Halkı aptal yerine koymak...
Halkı aptal yerine koyamazsınız! Yaygarayla, sesinizi çok çıkartarak haklı olamazsınız!
Türkiye halkı aptal değildir!
31 Mart İstanbul seçimlerinin iptali ve yenilenmesi kararı üzerine AKP tarafından yapılan yorum ve değerlendirmeler içler acısı. AKP yetkililerinin ağzından çıkanlar ve yandaş kalemlerin yazdığı tezlerin hukuk ve mantık açısından tutulacak hiçbir yeri yokken sesi çok çıkanın haklıymış gibi göründüğü bir duruma izin verilmemelidir.
YSK’nın verdiği kararın gerekçesine geçmeden önce AKP tarafından seçimin iptali için dile getirilen önceki bütün iddialar ve isnatlar bugün YSK’nın verdiği kararla birlikte boşa düşmüştür.
YSK, “seçim kurullarının usulsüz oluşumu” üzerine verdiği kararla, daha önce AKP tarafından yaygarası kopartılan bütün iddiaları çürütmüş, boşa düşürmüş, yalanlamıştır.
Demek ki AKP ve yandaşlar yalan söylemiştir.
Demek ki geçersiz oylar meselesi hikayeymiş.
“AKP’ye atılan oyları geçersiz saydılar” diye yaygara kopardılar. Ama geçersiz oylar yeniden sayılarak teammülleri de zorlayarak geçerli kılınmasına rağmen tablo ortada.
Demek ki kısıtlı oylar diye bir şey yokmuş.
Uydurdular kısıtlı seçmen oy kullandı diye. Şimdi bu iddiayı dile getiren kimse yok.
Demek ki sahte seçmen meselesi yalanmış.
Boş arsalarda ve metruk binalarda seçmen gösterildi, başka yerlerden seçmen kaydırıldı diye gürültü çıkardılar, gazetelerden, televizyonlardan yayınlar yaptılar. Evleri polislerle bastılar, savcılar görevlendirdiler. Şimdi bu iddianın esamesi okunmuyor.
YSK tarafından alınan karar, AKP’nin bugüne kadar dile getirdiği bütün iddiaları çöpe atmıştır.
Demek ki AKP halka yalan söylemiştir.
Geriye, YSK’nın “seçim kurullarında yapılan usulsüzlük” kaldı. Bugüne kadar bütün savlar boşa düşmüşken, bu savın da tutar yanı bulunmuyor.
Denilen şu: “Sandık kurulları il ve ilçe seçim kurulları tarafından usulsüz oluşturuldu. Bu durum seçim sonuçlarına tesir etti.” Peki ama nasıl?
İşte bunun yanıtı verilmiyor.
Aynı zarftan çıkan diğer pusulalar sayılırken sadece büyükşehir oy pusulasının geçersiz olması garabeti ortada duruyor. Diyorlar ki, diğer oy pusulalarındaki sonuç, diğer seçim sonuçlarını etkilemiyor, ancak büyükşehiri etkiliyor. O yüzden iptal edildi.
Soruyoruz nasıl?
Bu görüş, madem “usulsüz oluşum var”, kesin “tesir etmiştir” gibi bir hayali düşünceye dayanıyor. Soruyoruz, peki nasıl etmiştir? Bunun ispatı var mıdır? Tesir edildiğini düşündüğünüz sandıklar neden yeniden sayılmıyor?
Madem seçim kurulları usulsüz oluştu, bu sandıklardaki oylar yeniden neden sayılmıyor? Sandık sandık sayım mümkünken, bu sandıklar belirli iken yeniden sayım kararı neden yok?
Madem seçim kurulları usulsüz oluştu, bu seçim kurullarında görevli “usulsüz isimler” seçimlere nasıl tesirde bulundu? Oyları mı saymadılar? Yoksa “pusulaları mı çaldılar?”
Madem seçim kurullarında bazı isimler usulsüz, bu isimler gidip halkın mühür bastığı yerlere mi girdiler?
Madem seçim kurullarında bazı isimler “devlet memuru” değil, o sandık kurullarında AKP görevlisi ve müşahitleri yok muydu? “Devlet memuru olmayanlar seçimlere tesir ederken” AKP görevlileri uyuyor muydu?
Madem seçim kurullarında ‘devlet memuru olmayan’lar görevlendirildi, seçimden önce niye müdahale edilmedi?
Madem seçim kurullarında “devlet memuru olmayanlar” görevlendirildi, bu görevlendirenler AKP’nin atadığı idareciler değil mi? Yani atananları AKP atamadı mı? Zaten seçim kurullarını 5’ten 7’diye çıkaran AKP değil mi?
Madem seçim kurullarında “devlet memuru olmayanlar” görevlendirildi, bunlar ilçe, meclis, muhtarlık seçimlerine değil de sadece büyükşehir pusulasına mı tesirde bulundular?
Akıl var, mantık var, izan var!
31 Mart seçimlerinden önce yapılan seçimlerde benzer hususlar yok muydu? Peki 24 Haziran seçimleri ne olacak?
Madem İstanbul seçimlerinde sandık kurulları usulsüz oluştu, başka illerde hiç mi böyle bir durum yok? Peki buralar ne olacak?
Halkı aptal yerine koyamazsınız!
Yaygarayla, sesinizi çok çıkartarak haklı olamazsınız!
YSK tarafından dayandırılan “seçim kurullarının usulsüz oluşumu” gerekçesine inanılır mı? Daha önce benzer durumlarda YSK tarafında verilen kararlar ve içtihatlar ortada iken YSK’nın bu kararı hukukun neresine düşer?