Mursi Türkiye’nin şehidi mi?
Mursi için 'şehit' kavramının kullanılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gıyabi cenaze namazı kıldıracağını duyurması Türkiye Cumhuriyeti’nin neyi temsil ettiği sorusunu da gündeme getirmektedir.
Mehmet Eren
Mısır’da emperyalistlerin ılımlı İslam projesinin bir parçası olarak iktidara gelen ve daha sonra yine emperyalistlerin desteği ile gerçekleştirilen askeri darbe ile iktidardan indirilen İslamcı İhvan Hareketi’nin liderlerinden Mursi’nin ölümü AKP iktidarı tarafından önemli bir gündem haline getirilmiş bulunuyor.
Üst üste yayınlanan başsağlığı mesajlarının yanı sıra Mursi için ‘şehit’ kavramının kullanılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gıyabi cenaze namazı kıldıracağını duyurması Türkiye Cumhuriyeti’nin neyi temsil ettiği sorusunu da gündeme getirmektedir.
AKP yönetimi ve yandaşlar tarafından yapılan açıklamalar, “darbeyle iktidardan indirilmiş meşru cumhurbaşkanı” ve “Mısır’ın seçimle işbaşına gelen ilk cumhurbaşkanı” ifadelerini içeriyor. Mursi’nin siyasal kimliği bu nitelemeler ile örtülürken; aynı zamanda Türkiye kamuoyu bizzat AKP yönetimi tarafından yanıltılmaktadır.
Çünkü Mursi, Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı değil. 1952 yılında Mısır’da İngiliz emperyalizmine karşı Cumhuriyet’in kurulduğunu hatırlatmak gerekiyor. Kaldı ki, Mısır’ın bağımsızlıkçı ulusalcı hareketinin yükselişi karşısında bizzat Müslüman Kardeşler örgütünün emperyalizm tarafından desteklendiği de biliniyor.
Yine Mursi, Mısır’ın meşru cumhurbaşkanı hiç olmadı. Seçimlere katılım oranının yüzde 50’de kaldığı bir seçim yarışında oyların ancak yüzde 50’sinin biraz üstünü alan ve bu anlamıyla toplumun ancak yüzde 25’ini temsil eden bir ismin Mısır’ın meşru cumhurbaşkanı sayılması tam bir manipülasyon örneğidir. Hatta Mursi iktidarının birinci yıldönümünde toplumun büyük çoğunluğunun ve milyonlarca insanın Mursi karşıtı protestosu bizzat AKP iktidarı ve yandaş kalemler tarafından nedense görülmüyor.
Müslüman Kardeşler Hareketi, ılımlı İslam adıyla emperyalizm desteği ile işbaşına gelirken; Mısır’da meşruiyet sorunu yaşamış ve aynı zamanda Suriye’nin emperyalist planlar tarafından yıkımında da büyük rol oynamışlardı. Mısır Arap Baharı’nın yaratmış olduğu siyasal iklimde iktidara gelen İhvancılar, ortaya çıkan boşluğu kullanmış; ancak Mısır halkının büyük çoğunluğu tarafından kabul görmemişti.
Türkiye ile uzaktan yakından ilgisi olmayan başka bir ülkenin siyasi figürüne şehit denmesi ise işin başka tartışmalı tarafıdır. Şehitlik kavramı yasal olarak tam anlamıyla tanımlanmasa bile ülke ve vatan için savaşta ölenler için kullanılan bir kavramken; Mursi’nin Erdoğan tarafından şehit ilan edilmesi hem devlet gelenekleri hem de hukuki açıdan çok tartışmalı bir yaklaşımdır. Ülkemizle hiçbir bağı olmayan Mısırlı gerici bir siyasetçinin şehit ilan edilmesi AKP zihniyetinin görülmesi açısından da ibretliktir.
Bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tartışmalı bir isim hakkında gıyabi cenaze namazı kıldırılacağını duyurması ise başka bir tartışmalı karardır.
Mursi ne Türkiye için öldü ne de Mısır halkının meşru cumhurbaşkanıydı. Darbe ile iktidardan indirilmesi ise Mursi’nin meşru olduğu anlamına gelmiyor.
Herşey bir yana; Türkiye vatandaşı bile olmayan birisine şehit denmesi tam bir skandaldır. AKP de ılımlı islam projesinin bir neferi olarak, ‘şehitlik payesini’ ılımlı islam projesinin içinde hayatını kaybedenler için kullanmakta; bu kavramı bu projenin meşruiyeti için dağıtmaktadır.