İmamoğlu açıkladı: Kanal İstanbul bölgesinde en büyük araziler Arap şirketlere satılmış

İBB Başkanı İmamoğlu, Kanal İstanbul güzergahında en büyük arazisi olan şirketler sıralamasında ilk üçte Arap şirketlerinin olduğunu açıkladı.

İmamoğlu açıkladı: Kanal İstanbul bölgesinde en büyük araziler Arap şirketlere satılmış

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul konulu bir basın toplantısı düzenledi.

“Bu toplantının hiçbir siyasi amacı yoktur” diyerek sözlerine başlayan İmamoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un “İBB protokolden çekildiğini belirtmektedir ancak meclis kararı olmadan tek taraflı çekilme hakkı yok” çıkışına yanıt verdi.

“İBB Başkanı 1 Ağustos 2018’de imzaladı. 12 Ekim’de Meclis kararı alma yoluna gidildi, imza hukuksuz ve geçersizdir” ifadelerini kullanan İmamoğlu şunları kaydetti:

“Meclis kararı olmadan atılan imza, Meclis kararı olmadan yetkimle geri çekilebilir. O dönemki atanmış İBB Başkanı belediye meclisi kararı olmadan yetkisiz imzalamıştır.”

İmamoğlu’nun konuşmasından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

“Bu ülkenin geleceğini riske atan bir durumla karşı karşıyayız. İBB olarak Kanal istanbul protokolünden çekildiğimizi ilan ettim. Kanal İstanbul ihanet değil cinayet projesi. 16 milyonun varlığına 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Ne rant vaadedilmiş olsa da derhal vazgeçilmelidir.

“SU KAYNAKLARI YOK OLACAK”

“Kanal İstanbul projesi susuzluğa mahkum olmak demektir. 8 bin 500 yıldır varolan su kaynaklarını kaybedeceğiz. Devlet Su İşleri ve İSKİ raporları felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. Terkos Gölü’ne tuzlu su karışacak. Gölün ebediyen su kaynağı sıfatını yitirecek olması önemli bir ihtimaldir. Sazlıdere Barajı da tümüyle işlevsiz kalacak. Devlet Su İşleri raporunda çatlaklardan sızacak tuzlu suyun su kaynaklarına sızacağı belirtiliyor. Kaybedilecek su kaynaklarının alternatifi de bulunmamaktadır. Geçirgen zeminden dolayı Terkos’a tuzlu su sızacağı kesin. Buradaki tek tehlike de susuzluk değil. Yeraltı sularını da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Stratejik su kaynaklarını kaybedeceğiz karşılığında ne alacağız? Su gitti, sükse yapacağız. Kime? Onu da bilmiyoruz. Koca bir hiç alacağız.

“GÖZ GÖRE GÖRE FELAKETE DAVETİYE”

Kanal İstanbul demek deprem riskini tetiklemek demektir. Cinayet demenin başka sebebi de deprem önlemi önceliği dururken can kayıpları kapıda beklerken bunu konuşmak bile cinayettir. Küçükçekmece gölünden fay hattı geçiyor. Merkezi hükümet bunu değiştirdiğini açıklayabilir! Kanal güzergahı boyunca yapılacak yapılaşma insanlarımız için risk taşıyor. Deprem bu bölgenin değiştirilmez gerçeği. 11 kilometreden Kuzey Anadolu Fay hattı, 30 kilometre öteden Çınarcık fay hattı geçiyor. İnşaatlarla ortaya çıkacak yüklemelerin depremin şiddetini artırabileceği belirtiliyor. Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor. Göz göre göre felakete neden davetiye çıkarıyoruz.

“YİNE BETON YİNE BETON”

Kanal İstanbul İstanbul’un doğasını sonsuza kadar katletmek demektir. Hem de katrilyonlar karcayarak katletmek demektir. Milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız. Çevreye ve eko sisteme zarar vereceksiniz. Kanalın etrafında dev gökdelenler var. Mecliste etrafında tek bir konut diyenler var. Bakan şimdi 500 bin kişilik bir akıllı şehirden bahsediyor. 50-60 katlı binaları çok güzel diye anlatıyorlar. Ticaret alanları lojistik alanlar gelecekmiş. Yine beton yine beton. 1 milyon 150 bin diyorlarsa siz onun altını 2 milyon ile çizin. ÇED raporunu hazırlatanlar bölgedeki yapılaşmadan hiç bahsetmiyorlar. Bölgede yapılaşma olmayacakmış gibi bir rapor hazırlanmış. Bugün İstanbul’un başı doğa ile dertte. Yok edeceğiniz tarım ve orman alanları bu şehrin yaşam destek sistemi. Küçükçekmece gölünden Sazlıdere’ye kadar olan alan su kaynağıdır. Küçükçekmece yarı tuzlu olduğu için deniz canlılarının üreme sahası. Bu kentin balığından kuşuna yaban hayvanlarına sahip çıkmazsak hayatta kalabilir miyiz? Boğazdaki birkaç kazayı referans gösterip bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle Boğaziçi trafiği azaltılacakmış. O da boğazdaki tarihi dokunun korunmasını sağlayacakmış. Boğaz trafiğinde yıllara göre bir artış yok. ÇED raporunda kayda değer bir azalış var. 17 milyon metrekarelik sit alanı etkilenmektedir.

“110 MİLYARLIK YENİ VERGİ”

Kanal İstanbul demek 82 milyonun sırtına en az 110 milyar liralık yeni vergi yükü bindirmek demektir. Ama iki ile çarparım yanılmam. Bırakın inşaat maliyetin yapının oluşmasını. Özel şahıslara ait mülklerin kamulaştırmaları da milletin sırtına yüklenecek. Bu ülke ekonomisinin bu kadar darda olduğu dönemde, işsizlik almış başını gidiyorken siz devlet olarak ayakta durabilmek için konut vergilerine bel bağlayacak noktaya gelmişken 75 milyar lira maliyet… Bu gereksiz anlamsız külfetli işe kalkıyorsunuz. Kanalın millete maliyeti yok diyecekler. Proje kendi kendini finanse edecek. Maliyeti yok dedikleri projelerin milletin sırtına nasıl yük olduğunu görüyoruz.

Kanal İstanbul demek İBB’nin sırtına 35 milyar liralık maliyet yüklemek demektir. Yapılmış arıtma sistemlerinin bazıları yok olacak. İsale hattının yerine 11 milyar lira ile yeni arıtma tesisi inşa edilmesi gerekecek.

“TRAFİĞE ETKİSİNİ KESTİRMEK İMKANSIZ”

Kanal İstanbul demek İstanbulluları trafikte iki kat daha perişan etmek demektir. İstanbul ana ulaşım planlarında henüz Kanal İstanbul yok. Gelecek oluşumlarında böyle bir plan yok. Bu kadar hazırlıksız. İstanbul ulaşımına etkisini bile kestirmek mümkün değil.”

“İLK ÜÇTE ARAP ŞİRKETLERİ VAR”

“Acı bir şey söyleyeyim mi size? 2011’den bu yana Kanal İstanbul’da 30 milyon metrekare arsa hareketi olmuş. 30 milyon metrekarelik alanda, o bölgede yüzlerce yıldır arazileri olan köklü aileler var. Onlar hariç, en büyük arazisi olan ilk 3 şirket Arap şirketi. Bizden detay isterlerse tüm detaylar bizde var. Paylaşırız”