“Taksim’de Suriyeliler"... Bu kadar masum mu?
"Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki büyük güç kimse, Suriye savaşının arkasındaki güç de odur! ÖSO bayrağı, işte bu derin gücün siyasal simgesinden başka bir şey değildir! Ha emperyalizm bayrağı ha ÖSO bayrağı!"
Yılbaşı gecesi Taksim Meydanı’nda Suriyeli göçmenlerin ÖSO bayraklı kutlamaları üzerine yürütülen tartışmalar üzerine söylenecek çok şey var.
Yandaş kalemler, mal bulmuş mağribi gibi, verilen tepkiyi faşizme, Hitler’e, Mussolini’ye bağlamış, Taksim Meydanı’nda ÖSO bayrağı açılmasına karşı verilen tepkileri ırkçılıkla eşdeğer tutan bir karşı saldırıya girişmiş durumda.
İşin tuhaf tarafı, tarihsel olarak siyasal İslamcılığın köklerinde Hitler ve Mussolini’den para almaya kadar giden organik bir ilişki varken, siyasal İslamcılık ile emperyalizm arasındaki doğrudan ilişki bu kadar açıkken, hiçbir hicap duymadan, kendi köklerini, bu ülkenin ilericilerine atfetmeleri.
Başka bir tuhaf tarafı ise yıllardır ülkemizde faşistler, dinci gericiler, derin devlet sanki kol kola değilmiş gibi bir tablo çizmeleri.
ÖSO’culuğa verilen tepkiyi faşizme bağlamak; yandaş kalemler bunu yapıyor. Ne bu kadar kolay ne de bu kadar ucuz!
Çünkü Türkiye’de Suriyeli göçmenler sorunu, Taksim Meydanı’nda açılan ÖSO bayrağı gündemi bu kadar masum değil.
Karar Gazetesi, Yeni Şafak yazarları, bilumum yandaş medya Taksim’de açılan ÖSO bayrağını, Suriye bayrağı diye yutturmaya çalışıyor. Yılbaşı gecesi Taksim Meydanı’nda açılan bayrak Suriye bayrağı değil, bizzat FETÖ’nün ve 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki “dış güçlerin” doğrudan desteklediği cihatçıların bayrağı! ABD emperyalizminin, İsrail’in güvenliği için başlattığı BOP’un Suriye ayağında silahlandırılan gerici güçlerin siyasal simgesini Suriye bayrağı diye yutturulması bu kadar kolay mı?
Kaldı ki, arkasında durdukları-yandaş oldukları AKP iktidarının Astana anlaşmasıyla, bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanıdığı bir devletin bayrağını yok sayıp, yerine ellerine silahın, ceplerine paranın bizzat emperyalist istihbarat örgütleri tarafından konanların salladığı bayrağın Suriye bayrağı diye propaganda edilmesi ne yaman bir çelişkidir!
Yandaş kalemler, mazluma oynamayı pek severler. Yine başlamış, ÖSO bayrağı açanlar için savaştan kaçıp, sevdiklerini bırakıp Türkiye’ye sığındılar, yardım elimizi uzatmamız lazım, niye karşı çıkıyoruz diye “insanlık” kesiyorlar!
Sizce bu kadar masum mu?
Sorun şu: Hangi savaştan kaçtılar? Bu savaşı başlatanlar kimler? Bu savaşın tarafı kimler? Bugün Taksim Meydanı’nda ÖSO bayrağı açan hangi tarafın adamları?
Güya, Taksim’de ÖSO bayrağını açanlara, yani yandaş bir kalemin sözüyle “Esed’e karşı silahlanıp vatanlarını koruyanlara” terörist deniyormuş. Olur muymuş böyle şey? Güya bunlar terörist değil, tersine Esad’a karşı vatanlarını koruyan yurtseverlermiş! Yandaş kalem böyle buyuruyor!
Sanki Esad, işgalci dış güç! Bu kadar mantık dışılık olabilir mi diye sormuyoruz artık. Yandaşlık, akıl tutulmasını da beraberinde getiriyor çünkü.
Bu savaş Suriye’nin yıkım ve işgal savaşıydı. Hedef buydu. Ilımlı İslam yani uyumlu İslam ile Suriye devleti emperyalizme bağlanacaktı. Sahi bu ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İsrail Suriye ile niye bu kadar ilgileniyor? Bu cihatçılara kim silah, maaş veriyor, eğit donat programlarını kim yapıyor, kim Esad’a karşı çıkıyor, kim Suriye’de üsler kurmuş! Bu savaş neyin savaşı?
Aklı başında bir İslamcı var mı bu sorulara yanıt verecek?
Yavaş yavaş akıllar başa geliyor gibi. Yeni Şafak yazarı Karagül “Suriye’de oyuna geldik” diye daha bugün yazarken aynı gazetenin sayfalarında ÖSO hayranlığı ve ilericilere-cumhuriyetçilere verilen tepki bir tutarsızlık değil mi?
Soru şu: Suriye’de savaşı kim başlattı, bu silahları kim verdi? Ceys-el Şur Katliamı ne zaman yapıldı? İhvan Hareketi, Suriye’de başından beri silahlı bir hareketti. Kafkaslardan, Türkistan bölgelerinden, Irak’tan, Afrika’dan dünyanın bilumum yerlerinden cihatçılar Suriye’de toplanmadı mı? Bu büyük organizasyonların ve planların arkasındaki derin güçleri görmeden Suriye savaşını anlamak mümkün değildir. Bu açıdan mesele Esad rejiminin baskısı ile açıklanacak bir basitlikle ele alınabilir mi?
Dün Saddam diktatördü, Kaddafi diktatördü, şimdi Esad diktatör! Zamanında Suriye Hükümeti ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapan AKP değil miydi? Sonrasında mı diktatörleşmişti Esad?
Bir kez daha üstüne basa basa söylüyoruz: Suriye savaşı, bizzat emperyalizm tarafından planlanmış, uygulamaya konmuş, cihatçılar, siyasal İslamcılar ise dün olduğu gibi bugün de kullanılmıştır! Tam da bu yüzden Taksim Meydanı’nda açılan ÖSO bayrağı hiç ama hiç masum değil!
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki büyük güç kimse, Suriye savaşının arkasındaki güç de odur! ÖSO bayrağı, işte bu derin gücün siyasal simgesinden başka bir şey değildir! Ha emperyalizm bayrağı ha ÖSO bayrağı!
Taksim, Türkiye’nin sembol meydanıdır! Taksim’de açılan bayrak emperyalizmin diktiği bayraktır!
Yandaşların gözleri kör, akılları tutulmuştur!
Madem bu kadar değerli bu ÖSO’cular, bütün illerde dükkanlarda Arapça tabelaları sökmek niye? Yılbaşı gecesi Taksim Meydanı’nda açılan ÖSO bayrağına tepki gösterenlere “Arap düşmanlığı” ile suçlayan siz yandaşlar, Arapça tabelaların sökülmesine niye tarafsınız? Ya da madem bu kadar her şey masum, bu tabelaların sökülmesine “devlet” niye karar verdi? Demek ki ortada bir sorun var!
Yılbaşını kutlamayın diyen İslamcılar, yılbaşını kutlayan ÖSO’culara sahip çıkıyor bir de…
Nereden baksanız tutarsızlık, nereden baksanız ahmakça!
Evet… Suriye’de bir savaş var. Bu savaştan kaçan ve Türkiye’ye gelen Suriyelilerin hali ortada… Zenginlerini ayırarak… Ama ÖSO bayrağı başka, göçmenlik sorunu başka. Önce bunun ortaya konması lazım. Ve bundan daha ve en önemlisi ise Suriye savaşının mahiyetidir: Savaşlarda yaşanan acıları, yıkımı, felaketi yok saymak namümkün. Ancak bir de ortada haklı savaş ve haksız savaş var.
Emperyalistlerin, İsrail çıkarı için giriştikleri Suriye’yi yıkım ve işgal savaşı haksız bir savaştır. Esad’ın bu savaşa karşı halkıyla direnişi ise haklı bir savaştır. Savaşın haksız kısmının taraftarlarını masum göstermek için bu ülkenin anti-emperyalistlerini, ilericilerini, cumhuriyetçilerini suçlamak, emperyalizmin safında yer almakla birebirdir!
Herkes şikayetçi… Türkiye, neredeyse göçmenlerin ülkesi haline geldi.
Sadece Suriyeliler değil, zengin Araplar, Özbekler, Kırgızlar, Türkmenler… Bugün hangi kafeye giderseniz ucuz işgücü olarak çalışan Özbekleri, Kırgızları, Türkmenleri görürsünüz! Asıl sorunlardan birisi bu değil midir? Ortada yoğun bir emek sömürüsü yok mu? Buyrun bunları konuşalım!
Ama bir de şu var:
Türkiye, emperyalist istihbarat örgütlerinin santral bölgesi gibi… Militanlar, Türkiye üzerinden geçiyor, gidiyor, bağlantı kuruluyor, yerleşiyor. IŞİD elini kolunu sallayarak istediği ile çıkıp giriyor. Reina katliamını ne çabuk unuttuk? Bu katliamı yapanlar kimlerdir diye sadece soruyoruz ve Enver Altaylı denen ve devlet tarafından tutuklanan şahsı sadece hatırlatıyoruz…
Taksim Meydanı’nda sallandırılan bayrak, terör bayrağıdır! Hiç de masum değil…
Faşizm mi? Siz önce geçmişinizle ve bugün emperyalizmin borazanı olduğunuz gerçeği ile yüzleşin!
Bu ülkenin Cumhuriyetçilerinin yanından geçemezseniz!