Reklam
Kategoriler: Mercek

Kapıdaki düşman: Türkiye’yi bekleyen cihatçı tehlikesi

Reklam
Alev Doğan

Suriye’deki emperyalist işgal, ülkemiz adına, kimin gerçekten bu ülkenin bağımsızlığını düşündüğünü, bunun için mücadele ettiğini, kiminse ABD’nin başını çektiği emperyalist blokun çıkarları uğruna çalıştığını göstermesi açısından aslında adı konulmamış bir sınav. Tablo çok net kısacası, haliyle bu durumda kimin nerede durduğu da kolayca anlaşılabiliyor. İstediğiniz kadar takiye yapabilirsiniz, istediğiniz kadar kurduğunuz kirli ilişkileri meşrulaştırmaya çalışabilirsiniz, istediğiniz yalanı istediğiniz şekilde servis edebilirsiniz; günün sonunda geriye yanıt vermeniz gereken tek bir soru kalıyor; emperyalizmin karşısında mısınız, değil misiniz?

CİHATÇILAR SINIRA YIĞILIYOR

Suriye devlet başkanı Beşşar Esad’ın, AKP iktidarının cihatçı çetelere yaptığı yardıma ilişkin sarf ettiği “Terörü bir kart gibi cebinize koyamazsınız, çünkü terör akrep gibidir. Cebinize koyarsanız, ilk fırsatta sizi sokacaktır” cümlesi sanıyoruz geçtiğimiz hafta yaşananların bir özeti niteliğindeydi.

Suriye ordusunun kendi ülkesini temizlemek için yaptığı operasyonlardan kaçan ağırlığını ÖSO ve El Nusra’nın oluşturduğu binlerce militan, Türkiye’ye girmek için sınır kapısına dayandı. Kamuoyunda “besle kargayı yaksın posterini” şeklindeki imalarla tanımlanan bu “eylemin” önümüzdeki günlerde yaşanacak olası bir “barbar istilasının” bir önizlemesi olduğu herkesin kafasındaki ortak soru işareti malum. Nasıl olmasın; portföylerinde “kafa kesme, kadınları köle pazarında alıp satma, tecavüz, katliam” gibi “icraatlar” bulunan, bir şeriat devleti kurmak istediğini açıkça beyan eden bunun için cihat yapan bir hayli kalabalık, organize ve silahlı bir toplamdan bahsediyoruz. Hadi sayı da verelim konuyla ilgili; 40-60 bin arası değişen bir toplamdan.  Peki örneğin bu durumda Suriye’yi kendi ülkesini bu barbarlardan temizlediği için suçlayabilir misiniz? Suçlayamazsınız. AKP iktidarının bu militanları eğitip, donatmasını yalnızca “dış politikada yapılan bir yanlış” olarak tanımlayabilir misiniz? Tanımlayamazsınız çünkü ortada bir yanlış yok bir tercih var.

Bu işgalin siyasi temsiliyetini üstlenen, İhvancıların ana gövdesini oluşturduğu “Suriye Ulusal Konseyi” genel merkezi olarak İstanbul’u adres gösteriyor ise, gerici vakıflar dernekler bu çetelere “yardım” adı altında tırlarla silah gönderiyorsa, dinci-liberal koronun kalemşorları bu barbar istilasını “devrim” diye pazarlıyorsa ortada bir yanlış değil bir tercih vardır.

Meşru Suriye hükümeti ile masaya oturmak yerine emperyalistlerin ve Siyonist İsrail yönetiminin çıkarları uğruna siz bu çeteleri desteklerseniz, “güvenli bölge” adı altında ABD’nin bölgeye yerleşmesine müsaade ederseniz, hem ülkemizin ulusal çıkarlarını hiçe saymış olursunuz hem de bu ülkeyi ateşe atarsınız.

CİHATÇILARDAN AKP’YE ÇAĞRI

İbretlik bir vaka olarak burada dursun; Anadolu Ajansı geçtiğimiz hafta yaşanan krizi istediği kadar “İdlib’deki siviller Rusya ve rejimi protesto etti” şeklinde servis etsin cihatçı militanların kendi haber kaynaklarına yükledikleri videolarda “Türkiye bizi yalnız bıraktı, biz onların yardımıyla İdlib’i geri almak istiyoruz” açıklamaları hala en çok izlenenler arasında.  AKP iktidarı dilediği kadar “yerli ve milli” nutukları atabilir, istediği kadar çubuğu dış mihraklara bükebilir. Ancak ortada değiştirilemeyecek bir gerçek vardır, o da Suriye’deki yıkımın baş mimarlarından biri olduğudur. Ve bugün bu tercihin bedeli, yine biz emekçilere ödetilmeye çalışılmaktadır.

Peki Türkiye bu belayı savuşturmak için ne yapmalıdır? Buradan bu belayı ve daha nicelerini başımıza ören AKP iktidarından medet umacak değiliz. Suriye’yi kana bulayan cihatçı çetelerin hamisi, Suriye Ulusal Konseyi denen garabetin ideolojik kardeşi, sapına kadar Amerikancı, sapına kadar piyasacı AKP iktidarının ateşe attığı Türkiye’yi kurtaracak olan ferasetine her zaman güvenilmesi gereken bu ülkenin emekçi halkıdır.

SONUÇ YERİNE

Hazır konu Suriye’den ve Türkiye’nin önünde duran tehlikeden açılmışken, kapanışı geride bıraktığımız 1 Eylül Dünya Barış Günü ile yapalım. Çünkü barış denen şey, envai çeşit dilde barış yazarak gelmez, barış mücadele ederek, silahları emperyalizme doğrultarak gelir. Barışın karşısındaki en büyük tehlike, bugün gerek Fırat’ın doğusunda Kürt siyasi hareketi ile gerek Fırat’ın batısında AKP iktidarı ile iş tutarak bölgede kalıcı hale gelmeye çalışan emperyalizmdir. Barışın tesis edilmesi ancak bu belanın savuşturulması ile mümkündür.

Bu haber en son değiştirildi 18 Eylül 2019 10:33 10:33

Reklam

Önceki Haberler

“Basel” olarak tanınan Bekir Aslan yeniden gözaltına alındı

Sosyal medyada "Basel" ismiyle tanınan Bekir Aslan yeniden gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesine ilişkin bir bilgi…

8 Temmuz 2025 19:36

Suriye, Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamasını başlattı

Suriye yönetimi, Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamasını yeniden başlattı. Daha önce vizesiz giriş yapılabilen ülkeye…

8 Temmuz 2025 17:19

Hayatını kaybeden askerin ablası isyan etti: Burada Ak Partili kimseyi görmek istemiyorum

Kardeşi Uzman Çavuş Ümit Üzüm'ü mağarada arama tarama faaliyeti sırasında metan gazından zehirlenmesi sonucu yitiren…

8 Temmuz 2025 16:51

BELTUR Başkanı Özgen Nama ifadeye çağrıldı

Özgür Çelik'in fiili gözaltı kararı ile ifadeye çağrıldığı soruşturma kapsamında BELTUR Başkanı Özgen Nama da…

8 Temmuz 2025 16:43

Süper talan yasası TBMM önünde protesto ediliyor: Maden yasası çekilene kadar Ankara’dayız

'Süper Talan' yasa teklifine karşı yaşam savunucularının nöbeti 6’ncı gününde sürüyor. Meclis önünden seslenen yurttaşlar,…

8 Temmuz 2025 16:30

Numan Kurtulmuş’un İbrahim Kalın’ın görüşeceği tarih netleşti

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, yarın (9 Temmuz Çarşamba) saat 16.00'da MİT Başkanı İbrahim Kalın ile…

8 Temmuz 2025 15:45
Reklam