Doğu Avrupa’nın bugünkü liberalleri Nazilerin eski müttefikleridir
Polonya hükümeti 1 Eylül 2019’da İkinci Dünya Savaşı anma törenlerine AB ve ABD liderlerini çağırırken Rusya’yı çağırmadı. Ancak yaranmaya çalıştığı Trump da törenlere gelmedi. Oysa Putin de Polonyalı ve öteki Avrupalı liberallere yaranmak için Molotov-Ribbentrop antlaşmasının sözde gizli ekini dahi kabul etmişti.
Candan Badem
Almanya ile SSCB arasındaki saldırmazlık antlaşmasının imzalanmasının 80. yıl dönümünde, Polonya, Romanya, Letonya, Litvanya ve Estonya’nın liberal-faşist kırması hükümetleri, Avrupa hükümetlerini, “totaliter rejimlerin” icraatını daha iyi araştırmak için mali ve manevi destek vermeye çağırdılar. Kendi ülkelerindeki sosyalist mirası yağmalayan oligarşinin sadık memurları olan bu hükümetler totalitarizm başlığı altında nazizm ve komünizmi eşitlemeye çalışıyorlar. “Totalitarizme karşı koymak için birlikte çalışmalıyız” diyorlar Batı Avrupalı ağabeylerine. Ancak bu liberal sahtekarlar Sovyet-Alman saldırmazlık antlaşmasının imzalandığı tarihte istisnai bir şey olmadığı konusunda sessiz kalıyorlar. SSCB’den önce, Almanya ile benzer anlaşmaları Polonya (ilk olarak 1934’de Pilsud-Ribbentrop Paktı), Fransa (Bonnet-Ribbentrop Paktı), Büyük Britanya (Chamberlain-Ribbentrop Paktı), Estonya (Selter-Ribbentrop Paktı), Litvanya (Urbshis Paktı), Letonya (Munters-Ribbentrop Paktı) imzalamıştı. Sovyetler Birliği benzer bir antlaşmayı imzalayan sonuncu devletti. Molotov-Ribbentrop Paktı’nı eleştirirken, Polonya, Romanya, Litvanya, Letonya ve Estonya’nın bugünkü liderleri, kendi politikacılarının İkinci Dünya Savaşı arifesinde ve sırasındaki eylemlerini gizlemeye çalışıyorlar.
Polonya, Hitler’le birlikte SSCB’ye saldırıya katılmayı umuyordu. 1930’larda Nazi politikacıları ve askeri liderleri Polonya’yı birçok kez ziyaret ettiler. Örneğin Üçüncü Reich’ın propaganda bakanı Joseph Göbbels, Luftwaffe komutanı Hermann Göring geldiler. 1931’de Varşova, Çin’i işgal eden Japonya ile işbirliği antlaşması imzaladı. Polonya ve faşist İtalya gizli servisleri arasında işbirliği anlaşması imzalandı. İkinci Dünya Savaşından kısa bir süre önce, Polonya Ordusu genelkurmayında bir subay olan Stefan Mosor, komuta kademesi için Polonya ordusunun bir Alman saldırısı durumunda en fazla iki hafta dayanacağını öngördüğü bir rapor hazırladı ve Sovyet uçakları ve zırhlı araçları için Polonya topraklarında üs kurulmasını önerdi. Mosor, Polonya’nın SSCB’nin yardımı olmadan Almanya ile baş edemeyeceğini çok doğru bir biçimde öngördü. Ancak bundan dolayı, yenilgi psikolojisi yaymakla suçlandı ve görevden alındı. Tarih Mosor’u haklı çıkardı: Hitler’in sürüleri Polonya’ya saldırdığı zaman, Mosor’u görevden alan kağıttan kaplanlar ülkeyi savunmasız bırakarak soluğu yurt dışında aldılar. Polonya hükümeti 1 Eylül 2019’da İkinci Dünya Savaşı anma törenlerine AB ve ABD liderlerini çağırırken Rusya’yı çağırmadı. Ancak yaranmaya çalıştığı Trump da törenlere gelmedi. Oysa Putin de Polonyalı ve öteki Avrupalı liberallere yaranmak için Molotov-Ribbentrop antlaşmasının sözde gizli ekini dahi kabul etmişti.
Romanya, 22 Haziran 1941’de SSCB’ye Almanya ile aynı anda saldırdı. Hitler’in Romen müttefiki Mareşal Ion Antonescu bugün Romanya’da kahraman ilan edilmiş durumda, onun “Büyük Romanya” fikri (Moldova’nın ve Ukrayna’nın bir parçasınun yutulması) yeniden revaçta. Litvanya, Letonya ve Estonya’da, Hitler’in yanında, SS ulusal tümenleri üyeleri de dahil olmak üzere savaşan ulusal işbirlikçiler “bağımsızlık savaşçıları” ilan edilmiş ve faşizme karşı zaferin simgeleri ise yasaklanmış durumda. Nazilerle II. Dünya Savaşı arefesinde ve savaş sırasında işbirliği yapan ve Sovyet sonrası dönemde Neonazi eğilimleri destekleyen, Polonya, Romanya ve Baltık cumhuriyetleri bugün kendi yöneticilerinin utancını gizlemeye çalışıyorlar.
Ukrofaşizmin Nazi işbirlikçisi çetecileri ulusal kahraman ilan ettiğini ve Sovyet simgelerini yasakladığını da duymayan kalmadı. Ukrofaşizm antikomünizmde bazen o kadar ileri gidiyor ki Batılı antikomünist akademisyenler ve siyasetçilerin dahi tepkisini çekiyor.
Çarlık ordusunun Osmanlı emperyalizminin boyunduruğundan, Kızılordu’nun ise faşizmin pençesinden kurtardığı Bulgaristan’ın bugünkü liberal ihanetçileri de anti-Sovyet koroya katıldılar. Bulgaristan dış işleri bakanlığı Sovyet ordusunun orta ve doğu Avrupa halklarına yarım yüzyıl boyunca “baskı ve ekonomik gelişmenin engellenmesini” getirdiği yalanını savurdu. Neredeyse 30 yıldır ülkeyi yöneten sermayenin temsilcileri Bulgaristan’ı Ukrayna gibi Avrupa’a en yoksul ülkelerden biri haline getirmiş durumda. Oysa komünistler savaştan sonra değil otuz yıl beş yıl içinde ekonomiyi ayağa kaldırmışlardı.
Rusya’nın Kırım’ı Ukrayna’dan geri alması ve Donbas’ta iç savaşın patlak vermesinden sonra Avrupa Birliği ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkilerin gerginleşmesine rağmen, Avrupa oligarşisi, Rusya oligarşisi ile işbirliğine devam ediyor. Fransa lideri Macron, Moskova ile yakınlaşmak gerektiğini açıkça ilan ediyor. Bazı çıkar çatışmalarına rağmen hem ABD hem de Avrupa tekelleri Putin’in kendi adamları olduğunu gayet iyi biliyorlar.