İlaçta 'Yerelleşme ve Millileşme' adı altında yandaşa tekel olma şansı sağlanıyor!
Eczaneler, Türk Eczacıları Birliği ve ecza depoları devre dışı bırakılarak kan ürünlerinin satışı tek bir yandaş firmaya verildi. 'Yerelleşme ve Millileşme' adı verilen uygulama 'tekelleşme'ye dönüştürüldü.
Emperyalizmin işbirlikçisi AKP hükümeti ilaçta ‘Yerelleşme ve Millileşme’ adı altında yandaş firmaya bu alanda tekel olma şansı tanıyor.
İlaçlara sürekli zam yaparak halkın ilaca ulaşımının önüne geçen, ülkemizde kendi ilacımızı üretmemizi desteklemeyen, hammaddede dışa bağımlılığı arttıran yasalar çıkaran AKP hükümeti, ilaç ve sağlık alanında da hem ticarileşmeyi katmerliyor, hem de yandaşa kazandırıyor.
Paravan olarak Türk Kızılay Kurumu’nun kullanıldığı bu süreçte hayati önem taşıyan kan ürünlerinin satışında eczaneler, Türk Eczacıları Birliği ve ecza depoları devre dışı bırakılarak tek bir yandaş firmaya verilmesi ortaya çıkmış durumda.
Konu ile ilgili kapsamlı bir açıklama yapan Türk Eczacıları Birliği, “Tekelleşme değil yerelleşme istiyoruz” diyerek uyardı.
Türk Eczacıları Birliği’nin kan ürünleri konusuyla düzenlediği basın toplantısında Türk Eczacıları Birliği Başkanı Ecz. Erdoğan Çolak, tekelleşme hamlesini şu sözlerle açıkladı:
“2014 yılında, Türk Eczacıları Birliği’nin de tüm gücüyle desteklediği “ilaçta yerelleşme” hedefi ortaya konmuş, bu kapsam içinde bir ihale açılıp yerelleşme hedefi doğrultusunda dört farklı gruptaki kan ürünleri, Sağlık Bakanlığı tarafından bir firmaya vermişti. İhale esaslarına göre işlemesi planlanan senaryo da şöyleydi: Kızılay’ın Türkiye’de topladığı kan plazmaları işlenecek ve kan ürünleri artık Türkiye’de üretilecek. İhale şartlarına uymayarak ülke ekonomisi, kamu yararı ve halk sağlığını ilgilendiren son derece önemli olan yerli ilaç üretimi ile ilgili atması gereken adımları atmıyor. Bu ürünler Çin –Almanya hattında birtakım yabancı şirketler tarafından üretiliyor, yasaya aykırı bir şekilde, adeta alım garantisi varmışçasına eczaneleri de devreden çıkartıp tekelleşme yoluna gidiliyor”
“BUNUN ADI KAYNAK AKTARMASI DEĞİL Mİ?”
Ortada şeffaf olmayan bir durumun olduğunu belirten Çolak, Türk Eczacıları Birliği olarak ivedilikle cevap bekledikleri soruları şöyle sıraladı:
“Öncelikle bu firmaya neler vaat edildi ve sözleşme kaç yıllığına yapıldı?
Bunun karşılığında firma neler vaat etti?
Kızılay kendi görevini yerine getirdi mi? Kan topladı mı, yurtdışına gönderdi mi? Yoksa Kızılay sürecin dışında mı bırakıldı?
İhale aşamasında öne sürülen yerlileşme koşulu gerçekleştirildi mi? Gerçekleştiyse hangi ölçüde gerçekleşti?
Üretilen plazmalar yerli plazma mı? Değilse hangi ülkeden temin edildi?
Söz konusu firma en başta yapması gerektiği gibi üretim merkezini açtı mı ya da bununla ilgili herhangi bir girişimde bulundu mu?
Üretim merkezini açmadıysa; yerli bir firmanın hâlihazırda ürettiği kan ürünlerinin ruhsatını kendi üzerine alarak SGK aracılığı ile hastanelere dağıtımını gerçekleştirdi mi?
Ve elbette bahsi geçen firma hangisi, bu firma hangi parametreler doğrultusunda seçildi?
Söz konusu firmaya alım güvencesi verildi mi? Verildiyse bu güvence kaç yıllığına verildi?
Alım güvencesinin tek bir firmaya verilmesi ile ilaç alanında bir tekel yaratılmış olunmayacak mı?
Eğer bir tekel yaratılırsa bunun adı kamunun özel sektöre kaynak aktarması değil midir?
Tek firmaya kaynak sağlanması ve alanda tek başına olmasına izin verilmesine karşı, bizi Rekabet Kurumu’na şikâyet edenlerin diyeceği bir söz var mı?
Ayaktan tedavide kullanılan kan ürünleri; SGK-TEB-Eczacı Odaları iş birliğinde son derece güvenli çalışan bir sistemle hastalara zaten ulaştırılıyorken neden birinci basamak sağlık merkezi olan eczaneler bu sistemin dışına çıkarılmak isteniyor?
Eczaneleri saf dışı bırakma noktasında kan ürünleri sadece bir başlangıç mı, başka hangi ilaç gruplarının hastaya ulaştırılmasında eczanelerin saf dışı bırakılması planlanıyor?”
SAĞLIK ALANININ AYAKLAR ALTINA ALINMASINA TEPKİ GÖSTERİYORUZ
“Pek çoğunun cevabını bildiğimiz ya da tahmin ettiğimiz bu sorular, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Sağlık alanı, karanlıkta bırakılmaya müsait bir alan değil. Ve her geçen gün sorularımıza olduğu kadar sorunlarımıza da yenileri ekleniyor. Önümüze engeller konuluyor” diyen Çolak, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Sağlığa ayrılan bütçe yetersiz. Akılcı ilaç kullanımında gerideyiz. Pek çok ilaç piyasada yok. Bazı ilaçların geri ödeme listesinden çıkarılması gündemde. Kendi ilacımızı üretemiyoruz. Hammaddede dışa bağlıyız. Ekonomik zorluklar gittikçe belirginleşiyor. İlaçta kur farkından kaynaklanan sıkıntılar bitmek bilmiyor. Kamu kurum ıskontoları artırılıyor. Sağlık harcamalarında vatandaşın cebinden daha yüksek meblağ çıkıyor”
Çolak, basın toplantısını: “Tüm bunlar olurken sessiz kalmamız, olanı biteni köşeden sessizce izlememiz beklenemez. Biz bu gidişe artık dur demek istiyoruz. Sağlık alanının ayaklar altına alınmasına tepki gösteriyoruz. Şeffaflık istiyoruz. Sorularımıza cevap istiyoruz. Böyle sorular sormak zorunda kalmayalım istiyoruz. Vatandaşlarımızın sağlığıyla oyuncak gibi oynanmasın istiyoruz. Devletin kaynakları kontrolsüzce kullanılmasın istiyoruz. Kamu bütçesinin halk düşünülerek kullanılmasını istiyoruz. Tekelleşme değil yerelleşme istiyoruz” sözleriyle tamamladı.