“Muharrem İnce”zedelere çağrı: “İmamoğlu”zede olmamak için...
CHP adım adım zamanın ANAP’ı gibi bir parti olmaya doğru giderken şimdiden söyleyelim, CHP seçmeni bir kere daha yarı yolda kalmaya hazır olmalıdır. Eğer kalmak istenmiyorsa artık başka bir yola girilmelidir.
Ülkemiz tarihinde farklı zamanlarda yazılabilecek bu yazımız “Çarşaf”zedelere, “Mustafa Sarıgül”zedelere, “Ekmeleddin”zedelere, “İmamoğlu”zedelere ya da daha genel bir söylemle “CHP”zedelere bir çağrı başlığı da taşıyabilirdi.
31 Mart seçimleri vesilesiyle ortaya çıkan tabloyu görmek için öncesinde müneccim olmaya gerek bulunmuyordu. Hele ki CHP’nin şu an içinde bulunduğu duruma bakarsanız ortada bırakılmış milyonlarca insan var.
Yıllar boyunca sol gösterip sağ vuran bu zihniyete dair bir çift sözümüz olmalı. 24 Haziran seçimlerini ve sonrasında yaşananları ne çabuk unuttuk.
Hatırlayın, Muharrem İnce’nin adaylığı sol bir proje değildi. CHP yönetimi faşist İyi Parti, İslamcı Saadet Partisi ve sağcı Demokrat Parti ile yaptığı sağ ittifakı Abdullah Gül’ün adaylığı ile taçlandırmayı başaramayınca toplumun önüne CHP içindeki başkanlık rekabetinin ürünü olarak Muharrem İnce sunuldu. Olayın özü bu kadar basittir.
Bugün CHP’den umutlanan yurttaşlarımız için elbette ülkenin geleceği önem taşımaktadır, aydınlık bir Türkiye arayışı merkezde durmaktadır. Ancak bir kere daha ifade etmek durumundayız, CHP’nin bunları karşılayabilecek ne bir projesi ne de bir yönelimi yok, olmayacak da…
Unutmayın, 24 Haziran seçimleri öncesinde toplumda umut yaratan, mitingleri ile Ecevit dönemini hatırlatan, çoğu zaman ne dediği belli olmasa da Erdoğan’a karşı laf kalabalığı yapmaktan başka bir hüneri olmayan Muharrem İnce seçim gecesi ortadan kaybolup açıklama bile yapmazken aslında CHP içindeki rekabetteki yenilgisine de üzülmüş olabilir. Zaten bizler kendisinden sol bir çıkış beklemiyorduk. Ancak seçim akşamı kendisinden iki cümle bekleyen milyonlarca insanın beklentisini karşılayamayan bir siyasetçinin ülkenin yönetimine aday olması sizce ne kadar inandırıcı?
Yola çıkarken gidip Erdoğan’ı ziyaret etmesi ve icazet alır gibi Cumhurbaşkanlığı yarışına girmesi sempatik gösterilmeye çalışılsa da, bu seçimlerde İBB adaylığı için adı şişirilen CHP adayı Ekrem İmamoğlu da aynı yolun yolcusu oldu. İmamoğlu şaşırtmadı, İstanbul’un tarihinden ne kadar sağcı geçtiyse hepsinin huzuruna çıktı, icazet alır gibi seçim çalışmalarına başladı. Seçim akşamı o da ortadan kaybolursa şaşırmayın…
Sağ ile bir sorunu olmadığı her geçen gün biraz daha alenileşen İmamoğlu üzerinden pompalanan umut tacirliği, Ankara’da MHP kökenlilerin yarışında CHP’nin adayı Mansur Yavaş’la kurtuluş yolunun gösterilmesi, Urfa’da aşiret reisine yapılan yatırım CHP’nin seçmenini nere götürmek istediğini göstermek açısından önemli birer örnek olarak görülmeli.
Üzerine bir de bu seçimlerdeki aday pazarlıklarını, CHP küskünlerini, İyi Parti ile yapılan ittifakı, AKP’ye karşı rantçıya karşı rantçıyla, ihaleciye karşı ihaleciyle gitme arayışını ekleyelim. CHP adım adım zamanın ANAP’ı gibi bir parti olmaya doğru giderken şimdiden söyleyelim, CHP seçmeni bir kere daha yarı yolda kalmaya hazır olmalıdır. Eğer kalmak istenmiyorsa artık başka bir yola girilmelidir.
Neden mi? Bir kere daha hatırlatalım isterseniz…
2008’de “bizim başörtülülerle sorunumuz yok” demek için CHP yönetimi tarafından yapılan çarşaf açılımını ne çabuk unuttuk?
2009 yerel seçimlerine giderken CHP’nin yaptığı bu açılımı, AKP iktidarı laikliği tasfiye ederken ülkenin ilerici güçlerinin laiklik düşmanlığının en önemli sembollerinden bir tanesi ne mecbur bırakılması akıllardan çıkarılabilir mi?
Gerici sermaye düzenine alternatifmiş gibi gösterilen Türk-İslam sentezinin temsilcisi Ekmeleddin vakasını unutmadık değil mi? Daha sonra MHP’li olan Ekmeleddin 24 Haziran seçimlerinde partisinin kararı doğrultusunda AKP’yi ve Erdoğan’ı desteklemişti.
2014’teki Sarıgül vakasını, CHP’nin “tatava yapma bas geç” diyerek Ankara halkını yine faşist parti kökenli Mansur Yavaş’a mahkum etmesini, yine 2014’te İstanbul Fatih’te Necmettin Erbakan’ın yeğenini göstermesini aklımızdan çıkarmadık değil mi?
CHP’nin, sermaye partisi AKP’ye karşı sermayenin başka bir partisi olduğunu görmek için bu seçimlere bakmak yeterli. CHP listelerinde işçiler, emekçileri, aydınlar mı ağır basıyor yoksa patronlar ve müteahhitler mi? Örneğin, TÜSİAD’a ve bilumum patron derneklerine ziyarette kusur etmeyen İBB adayı Ekrem İmamoğlu sizce işçi sınıfının temsilcisi olabilir mi?
Adalet Yürüyüşü’nün nereye vardığını hatırlayan var mı peki? Adalet Yürüyüşü’nün sonunda Maltepe’de yapılan mitingle heyecanlanan ve yeni bir kavga döneminin başladığını düşünen, o dönem büyük umutlar besleyen ve “bu sefer oldu bu iş” diye düşünen yurttaşlar aslında yürüyüşün Çanakkale’de yapılan Adalet Kurultayı’nda Risale-i Nur okunarak bitirildiğini acı bir şekilde yaşadı.
Hepimiz biliyoruz ki, bugün CHP’nin yerel seçimler için almış olduğu kararlar kimseyi tatmin etmiyor ve etmeyecek de… O yüzden bir kere daha “elim kırılsaydı” dememek için bu yerel seçimlerde sömürü düzenine karşı emekçilerin hakkı için mücadele edenlerin sesine kulak vermek gerekiyor.
Ülkesinin geleceği için kaygı duyan ve bunu değiştirme iradesi koymaya çalışan kardeşlerimize çağrımız açık. Gelin bu sefer “zede”lenmemek için, bağımsız komünist adayların ne dediğine bakın. Onlara destek verin. Göreceksiniz ki bu şekilde yarınlara daha umutlu bir şekilde bakmak mümkün olacaktır.