Devlet tarikatlara teslim
01-09-2019 09:121930’lu yıllarda Muhammet Raşit Erol tarafından kurulan bu cemaat ismini Adıyaman’da bulunan Menzil köyünden almaktadır. Şeyhlerine 'gavs' olarak hitap eden cemaat özellikle son dönemlerde liderlerinin yaşadığı lüks hayatlar ile de gündeme gelmektedir.
Ali Can Demir
AKP’yi üç kelime ile anlatmak gerekirse; piyasacı, işbirlikçi ve gerici sıfatlarını kullanmamız yerinde olacaktır. Türkiye’de, AKP iktidarı ile birlikte başlayan Cumhuriyet’in tasfiyesi ve yeni bir cumhuriyetin kurulmaya çalışıldığı süreçte bu üç sıfat ana belirleyenler olmuştur.
Siyasal-İslamcı bir gelenekten gelen AKP, iktidarının ilk yıllarından itibaren tarikat ve cemaatlerle son derece yakın bir ilişki kurmuş olmasının ötesinde onlarda doğrudan ittifak içerisinde olmuştur. AKP iktidarının ilk yıllarında bu ittifakın ortağı Fethullah Gülen cemaati idi. Geçmişe dönüp baktığımızda bunun bir tesadüf olmadığını, bu cemaatin uzun yıllardan beri devlet eliyle büyütülüp, devlete yerleşmesi için önünün açıldığı bir gerçektir. AKP döneminde gücünün zirvesine ulaşan Fethullah Gülen cemaati devletin hemen hemen bütün önemli kurum ve kuruluşlarının kritik noktalarına yerleşmiş ve oralarda kadrolaşmış bir konuma ulaşmıştır. En nihayetinde bu ittifak bozulmuş ve Fethullah Gülen cemaati devletten tasfiye edilmeye başlanmıştır.
Bu tasfiye operasyonları sonucunda devlette ortaya çıkan boşluklara ise kimin yerleşeceği büyük bir soru olarak ortaya çıkmıştır. Bu noktada ismi son dönemlerde sık sık gündeme gelen Menzil Cemaati’nin öne çıkmaya başladığı ve devlete yerleştiği herkesin bildiği bir sır haline geldi. Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın neredeyse tüm kadrolarının Menzilci olduğu konuşulmaya başlandı.
Menzilciler, FETÖ operasyonları sürecinde devlette doğan her boşluğa yerleşmeye başlıyordu. Öyle ki devlet içerisinde ki en güçlü yeni yapılanma oldukları iddia edilmeye başlandı.
Peki kimdir bu Menzil Cemaati? 1930’lu yıllarda Muhammet Raşit Erol tarafından kurulan bu cemaat ismini Adıyaman’da bulunan Menzil köyünden almaktadır. Şeyhlerine ‘gavs’ olarak hitap eden cemaat özellikle son dönemlerde liderlerinin yaşadığı lüks hayatlar ile de gündeme gelmektedir.
Buradan asıl konumuza dönecek olursak yoğunlaşacağımız alan bu cemaatin devlete yerleşme süreci olacaktır. Hatırlanacağı üzere CHP milletvekili Mahmut Tanal özellikle üç bakanlığın bu cemaatin elinde olduğundan bahsetmişti. Bu bakanlıklar Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı. Hatta öyle iddialar gündemde ki Emniyet’te terfi almak için Menzil Cemaati’nin referans olarak gösterildiği söyleniyor.
Bu sürece bir kaç örnek vermek gerekirse; Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde, Menzil Cemaati, AKP-MHP ittifakına desteğini açıklamış ve seçim sonrası İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı izin almadan yardım toplayabilen dernekler arasında Menzil Cemaatine bağlı Beşir Derneği de yer almıştır.
Bir diğer örnek ise; Menzil Cemaatine ait Semerkand Bilim ve Medeniyet Üniversitesi’nin kurulmasına izin verilmesi olacaktır. Burada dikkat çeken nokta ise bu üniversitedeki fakülteler olacaktı. Bunlar; Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Eczacılık Fakültesi, Sağlık Meslek Yüksekokulu vb. fakülteleridir. Bu durum gösteriyor ki Menzil Cemaati artık sağlık alanında kendi kadrolarını yetiştirmek için kendi okulunu da kurmaya doğru gelişmiş olmasıdır.
Hatta Menzil Cemaati’nin İstanbul Pendik’te Emsey Hospital adında bir de hastanesi bulunmakta. Geçen günlerde Menzil Cemaati lideri Abdulbaki Erol’un hastaneyi gezdiği görüntüler ortaya çıktı. Görüntülerde ‘şeyh’ hastaneyi dolaşırken takkeli doktorlar el pençe divan durarak ‘gavsım’ diye hitap ediyorlar. Hastanenin ismine de dikkat çekersek tesadüfen konulmuş bir isim olmadığını, açılımının “Emret Seydam” kelimelerinden oluştuğunu belirtmek gerekiyor.
Devam edersek, 11 sene boyunca Bakan olarak görev yapan Recep Akdağ Bakanlar Kurulu kararı ile 2016 yılında görevden alınıp yerine Mehmet Müezzinoğlu getirildi. Fakat Mehmet Müezzinoğlu’nun görev süresi sadece 15 ay ile sınırlı kaldı ve yerine tekrar eski bakan Recep Akdağ getirildi.
Peki bunun sebebi neydi? Adı Menzilcilerle anılan Recep Akdağ görevden alındıktan sonra yerine gelen yeni bakan Müezzinoğlu’na bakanlıkta adım attırılmamış ve tekrardan göreve Menzilci Akdağ atanmıştır. Şu an bakan olan Fahrettin Koca ise İskenderpaşa Tarikatı’na mensuptur ve aynı zamanda Medipol Hastanelerinin kurucularındandır. Buradaki niyetin bakanlıkta Menzilcileri dizginlemek olduğu iddia ediliyor ama bu yazımızda bu konuya girmeyeceğiz. Bakanlıkların paylaşılması süreci tarikat savaşlarına gebe mi, ilerleyen dönemlerde göreceğiz.
2016 yılında yandaş yayın organlarından biri olan Akşam Gazetesi’nde uzun dönem Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Hüseyin Besni’ye ait bir yazı yayınlandı. Yazıda bahsettiği konu Menzil Cemaati’nin bir bakanlıkta örgütlendiğiydi. “15 Temmuz darbe girişiminin millet tarafından bertaraf edilmesinden sonra; FETÖ’ye yönelik temizlik ve tasfiyenin devlette ve sivil toplumda ortaya çıkardığı boşluğu doldurmaya çalışan açıkgözler türedi. Öyleyse, bugünden gelecek 10-15-20 yıla bakarak benzer bir tehlikeyle karşılaşmamak adına teyakkuz halinde olmalıyız. Eğer, FETÖ’nün bugünkü güce erişmesinde ticaretle hemhal oluşunu, kontrolsüz para kazanmasını önemsiyorsak… Bugün aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez. Dolayısıyla, misal olarak, ismini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim”. Yazıda kullanılan ifadeler aynen bu şekilde ve itiraf niteliğindeydi.
Sağlık alanın da bakanlık düzeyinde bile örgütlenen bir cemaat, bakanlıkta açılan ilaç ihalelerine de girmesi kaçınılmaz bir durumdur. Bu ihalelerin milyarlara vardığı iddia ediliyor.
Menzil Cemaati’nin, Sağlık Bakanlığı’ndaki örgütlenme boyutuna son bir örnek daha vermek gerekirse; cemaat üyelerinin liderlerine gavs kelimesi ile hitap ettiğini ve cemaat liderinin ‘gvs’ plakalı lüks arabalar kullandığını hatırlarsak, Akdağ döneminde bakanlığa ait araçların plakasının da ‘gvs’ olduğunu söylemek pek de tesadüf olmayacaktır.
Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün ancak bu kadarı yeterli olacaktır.
Tarikat ve cemaatlerin devlete yerleşmesinin en temel sorumlusu içerisinde yaşadığımız insanlık dışı kapitalist sistem ve onun temsilcisi AKP iktidarıdır. Tarikat ve cemaatlerin ülkemizde palazlanması, devlete yerleşmesi daha önceki dönemlerde başlamış olsa da, AKP iktidarı döneminde bu süreç daha da hızlanmış ve somutlaşmıştır. Fethullah Gülen Cemaati’nin 15 Temmuz darbe girişiminin, cemaatlerin palazlandığında yapabileceklerinin en somut göstergesi durumundadır.
Sonuç olarak, gerici sistem tarafında desteklenen tarikat ve cemaatler, AKP eliyle kurulmaya çalışılan İkinci Cumhuriyet’in bir ortağı olmuş ve devlete yerleşmelerinin sonucunda siyasi alanda da belirleyici bir konuma erişmişlerdir.
Yıllardan beri, sermaye sınıfının elinde bir araç halinde olan, toplumu istismar ederek etkisi altına alan, yönlendiren tarikat ve cemaatlerin halkın en büyük düşmanlarından biri olduğunu baş sıralara yazmamız gerekiyor.
Yaşanabilir, eşit ve özgür bir ülkeyi ise biz kendi ellerimizle kuracağız.