarihi, Çin’deki dinlerin yalnızca sosyalist topluma uyum sağlayarak gelişebileceğini gösteriyor. Çin’in din işlerinin bağımsızlığı ve özyönetimi ilkesini benimsemeli, kendisini Çin’in esaslarından uzaklaştırmayı amaçlayan dini eğilimlerin tümünü engellemeliyiz. Laik, çağdaş yaşamı geliştirmeli ve teşvik etmeli, gerici gelenek ve adetlerden vazgeçmeliyiz. Çin toplumuna adapte olmuş dini uygulamaları sürdürmeli, Çin’deki çeşitli dinlere, başlıca sosyalist değerlere ve Çin kültürüne ilham veren dini doktrinlerin harmonisini teşvik etmeli ve İslam da dahil olmak üzere bu dinleri, Çin gelişim yoluna yönlendirmeliyiz.

Vll. İslam Uygurların Ne Yerel Ne de Tek İnanç Sistemidir

Bölgede Zerdüşt, Budizm, Maniheizm, Nestorianizm ve İslam’dan önce Uygurların ataları İlkel din ve Şamanizme inanıyordu. Tang ve Song Hanedanları döneminde Budizm, Gaochang Uygur Krallığı ve Khotan Krallığı’ndaki soylular ve halk arasındaki yaygın dindi. Pek çok Uygur, Yuan Hanedanlığı döneminde Nestorianizm’e geçti. Bugün Sincan’da çok sayıda insan hiçbir dine mensup değildir ve birçok Uygur da İslam dışındaki dinlere mensuptur.
İslam’ın Sincan’a girişi, Arap İmparatorluğu’nun ortaya çıkışı ve İslam’ın doğuya doğru ilerlemesiyle ilgilidir. Uygurların İslam dinine geçmesi sıradan insanların gönüllü seçimiyle değil, egemen sınıfın dini savaşları ve dayatmalarının bir sonucudur, ancak bu durum, Müslümanların inanç özgürlüğüne olan saygımızı azaltmaz. İslam, Uygur halkının ne yerel ne de tek inanç sistemidir. İslam’ı kabul etme sürecinde Uygurlar ve Kazakların ataları, bölgedeki ve bölgenin daha iç kısımlarındaki diğer etnik grupların kültürlerini özümserken, İslam’ı yerel inanç ve geleneklerle bütünleştirdi. Halklar gelişirken, dini kavramlarından bazıları, ritüelleri ve gelenekleri aynı kaldı. Bu unsurlarla etkileşime girerek, Sincan’da İslam giderek farklı yerel ve etnik özellikleri geliştirmiş oldu. Mesela, Ortodoks İslam, Allah’tan başkasına veya herhangi bir şeye ibadet etmeye izin vermez. Ama Uygurlar ve diğer bazı etnik gruplar, hala aziz ya da önemli dini liderlerin türbe veya tapınakları olan “mazar”ları kutsal saymaktadır. “Mazar” ibadeti, İslam’ın Sincan’daki yerelleşmesinin belirgin bir örneğidir. Mazar’ların etrafına uçlarında flama ya da koyun derileri olan direklerin dikilmesi, Şamanizm ve Budizm de dahil olmak üzere birçok dinin etkisinin bir sonucudur. Diğer bir örnek olarak, Her ikisi de Qing Hanedanlığı döneminde İmparator Qianlong’un saltanatında (1736-1795) inşa edilen Yining’deki Baytulla camii ve Urumçi’deki Shaanxi camii, iç bölgelerde yaygın olan kiriş sütun yapısı ile inşa edilmiştir. Bu da, İslam’ın bir tür yerelleşme örneğidir.

1970’lerin sonundan 1980’lerin başına kadar, özellikle de Soğuk Savaş’ın sonlanmasından itibaren, dünya çapında aşırı dinciliğin yükselmesinin, Sincan’da da aşırı dinciliğin artmasına neden olduğu bir kenara yazılmalıdır. Bu durum, toplumsal istikrar ve bölge halkının hayatları ve mülklerine karşı ciddi tehlike oluşturan terör ve şiddet olaylarının artmasına sebep oldu. Din kisvesi altında aşırı dincilik, teokrasi, dini üstünlükçülük, paganlara karşı eylemler ve “kutsal savaşları” çağrıları yapıyor. Terör ve şiddete önayak olur, farklı etnik gruplar arasında düşmanlığı kışkırtır, İslam ve diğer birçok dinin savunduğu vatanseverlik, barış, dayanışma, itidal, hoşgörü ve hayır işleri öğretilerine karşı çıkıyor. Etnik kimliğe dayalı bölücülük ve terörizmin ideolojik temelini oluşturan aşırı dincilik, doğası gereği insanlık, toplum, uygarlık ve din karşıtıdır. Aşırı dincilik, dine ihanet etmektir ve hiçbir zaman dini meselelerle karıştırılmamalı ve dini retorikle örtbas edilmeye veya mazeret gösterilmeye çalışılmamalıdır. Uluslararası deneyimlerden ders alarak ve bölgenin gerçeğini göz önünde bulundurarak Sincan, terörle ve aşırıcılıkla yasalara uygun şekilde mücadele etmek, terörizm, şiddet ve dini terörizmin yayılmasını etkin bir şekilde bastırmak için kararlılıkla adımlar attı. Bu çabalarıyla Sincan, halkın bütün etnik gruplar için güvenlik beklentisine cevap vermiş, temel insan haklarını, bölgedeki toplumsal dengeyi ve istikrarı korumuştur. Sincan’ın terör ve aşırıcılıkla mücadelesi, kötülük ve barbar güçlere karşı bir adalet ve medeniyet savaşıdır. Dolayısıyla bu mücadele destek, saygı ve anlayışı hak etmektedir. Terörizm ve insan haklarında çifte standart uygulayan bazı ülkeler, örgütler ve kişiler Sincan’ın çabalarına haksız eleştiriler getirdi. Bu tür eleştiriler, insanlığın vicdan ve adaletine ihanet etmektedir ve adalet ile ilerleme destekçileri tarafından reddedilecektir.

Sonuç

Tarihi meseleleri doğru şekilde ele almak ilke meselesidir. Tarihsel ve diyalektik materyalist tutum, bakış açısı ve metadoloji, ülkemizi, ülkemizin tarihini, etnik gruplarını, kültürünü ve dini meselelerini net şekilde anlamamızı sağlamaktadır. Bunlar, Sincan ile ilgili tarihi sorunları anlamamıza ve çözümlememize yardım etmektedir. Bu da, Çin halkının uyum ve kimlik anlayışının, ülkenin birliğinin ile uzun vadeli istikrarının ve daha geniş bir bölgenin güvenliği ile gelişiminin sürekliliği için elzemdir.

Sincan, sürdürülebilir bir ekonomik gelişme, sosyal istikrar, daha iyi yaşam standartları, daha önce görülmemiş bir kültürel refah, tüm dinlerin uyumlu birlikteliği ve tüm etnik gruplar arasında dayanışmanı yaşandığı bir bölgedir. Bölge, tarihinin en iyi gelişim ve refah dönemini yaşamaktadır. Tarihin çarpıtılması ve gerçeklerin saptırılması için bir araya gelen düşman dış güçler günümüz eğilimlerine karşı hareket etmektedir ve bunlar, tarih ve halk tarafından bir kenara atılacaktır.

Sincan, bölgedeki ve ülkedeki tüm etnik gruplara aittir. Kültürel mirasımızı sürdürmek ve Çin kültürüne dayanan ortak bir manevi yapı inşa etmek Uygur halkı da dahil olmak üzere Çin halkının ortak sorumluluğu ve özlemidir. Merkezinde Şi Cinping ile Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin öncülüğünde ve tüm ülke ile halkın desteğiyle, Sincan’daki tüm etnik gruplar, İki Yüzüncü Yıl Hedeflerine ve Çin ulusal gençleştirme rüyasını gerçekleştirmek için çabalamaktadır. Sincan, daha iyi bir geleceği kucaklayacaktır.

Kaynak: Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni  İlgilendiren Tarihsel  Meseleler – Çin Halk Cumhuriyeti Bilgilendirme Bakanlığı Konseyi, Temmuz 2019