12 Temmuz 1904: Pablo Neruda doğdu
Pinochet’nin faşist darbesinin hemen ardından Santiago’da yaşama veda eden komünist şair Pablo Neruda, 115 yıl önce bugün mücadele dolu hayatına merhaba demişti...
Şilili komünist şair Pablo Neruda, 115 yıl önce bugün (12 Temmuz 1904) Şili’nin Parral şehrinde doğmuştu.
1939’da Paris’te İspanyol göçmenler için konsolosluk görevine getirilen Neruda, Meksika’daki konsolosluk görevi sırasında Canto General de Chile’yi yazdı. Şair bu eserde bütün Güney Amerika kıtasının doğası, insanları ve tarihi yazgısı epik şiir şeklinde anlattı. Eser, 1950’de Meksika’da basılırken, Şili’de de el altından yayınlandı. Yaklaşık 250 şiirin yer aldığı eser, on kadar dile çevrildi ve bu çeviriler yüzünden Neruda elçilik yaptığı ülkelerde zorluklar yaşadı.
1943’te Şili’ye dönen Neruda, 1945’te senatör seçildi ve Şili Komünist Partisi’ne katıldı. 1947’de Başkan González Videla’nın grevdeki madencilere yönelik baskıcı protestolarını protesto ettiği için 2 yıl boyunca kendi ülkesinde kaçak yaşadı. 1949’da yurt dışına çıktı ve 1952’ye kadar çeşitli ülkelerde ikamet etti.
1953’te Lenin Barış Ödülü’nü alan Neruda, 1970 yılında Şili başkanlığına aday gösterilmiş, ancak daha sonra Salvador Allende lehine adaylıktan çekilmişti. Allende seçilince Neruda’yı Şili’nin Fransa elçisi olarak görevlendirdi. 1971 yılında edebiyat dalında Nobel Ödülü alan Neruda, 1972 yılında sağlık sorunları nedeniyle elçilik görevini bırakarak Şili’ye döndü. Komünist şair, ABD destekli diktatör Augusto Pinochet’nin 11 Eylül 1973’teki darbesinden kısa süre sonra (24 Eylül 1973) hayatını kaybetti. Şairin hayatını prostat kanserinden hayatını kaybettiği açıklanmış olsa da bu iddia uluslararası uzmanlarca yalanlanmıştı.
CAN YOLDAŞIM NAZIM
Pablo Neruda, 5 Ağustos 1951’de 3. Dünya Gençlik ve Öğrenci Festivali açılışına katılmak üzere gittiği Berlin’de Nâzım Hikmet’le tanışmıştı. İki komünist şairin dostlukları Moskova ve Çekoslovakya’da da sürdü. Bir uçak seyahati sırasında kendisine Nâzım Hikmet’i soran bir gazeteciye, “Onun yanında biz şair bile olamayız” diye cevap veren Neruda, “can yoldaşım” dediği Nâzım için hem ölümünden önce hem de ölümünden sonra şiirler yazdı.
Onlardan biri olan “Nâzım’a Bir Güz Çelengi” isimli şiiri Manifesto okurlarıyla paylaşıyoruz:
“Niçin öldün Nazım?
ne yaparız şimdi biz
şarkılarından yoksun?
Nerde buluruz başka bir pınar ki
orda bizi karşıladığın gülümseme olsun?
Seninki gibi ateşle su karışık
acıyla sevinç dolu
gerçeğe çağıran bakışı nerde
bulalım?
Kardeşim,
öyle yeni duygular, düşünceler yarattın ki
bende,
denizden esen acı rüzgâr
kapacak olsa bunları
bulut gibi, yaprak gibi sürüklenir
yaşarken seçtiğin
ve ölümünden sonra sana barınak olan
oraya, uzak toprağa düşerler.
Al sana bir demet Şili kasımpatıları
al güney denizleri üstündeki ayın soğuk parlaklığını,
halkların savaşını, kendi dövüşümü
ve yurdumun kederli davullarının boğuk
gürültüsünü
kardeşim benim, dünyada nasıl yalnızım sensiz,
çiçek açmış kiraz ağacının altınına benzeyen
yüzüne hasret,
benim için ekmek olan, susuzluğumu gideren, kanıma
güç veren
dostluğundan yoksun.
Hapisten çıktığında karşılaşmıştık seninle,
zorbalık ve acı kuyusu gibi loş hapisten,
zulmün izlerini görmüştüm ellerinde,
kinin oklarını aramıştım gözlerinde,
ama parlak bir yüreğin vardı,
yara ve ışık dolu bir yürek.
Ne yapayım ben şimdi?
Tasarlanabilir mi dünya
her yanına ektiğin çiçekler olmadan
Nasıl yaşamalı seni örnek almadan,
senin halk zekanı, ozanlık gücünü duymadan?
Böyle olduğun için teşekkürler,
teşekkürler türkülerinle yaktığın ateş için.”