İttire kaktıra beka
Spot: Hal böyle olunca ve patron düzeninde iktidar ve muhalefet arasında özel bir ayrım kalmadıysa o zaman “beka sorunu” kullanışlı bir slogana, muhalefet ise ittirilip kaktırılacak bir odağa rahatça dönüşebilir. İttirip kaktırıldıkça da, sermaye iktidarının ve temsilcilerinin kendisine benzemek için fazlasıyla can atar.
AKP – MHP ittifakının, Türkiye’nin “beka sorunu” olarak ortaya attıkları politik başlığı ittirip kaktırma süreci devam ediyor.
Oysaki, yıllarca “Yeni Türkiye” diye ortaya attıkları ve aslında ülkemizde rejim değişikliğine denk düşen şeyin ülkenin kurtuluşu olarak pazarlamışlardı. Gelinen nokta ise ibretliktir. 2023 ve 2071 gibi tarihlere atıfla ortaya atılan ve ülkenin geleceğine dair söylenenlerin hepsi nedense bugün siyasal İslamcı bir partinin ve ülkenin faşist partisinin iktidarda kalma meselesi üzerinden unutulmuş görünüyor.
O zaman bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye sormak gerekmektedir.
Bir tarafta “2023 vizyonu” söylemi, bir tarafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın sağ bir güçten başka bir sağ güce geçmesi üzerinden koparılan yaygara…
Bir tarafta “güçlü ekonomi” palavrası, bir tarafta halkımızın mecbur edildiği ve soğukta beklemek zorunda kaldığı tanzim kuyrukları… Bir de göz göre göre iki buçuk aylık olduğunu ifade ediyorlar.
Bir tarafta 2071 açılımı, bir tarafta MHP’nin devlet yardımı olarak aldığı paraları dolara çevirmesi… Bahçeli’nin “dolarları bozdurduk” açılımının arkasında, AKP iktidarı döneminde doların TL karşısında en yüksek seyrettiği günlerde yapılan vurgunu görmezden gelebilir miyiz? MHP’nin serbest piyasa uzmanları iyi çalışıyor demek ki…
Bir tarafta bağımsız dış politika propagandası, bir tarafta Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin ortaya attığı güvenli bölge söylemine AKP iktidarının balıklama atlaması…
Bir tarafta “IMF’ye ve AB’ye kafa tutuyoruz” söylemi, diğer tarafta Türkiye ekonomisinin tekrar ne zaman IMF’ye teslim edileceğine dair belirsizlikler ve ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar üzerinden AB ile yapılan para pazarlıkları…
Örnekleri çoğaltmamız mümkün. Ancak tablonun diğer tarafında buna muhalefet edenlerin ya da karşı çıkanların cephesinde ise devrimci ve komünist güçler dışında pek bir şey olmadığını ifade etmek durumundayız.
Cumhur ittifakı tarafından ortaya atılan “beka sorunu”nun Türkiye sermaye sınıfının, devletin, düzen partilerinin ve bunların toplamında sermaye iktidarının bekasının anlaşıldığını, bununsa kapitalist-emperyalist sistem ile en ufak sorun yaşamayacağı herkes açısından açık olmalı.
Düzen muhalefetininse bunun dışında bir çizgisi bulunmadığından dolayı, bir kere daha ifade etmekte beis yok. Buna sağın sağla, rantçının rantçıyla, ihalecinin ihaleciyle temizlenmeye çalışılması adını vermiştik hatırlarsınız.
Hal böyle olunca ve patron düzeninde iktidar ve muhalefet arasında özel bir ayrım kalmadıysa o zaman “beka sorunu” kullanışlı bir slogana, muhalefet ise ittirilip kaktırılacak bir odağa rahatça dönüşebilir. İttirip kaktırıldıkça da, sermaye iktidarının ve temsilcilerinin kendisine benzemek için fazlasıyla can atar.
İslamcılar ile faşistlerin ittifakının karşısında sızlanma dışında bir siyaset üretemeyenlerin ittirilip kaktırıldıkça karşıtlarına daha fazla dönüşecekleri bir süreçten geçiyoruz. Örnek verelim mi?
80 öncesinin CHP’lisi, 90’larda sosyal demokrat örtü ile belediye başkanlığı döneminde Gaziantep’i ranta açan, devamında liberal demokrat HDP ile milletvekilliğine açılan, 31 Mart seçimlerinde DSP’den aday olan ve aynı zamanda HDP’nin desteğini alan Celal Doğan’ın bugün çıkıp “Erdoğan ile iyi bir ikili” oluşturabiliriz demesi tam da “beka sorunu” üzerinden ittirilip kaktırılan düzen muhalefetinin içler acısı örneğini oluşturuyor.
Ülkemiz, Türk ve Kürt emekçileri bu tabloya mahkum değildir. Bağımsız komünist adaylar tam da bunu ortaya koymaktadır… İstanbul’da, İzmir’de, Sakarya’da ve örneğini verdiğimiz Antep’te…
https://gazetemanifesto.com/2019/bagimsiz-komunist-adaylarin-secim-sarkisi-yayinlandi-245448/
