Yargı reform paketi, Külliye’de adli yıl açılış töreni ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı sıfatıyla siyasi bir figür olarak Metin Feyzioğlu’nun kamuoyuna sıklıkla görüş bildirmesi Barolar ile TBB’nin tartışmalarını derinleştirdi.
Baroların ‘Olağanüstü Genel Kurul’ çağrısı da reddedilince ortaya çıkan yeni düzleme; tartışmanın öncesi ve sonrasına ve elbette kamuoyuna yansımayan başlıklara mercek tuttuk.
Manifesto, Türkiye Barolar Birliği önceki dönem Başkan Yrd. Av. Dr. Başar Yaltı, Avukatlar Sendikası Genel Başkanı Av. Selin Aksoy Duru, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) önceki Başkanı ve Yargıçlar Sendikası Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Av. Bilgütay H. Durna, önceki dönem TBB Yönetim Kurulu Üyesi, Adana Barosu Delegesi Av. Yurdagül Gündoğan ve Av. Cem Alptekin‘in görüşlerini derledi.
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) önceki Başkanı ve Yargıçlar Sendikası Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu‘nun değerlendirmeleri şöyle:
Manifesto: Külliyedeki adli yıl açılış törenleri ile iyice ayyuka çıkan Barolar ile Türkiye Barolar Birliği Yönetimi, özellikle de Başkanı arasındaki gerilimin asıl başlıkları sizce nelerdir?
Ömer Faruk Eminağaoğlu: En yalın anlatımı ile yargı bağımsızlığının, savunma bağımsızlığının, hukukun üstünlüğünün, TBB’nin varlık nedeninin TBB Başkanı tarafından görmezden gelinmesi, kapıldığı rüzgara göre hareket etmesidir.
M.: Metin Feyzioğlu TBB Başkanı sıfatıyla ‘sınır ötesi operasyona’ destek olunduğu için Barolarla gerildiklerini söylüyor. Bu yaklaşıma dair düşünceniz nedir?
Ö. F. Eminağaoğlu: TBB Başkanı’nın gerek barolarla gerekse yargıya güven ile ilgili olarak halkla yaşadığı sorunlar, sınır ötesi operasyon ile başlamış değil. Çok daha öncesine dayanıyor.
TBB Başkanı; baroların amacının, evrensel hukukun, hukuk devletinin, hukuk üstünlüğünün korunması olduğu gerçeğini operasyon konusunda da gözardı edip, operasyonu destekleyen “…gerisi teferruattır” gibi söylemler kullanmıştır. Bu söylemler, taşıdığı sıfat ve bulunduğu görevle bağdaşmayan söylemlerdir.
M.: Yargı reformundan, yargı bağımsızlığına; yeşil pasaport tartışmalarından avukatların temel haklarının savunulmasına; siyasi iktidara sürekli destek verilmesinden, savunmanın geldiği noktaya … Barolar esasen hangi saiklerle Feyzioğlu’na itiraz ediyorlar?
Ö. F. Eminağaoğlu: Baroların itirazları, yargı bağımsızlığı ve yargıda yaşanan sorunlar, bu sorunların çözümü konusunda TBB Başkanı’nın gereken duruşu göstermemesinden, gereken adımları atmamasından, aksine yürütmeye yakın durmasından kaynaklanıyor. TBB Başkanı’nın, yargıda yaşanan bağımsızlık sorununun ortadan kaldırılması, savunmada yaşanan sorunların giderilmesi yerine bu konularda bizatihi kendisinin yargıya ve özelde de savunmaya sorun olmasından kaynaklanıyor.
M.: Baroların yasanın aradığı çoğunluğa ulaşarak yaptıkları ‘Olağanüstü Genel Kurul’ çağrısı “sadece başkanlık makamının boşalması durumunda…” yanıtıyla reddedildi. Sizce Baroların Genel Kurul çağrısı, esasen “seçilme yeterliliğinin kaybedilmesi” sebebini doğurmadı mı?
Ö. F. Eminağaoğlu: Yeterli sayıda baronun seçimli olağanüstü genel kurul çağrısı yapması, yasaya da hukuka da uygun bir işlem. TBB Başkanını seçen organ yani genel kurul, biçimsel koşullar sağlandığında onu görevden alma yetkisi de olan bir organdır. Kaldı ki böyle bir genel kurulda yapılan seçimde, mevcut başkanın kazanması demek, güvenoyu alarak yoluna devam etmesi demek. Yapılan seçimi kaybetmesi demek ise, güvenoyu alamaması ve artık başkanlığının sona ermesi ile yeni bir başkanın seçilmesi demek. Sona erme ile yeni bir kişinin seçilmesi içiçe geçen bir işlem.
Kuşkusuz sadece yapılan çağrı ile seçilme yeterliliğinin kaybı ortaya çıkmadı. Ancak çok ciddi bir güven sorunu yaşandığı görüldü. Böyle bir durumda avukatlık etiği de gözetildiğinde, ortaya çıkan bu sesten uzak durulmaması gerek.
Çağrıya neden olan durumlar, avukatlık hukuku yönünden disiplin boyutunu da gerektiriyor. Burada kınama gibi kesinleşmiş cezaların söz konusu olması seçilme yeterliğini ortadan kaldırıyor. Ancak TBB’nin Başkanının kendisini ve kendinin şahsında TBB’yi bu duruma düşürmesi, TBB’ye yapılmış en büyük saldırılardan biri olarak hafızalardaki yerini almıştır.
M.: Suriye topraklarına yapılan askeri operasyona sınırdan destek veren, “devlet sivilleri korumak zorunda değildir” açıklaması yapan, son olarak da bir dini nikahta da boy gösteren TBB Başkanı’nın bu eylem ve söylemlerinin gölgesinde Barolar – Türkiye Barolar Birliği ilişkilerini nasıl bir süreç bekliyor? Baroların bundan sonraki adımı ne olacak/olmalı?”
Ö. F. Eminağaoğlu: TBB Başkanı, hukuktan, hukuk devletinden, özgürlüklerden yana destek vermek yerine, taşıdığı sıfat ve görevini, siyasi iktidarın bakışı ve beklentileri paralelinde kullanıyor. Hukuk devletinin en çok yara aldığı bir dönemde bu tutumu, hukuk devletinin daha da çok yara almasına neden oluyor.
Geçerli bir genel kurul çağrısı karşısında idari yargıda, TBB Yönetim Kurulu kararının iptali, yine genel kurulun toplanması için dava açılması olanaklı. Yargı bağımsızlığının en çok zedelendiği, yürütme gücünün yargı üzerinde etkisinin en ileri noktaya çıktığı bir dönem yaşandığı gözetildiğinde, idari yargıdan etki altında bir karar çıkma olasılığı gerçeğini yabana atmamak gerekiyor. TBB Başkanı buna da güveniyor olmalı.
Öte yandan siyasi iktidarın yarattığı hukuksuzluklar karşısında TBB Başkanının iktidarı zorlamak bir yana iktidara destek verir nitelikte görevini sürdürmesi nedeniyle siyasi iktidarın, TBB başkanlığı seçim ve görevleri konusunda yasal değişiklik yapabileceği yolundaki çıkışları da görevini sürdürmek isteyen TBB Başkanı’nın iktidara yakın duruşunu ve aykırı davranışlarını sürdüreceğini gösteriyor.
Çağrı yapan baroların, TBB Başkanı nedeniyle TBB’nin içine sürüklendiği bu durumu ortadan kaldırmak için hukuk ve demokrasi içindeki hareketlerini sürdürmeleri gerekiyor. Bunun için güvenoyunu içerecek alternatif bir genel kurul yapılma yoluna gidilmesi konusu ilk sırada akla geliyor.
Av. Bilgütay Hakkı Durna‘nın Manifesto’ya yaptığı değerlendirmeler ise şöyle:
“İzninizle sorularınıza toplu olarak ve genel bir çerçeve üzerinden yanıt vermeye çalışacağım.
Hepimizin bildiği üzere, AKP’nin iktidara gelmesinin hemen ardından Türkiye’nin gündemine oturan yargı merkezli tartışmalar, yargının Cumhuriyetin tasfiyesinde ve toplumun şekillendirilmesinde oynadığı özel rol nedeni ile hep gündemde kaldı. Yargı bu süreçte tamamen operasyonel bir araca dönüştü ve kuralsızlığı da en çıplak hali ile bir kural haline getirdi. Tüm bu süreçlerde, yargının teslim alınamayan tek ayağı ise “savunma” oldu. Bir türlü teslim alınamadığı için de hep etkisiz hale getirilmek istendi ve tüm bu yıllar boyunca avukatlar ve örgütleri iktidarın ağır saldırılarına maruz kaldı. Ancak bir şeyi de kabul etmek gerekiyor. Evet savunma teslim alınamadı ama dağınık halinden de bir türlü kurtulamadı. Baroların büyük çoğunluğu tüm bu yılları siyasetsiz (hukuk siyasetini kastediyorum) ve sessizce geçirdiler. Nihayetinde savunmaya yönelik saldırılara dahi anlamlı bir cevap verilemedi.
İşte, Metin Feyzioğlu tüm bu sürecin ne yazık ki doğal bir sonucudur.
Ancak bir konuda net olunması gerektiğini düşünüyorum. Feyzioğlu tüm bu süreç boyunca basiretsiz davranmamıştır. Aksine sürekli olarak bilinçli bir davranış içerisinde hareket etmiştir. Her ne kadar bir dönem CHP genel başkanlığı için adı geçirilmişse de, esasen hiçbir zaman solcu olmamıştır. Belki bir dönem kendini solcu göstermeye çalışmış olabilir. Ama aslında hep sağcıdır, sağ politikaların bir parçasıdır. Bugün de ülkenin tüm sağcıları gibi, esasen de AKP gibi “normalleşme” arayışı içerisindedir. Kendisini de bu arayışa uygun ittifakların bir parçası olarak görmektedir. Bir dönem solumsu bir maske ile CHP içerisinde kendine yer arayan Metin Feyzioğlu şimdi de Türkiye sağı içerisinde kendine yer aramaktadır.”
“Aslında Feyzioğlu’nun yani şahsının politik olarak nerede durduğunun hiçbir önemi yok. Ama Türkiye Barolar Birliği Başkanının nerede durduğu oldukça önemlidir.
Tabii ki sağcı bir TBB Başkanı olabilir. Bunu söylemiyorum. Ama olmamalıdır. Türkiye sağı hiçbir zaman “hukuk devleti” ve “insan hakları” ile barışık olmamıştır. Hele bu kavramlara işlerlik kazandırmak gibi bir yaklaşıma hiçbir zaman sahip olmamıştır. Oysa biliyoruz ki bunlar TBB’nin başta gelen görevleri arasındadır. Örneğin Feyzioğlu sürekli Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinden bahsetmektedir. Oysa Cumhuriyet ve onun değerleri olan kamuculuk, aydınlanmacılık, bağımsızlıkçılık bugün yalnızca sol tarafından savunulmaktadır ve ancak yalnızca sol tarafından ileri taşınabilirler. İşte bu nedenlerle, özellikle TBB’nin sağcı bir başkanı olmamalıdır (Burada başkanın politik görüşü olmamalı ya da tabii olur ama bunu görevine yansıtmamalı tarzı yaklaşımları üzerinde hiç konuşmadan kenara ayırmak istiyorum.)
Feyzioğlu’nun başkanlık pratiğine dair çok örnek verilebilir. Ancak ben yalnızca ÇHD’li avukatların tutuklanma ve sonraki yargılanma süreçlerini hatırlatmakla yetineceğim. Tekrardan hatırlatmış olayım, ÇHD’liler avukatlık pratiklerinden dolayı tutuklanmışlardır. “Avukatsız” bir hukuk sistemi isteyen, bunun için “uyumlu” bir savunma yaratmaya çalışan AKP, ÇHD dosyası üzerinden güçlü bir gözdağı vermiştir. Bu süreci ne yazık ki, bir dizi dirençli baro dışındaki barolar da sessizce izlemişlerdir. Metin Feyzioğlu ise o süreçte itirafçı ve gizli tanık ifadelerine dikkat çekmiş, bu ifadeleri gerekçe göstererek tutuklanan meslektaşlarına sırtını dönmüştür.”
“Bu arada, bilmeyenler için söyleyelim, Feyzioğlu bir ceza hukuku profesörüdür. Görevleri arasında hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve altını çizerek söylüyorum bu kavramlara işlerlik kazandırmak olan Türkiye Barolar Birliği’nin başkanı olan bir ceza hukuku profesörü!
Nihayetinde mesleğinin yok edilişini seyreden bir meslek örgütü başkanı, bugün bu yok etme sürecinin bir parçası olmuştur. TBB Başkanı olmak sorumluluk gerektirir. Görünen o ki, konumu itibari ile avukatlara onarılmaz zararlar veren Metin Feyzioğlu bu sorumlulukları taşıyamamaktadır.
Ama burada başta söylediğimi tekrarlamak istiyorum: Feyzioğlu tüm bu sürecin doğal bir sonucudur. Sürecin geldiği nokta ise avukatlığın tasfiyesidir. Siyasetsizlik ve sessizlik devam ettikçe de bu sürecin durdurulması ve savuşturulması olanak dahilinde değildir. Bu nedenle esas soru bizlerin ne yapacağıdır.
Bu anlamı ile de, şu anda özel olarak konuştuğumuz “TBB Başkanı sorunu” açısından 12 baronun girişimi oldukça önemli. Peki ama, ya sonrası? Sanırım kimse Feyzioğlu’nun hemen genel kurul toplayacağını düşünmüyordu. Buna rağmen ortada inanılmaz bir yavaşlık ve koca bir belirsizlik hali bulunmaktadır. Bu edilgen durumdan neden çıkılamamaktadır?”
“Ben Avukat Hareketi’nin geçtiğimiz günlerde barolara yaptığı çağrıyı hatırlatmak istiyorum. Türkiye Barolar Birliği yönetiminin inatla sürdürdüğü hukuksuz tutuma karşı daha fazla oyalanmadan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetimini seçen iradeye başvurmak üzere, Türkiye Barolar Birliği delegelerine bir çağrı yapılmalı ve Ankara’da alternatif bir genel kurul toplanarak Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu için güven oylaması yapılmalıdır.
Artık güçlü bir ses çıkarılmalıdır.”
TBB önceki dönem Başkan Yardımcısı Av. Dr. Başar Yaltı ve Avukatlar Sendikası Genel Başkanı Av. Selin Aksoy Duru’nun görüşleri buradan okunabilir: GÖRÜŞ | TBB tartışmasına bakış I
Yarın: GÖRÜŞ | TBB tartışmasına bakış III
Bu haber en son değiştirildi 1 Aralık 2019 13:10 13:10
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…