Gezi Parkı davası başladı
AKP'nin 2013 Haziran Direnişi'ni yargılamak istediği 'Gezi Parkı Davası bugün başladı. Osman Kavala, Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve Memet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 isim hakkında açılan davada 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme'den 'İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme'ye kadar bazı suçlamalar yöneltiliyor...
Türkiye tarihinin en büyük halk hareketi olan 2013 Haziran Direnişi’nin yargılanmak istendiği ‘Gezi Parkı Davası’nın ilk duruşması görüldü.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonunda görülen duruşmaya tutuklu isimler Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu ile tutuksuz sanıklar katıldı.
Kimlik tespitlerinin yapılmasıyla saat 11.00’da başlayan davada mahkeme başkanı, iddianamedeki suçlamaları özetlemesinden sonra sanıkların savunmalarının alınmasına geçildi.
OSMAN KAVALA’NIN SAVUNMASI: BENİMLE BERABER HAREKET ETTİĞİ İDDİA EDİLEN SOROS ŞÜPHELİLER ARASINDA YOK?
2017 Ekim ayından beri tutuklu olan Osman Kavala savunmasında “20 aydır tutuklu olmasına neden olan suçlamaların olgusal temele oturmadığını, delillerle desteklenmediğini kaydederek, iddiaların varsayımlara dayalı olduğunu” savundu. İddianameyi eleştiren ve hakkındaki suçlamaların yer aldığı sayfaları okuyan Kavala, suçlamalar için “Son derece haysiyet kırıcı” ifadesini kullandı.
“Özgür seçimler dışında hükümeti değiştirme düşüncesi içinde olmadığını” söyleyen Kavala, “barışa destek vermek için dernek kuruluşları arasında yer aldığını ve projelere destek sağladığını” belirtti. Kavala, “Herhangi bir örgüt ya da cemaatle gizli bir ilişkim ve işim olmadı. Tüm konuşmaları aynı cep telefonundan yaptığını, tüm yazışmalarını da aynı mailden yaptım. Bilgisayarımdan silinmiş hiçbir dosya da yoktur” dedi.
657 sayfalık iddianameyi eleştiren Kavala, “darbeye ortam hazırladığı, bir kalkışma hazırlığı içinde olduğuna dair tek bir kanıt olmadığını” belirterek, “İddia edilen kalkışma hangi örgüt ile yürütülüyor belirsiz. Gezi eylemlerinde kim benden talimat almış tek bir delil ve işaret yok. Davanın sanıklarından Mehmet Ali Alabora ile temasım 2 telefon görüşmesidir. Yurtdışına çıkışım gizli değildir. Suçlamaların maddi kanıtların olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Sahibi olduğu Anadolu Kültür A.Ş. ile Açık Toplum Vakfı’nın hesaplarında olağan üstü para hareketliliğinin olmadığını” belirten Kavala, “(ABD’li finans spekülatörü) George Soros’un benim üzerimden Gezi olaylarına para aktardığı iddiası doğru değildir. Benimle birlikte hareket ettiği iddia edilen Soros, şüpheliler arasında yer almıyor, ifadesinin alınması için de herhangi bir çaba gösterilmemiş. İddialar kurgudur. Varsayımlar üzerine kurulmuştur” dedi.
Kavala, “Gezi olayları döneminde hükümet yetkilileri ile görüştüm, uzlaşma sağlamaya çalıştım. Nasıl darbeye hazırlık yapmış oluyorum anlamıyorum. Ben TEMA’nın kurucuları arasındayım. Gezi Parkı’nda gençliğimin geçtiği yer, dinlenme yeri olmasının yanı sıra Gezi Parkı yaşamı zenginleştiren bir yerdir” diyerek tahliyesini ve beraatini istedi. Kavala’nın ardından savunmasını yapan diğer tutuklu sanık Yiğit Aksakoğlu da suçlamaları kabul etmedi. Duruşmaya öğle arası verildi.
AKSAKOĞLU’NUN SAVUNMASI: FETÖ’CÜ SAVCILARIN İDDİANAMESİ, HİÇ BİR DELİLE DAYANMIYOR
Kavala’nın tahliye ve beraat talebiyle savunmasını noktalamasının ardından, davada tutuklu yargılanan diğer sanık Yiğit Aksakoğlu savunmasına başladı. Aksakoğlu, iddianamedeki suçlamaların temelden yoksun olduğunu ve kendisinin faaliyetlerine ters düştüğünü belirterek şunları söyledi:
“Sivil toplum ve sosyal kalkınma alanında araştırma yapan ve yayınlar hazırlayan bir uzmanım. Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. iddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir.. Benim MEB’le 2013’te yürüttüğüm bir proje iddianamede konu olmuş. Projelerimle ilgili konuşmalarım gezi olaylarıyla ilgili gibi gösterilmiş ve 220 gündür tutukluyum. AKP’li belediyelere aktarılan paraların görülmemesi, gazeteciler tarafından ya kötü niyet ya ihmaldir. 7 aydır 10 metrekarelik hücrede tek başıma tutuluyorum.
2013 yılında çözüm sürecinde kurduğum Diyalog Grubu’nun ardından, şimdi benimle aynı cezaevinde olan savcılar ve polislerce dinlendim. 2013’te yapılan dinlemelerin kıymetlendirilerek 6 yıl sonra yeniden kullanılmasını anlayamıyorum.
Ben hiçbir zaman şiddetle değişimden yana olmadım, ama değişimden yana oldum. Sivil toplum, doğası gereği siyasidir ama talepleri noktasında siyasetten ayrılır. Sivil toplumun amacı hükümeti değil, kendisine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktır. Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar. Cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak sivil toplumun alanı değidir. Bir sivil toplumcu ve uzman olarak şiddeti ve şiddetle değişmeyi savunmadım. Cebir ve şiddetten anlamam. Bu 657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var. Hakkımda somut olarak sunulan tek delil, 2013 yılında yapılan telefon dinlemeleri. 26 Haziran 2013 ve Aralık 2013 arasında gerçekleşen dinlemelerden 31’i girmiş iddianameye. Şubat 2013’te yaptığım 43 görüşmenin içeriği yok, sayı olarak belirtilmiş. İddianameye içeriği konulan görüşmeler park boşaltıldıktan sonraki görüşmeler. Gezi’nin 2011’de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok. Bu ülkede her yıl 400 kadın öldürülüyor. Sokakta 3 kadına şiddet uygulayan bir adam, parti genel başkanına saldıran bir başka adam bir gün cezaevinde kalmadı. Ama benim şiddetsiz eylem konusunda yayınlamaya girişmem suç kabul ediliyor. Yedi aydır hapishanedeyim. İddianamede, şiddetsiz eylemlerde piyano çalınması ve duran adam ile yeryüzü iftarlarına ilişkin bir ses kaydım var. O konuşma bu eylemlerden bir ay sonra yapılmış. Ne durmak, ne piyano çalmak, ne de iftar yapmak suç. Tarihler belirtilmeden tapelerin iddianameye konulması suçlu gösterme çabası.
İddianamede Gezi olayları öncesinde ya da sonrasında ismim geçmiyor. Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür ile Açık Toplum ile ilişkim yok. Olması suç değil, ama yok. Otpor-Canvas ile de yok. Bunları bırakın, Gezi’ye gittiğime dair bile bir delil yok. Gezi’de bir gece yatmışlığım bile yok. 220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi’de yatardım. Gezi ile ilgili bir tane tweetim yok. Koca eylemi organize etmişim ama bir tane WhatsApp grubum yok. O zaman ben neden aylardır tutuklu yargılanıyorum? Bu davada yargılananlarla bile ilişkisi olmayan Yiğit Aksakoğlu, Gezi eylemlerini yaygınlaştırmış ve derinleştirmiştir diyor bu iddianame. Ben neden bu iddianamede varım? Ne Gezi’den kalkışma, ne de bu davadan suç çıkar. FETÖ’cü savcı ve polislerin sözde delilleri kıymetlendirilerek hazırlanan bu iddianame hiçbir somut delile dayanmıyor.
Ben sadece yasal değil, meşru bir şekilde STK yönettim. Bu iddianame, Türkiye’de zaten can çekişmekte olan sivil toplumu kriminalize etme çalışmasıdır. Bu dava sadece benimle, Gezi ile değil, hukukla yurttaş arasında örülen duvarla ilgili. Vereceğiniz karar bu duvarı yıkmayacak; duvara bir taş daha ekleyecek ya da eksiltecek. Ben temel haklarıma erişmek istiyorum. Kaçmak ya da delil karartmak için değil. Okullarında son üç günü kalan çocuklarımı okula bırakabilmek için, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum.”
Yiğit Aksakoğlu’nun savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.
MÜCELLA YAPICI’NIN SAVUNMASI: ‘HÜKÜMET İSTİFA’ DEMEK SUÇ DEĞİLDİR
Ara verilen duruşma davada ‘tutuksuz sanık’ sıfatıyla bulunan Taksim Dayanışması Platformu Başkanı Mücella Yapıcı’nın savunmasıyla devam etti. Yapıcı “Benim buraya bu konuda aynı suçtan ikinci gelişim. Geçen iddianameden ve onun dayalı olduğu fezlekeden bahsedeceğim. FETÖ savcılarının hazırladığı iddianamenin yeni versiyonu olan son iddianameye göre bendeniz darbeye teşebbüs ve daha birçok suçlama var. Bunların en komiği Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet ettiğim iddiası; 40 yıllık meslek hayatımda bu gülünç bir suç, gülünç bir iddia.” diyerek sözüne başladı, şöyle devam etti:
İddianamede yer alan telefon konuşmalarımda ‘Devrim yapacağız’ dediğim suçlama konusu yapılmış. Ben 68 kuşağındanım ve devrim sözünün ne kadar güzel olduğunu bilseydiniz siz de kullanırdınız. İddianamede beyanlarına yer verilen Murat Pabuç kimdir? Akli yeterliliği var mıdır? Kendisi olmadığını açıkladı ama iddiaları suçlama konusu yapılmış.
Osman Kavala’ya kızgınım. Kendisini zengin biliyorduk. Gezi’ye üç beş plastik masa sandalye göndermiş iddianameye göre, mahalledeki Ayşe hanım bile tencerelerce zeytinyağlı yaptı gönderdi.
Biber gazından etkilenmemek için kullandığımız malzemeler öyle özel şeyler değildi. Gaz maskesi, talcid vs. Siz de Gezi’ye geldiyseniz (mahkeme heyetine) görmüşsünüzdür.
Benim fıtratım şakacılıktır, gelin görün ki telefonda yaptığım şakaların hepsi iddianamede yer almış bu gayriciddilik için ben sizden özür dilerim. Bana suçlama olarak yöneltilen her şey benim mesleki sorumluluğum ve görevimdir. Eğer bunları yerine getirmezsem vatan haini olurum. Beş yıl önce aralarında bulunduğum 26 kişi hakkında dava açılmıştı aynı suçtan. Gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmekten suçlandık ilkinde ve darbecilik suçlaması yoktu. Beş yıl sonra aynı fezleke ve aynı sözde delillerle bu kez de örgüt ve darbecilik suçu yöneltilmiş.
İddianamede FETÖ ile işbirliğinden bahsediyor ama soruşturmayı FETÖ’cü dediğiniz yargı mensupları başlatmış.
Gezide şiddet varmış algısı oluşturmaya çalıştığımız söyleniyor. Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Cömert, Medeni Yıldırım öldürülenlerin tamamının adını saydı… bu insanlar kalp krizinden mi öldü?Her şeyle suçlanmışız hiçbir delil ortaya konmamış. Ben buraya iddianame hakkındaki suçlamalarımı yöneltmek üzere geldim. Hükümeti istifaya zorlamışız, bütün partiler hükümeti istifaya zorluyor. Aynı dosya içeriğiyle açılmış ilk davada beraat ettim ve kesinleşti. Savcılık itiraz dahi etmedi. Şimdi aynı içerikle aynı sözde delillerle açılmış bu davada müebbetle yargılanıyorum. Ben size sorayım; ne yapayım?
Bu iddianameye karşı savunmam şudur: İnsanlar sahip oldukları hakları kullanmaları nedeniyle suçlanamaz. Dayanışma görevdir suç değildir. Suçlamaların hiçbiri hukuki değildir. Evrensel hukuka da doğal hukuka da adalete de aykırıdır.
İlk iddianamede suç örgütü, ikinci iddianamede de darbeye teşebbüsle suçlanan Taksim Dayanışması, hukuksuz imar planlarına karşı çalışan meşru bir platformdur. Meslek odaları tarafından dava açtık ve idare mahkemesi tarafından haklı bulunduk. Ne yazık ki hukuka rağmen bu proje uygulanmaya devam etmiştir.
45 yıllık yüksek mimar mühendis olarak mesleğim ve görevim icabı açıkça kaçak olan, hiçbir izni bulunmayan, ve dozerle yaptıkları kazı nedeniyle parkın su elektrik tesisatını tahrip ederek, halkı çok ciddi bir tehlikeye atan yetkililere sorduğumda hepimizi hedef alarak gaz sıktılar. Benim yüzüme yakın mesafeden üç tane gaz sıktılar. İki ay mide kanaması geçirdim.
Biz örgüt kurmak yanda olmak için değil dayanışmak ve doğal haklarımızı kullanmak için bir araya geldik. Dayanışmak için bir araya geldiğimize yönelik suçlamalar hukuki değildir. Dayanışma güzeldir.
Hayatımızı kurtarmak için bile olsa tek bir şiddete başvurmadık. Son derece sağduyulu ve barışçıldık. Bu süreçte uygulanan polis şiddeti, başta Erdoğan olmak üzere merkezi yöneticilerin kışkırtıcı söylemleri olayların büyümesine neden oldu.
Türkiye’de gelişen demokratik tepkiler, gaz bombaları, plastik mermi gibi şiddetle karşılandı. Onlarca genç insan kafa travması geçirdi. Ben de bu yaşımda çıplak arandım. Niye? Ben sadece mesleğimin gereğini yaptım.
Hükümet istifa demek suç değildir. Bu kadar çok şiddet uygulayan hükümetler kendiliğinden istifa ederler. O günleri de göreceğiz elbet.
Tüm suçlamaları kendim için ve tüm arkadaşlarım için reddediyorum. Kent suçlarına karşı çıkmak, dayanışmak suç değildir.
Gezi bizim yarınımızdır, çocuklarımızın ayıdınlık geleceği için umut fişeğidir. Taksim Dayanışması görev aldıysa onur duyarım. Bu anlattıklarım ilk savunmamdan, bu kadar haklıyken. Kamusal bir görevim varken neden gazeteci oldum?
Şimdi bir de hükümeti devirmeye teşebbüsten yargılanıyorum. O günden bugüne yapılan tüm çağrılar alenidir.
Asıl suçluların hesap vermesi gerekirken, sağduyu çağrısı yapan, şiddet ortamının bitmesi için çaba gösteren Taksim Dayanışması temsilcilerinin hukuksuz bir şekilde yargılanması kabul edilebilir olmaktan çok uzaktır.
Asıl suç toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının şiddetle engellenmesidir. Hala öldürülen çocukların katillerinin davaları sürmektedir. Şiddet uygulayan polisler komik para cezalarıyla cezalandırıldılar.“
Sanıklardan Hakan Altınay ise neyle suçlandığını anlamakta zorlandığını ve haksız suçlamaların tamamını reddettiğini belirterek “Davamızın konusu Gezi olayları ama benim Gezi olaylarıyla ilgim, gözlem yapmak için orada 3-4 kez bulunmamdan ibaret. Açık Toplum Vakfı’nda yönetim kurulu başkanlığım Gezi olaylarından 3 ay önce sona erdi. Türkiye’de vakıf kurmak, çalışmak bir suç değil. Vakıflar Asliye Hukuk Mahkemesi onayıyla kuruluyor. Vakıfların yurt dışından hibe alması suç değil. Vakıfların başka kurumlara hibe vermesi de suç değil. Açık Toplum Vakfı esas itibariyle bundan başka bir şey yapmaz. Anadolu Kültür Vakfı çeşitli dönemlerde çeşitli projelerde Açık Toplum Vakfı’na hibe vermiştir. Hangi hibenin Gezi olaylarının desteklenmesi adına verildiği iddianamede net olarak belirtilmemiştir. Altında benim imzam olan hiçbir hibe kararı Geziyle ilgili değildir. Umarım hepimiz üzerine düşeni hakkıyla, gelecekte yüzümüzü karartmadan anlatabileceğimiz şekilde yaparız. İsminin bu töhmetten kurtulmasını talep ediyorum.”
Duruşmaya yarın tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.” ifadelerini sarfetti.
Dava tutuksuz olarak yargılanan isimlerinin savunmasının alınmasına devam edilmek üzere yarın devam edecek.
YAPILAN SUÇLAMALAR
Dava kapsamında sanık sandalyesinde oturtulan 16 isme yöneltilen suçlamalar ise şöyle:
Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs”, “Mala zarar verme”, “Nitelikli mala zarar verme”, “Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi”, “İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme”, “6136 sayılı yasaya muhalefet”, “Nitelikli yağma”, “Nitelikli yaralama” ve “2863 sayılı yasaya muhalefet”.