Sincan, Keşmir ve Tek Kuşak Tek Yol

Sincan Uygur Özerk Bölgesi son yıllarda Çin ve dünya açısından önemli bir sorun başlığı olarak varlığını sürdürüyor. Özellikle son dönemde Uygur Türklerinin eğitim kamplarına alınması konusu iç ve dış basının ilgi odağı olmayı sürdürüyor.

Sincan, Keşmir ve Tek Kuşak Tek Yol
Can Aykaş

Sincan ve Keşmir son dönemde bölgeyi takip edenlerin sıkça karşılaştığı iki gergin nokta olarak öne çıkıyor. Sincan daha çok Çin’in Uygur Türklerine yönelik politikaları üzerinden gündeme gelirken, Keşmir Hindistan ve Pakistan arasında uzun zamandır sürmekte olan ve yer yer silahların konuştuğu, kesin sınırlarının hala belirlenemediği bir bölge olmasıyla gündeme geliyor. Peki bu iki bölge arasında nasıl bir bağlantı var? Neden son dönemde sıkça gündeme geliyorlar?

Başlamadan önce şunu belirtmekte yarar var; her iki bölgenin sorunları da tarihsel sorunlardır ve bugün ortaya çıkmış değillerdir. Ancak bu sorunlar bugünün konjonktüründe özellikle de Çin’i çevreleme politikası güden güçler açısından son derece kullanışlı olabilecek durumdadırlar. Bölgedeki istikrarsızlıkların tek nedeni Çin’i kuşatmak olmasa da işin bu yönüne de dikkati çekmek durumundayız.

İlk olarak her iki bölgedeki son duruma kısaca değinelim. Sincan Uygur Özerk Bölgesi son yıllarda Çin ve dünya açısından önemli bir sorun başlığı olarak varlığını sürdürüyor. Özellikle son dönemde Uygur Türklerinin eğitim kamplarına alınması konusu iç ve dış basının ilgi odağı olmayı sürdürüyor. Bu hassas bölgenin Çin açısından oldukça önemli bir yeri var. Sincan, Çin’in Tek Kuşak Tek Yol (TKTY) projesinin Çin’den çıkış noktasıdır. TKTY’nin karayolu ayağı Sincan’ın Kaşgar şehri üzerinden dışarıya açılmaktadır. Bu nedenle, özellikle bölgenin yapısı ve sayıları net olmamakla birlikte 10-20 bin arası Uygur Türkünün Suriye’deki savaşta El-Kaide, IŞİD, Fetih El-Şam vb. cihatçı gruplar ile birlikte savaştığı göz önüne alındığında Çin açısından Sincan’ın güvenlik sorunu çok daha kritik bir hale gelmiştir.

Sincan’da Çin’in uyguladığı yöntemler tartışmaya açıktır. Bölge halkına uygulanan ıslah metotlarının ne derece etkin olduğunu zaman gösterecek. Geçtiğimiz hafta yayımlanan Çin Devlet Konseyi tarafından periyodik olarak hazırlanan “Beyaz Kitap”ta Uygurların Türk değil Çinli olduğu ve Doğu Türkistan diye bir yerin hiç var olmadığı ifade edilmişti. Bununla birlikte Çin’in Uygur bölgesindeki emperyalist müdahalelere ve İslamcıların bölgedeki potansiyeline dönük ne gibi başka bir yöntem uygulaması gerektiği ise başka bir sorun olarak önümüzde duruyor. Şayet bölgedeki durumdan şikâyet edilirken, bu yöntemin dışında neler olabileceğine dair geçerli bir alternatif de üretilebilmiş değil. Çin’in cihatçı teröre karşı başka ne tür bir önlem alması gerektiği koca bir soru işareti. Bu açıdan gözler bu bölgenin üzerinde olmaya devam edecektir.

Keşmir’e gelince, Sincan’a komşu olan bölgede geçtiğimiz aylarda bir uçak düşürme krizi yaşanmıştı. Bununla ilgili Gazete Manifesto’da çıkan “Keşmir kimin sorunu?” (https://gazetemanifesto.com/2019/mercek-kesmir-kimin-sorunu-246836/) başlıklı yazıda “Ayrıca Çin için son derece önemli bir proje olan Kuşak ve Yol’un da önemli geçiş güzergahlarından birinin Keşmir üzerinden Pakistan’a devam eden Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru da Keşmir’de ortaya çıkabilecek daha büyük gerginlikler sebebiyle sıkıntılı bir sürece girebilir” denilmişti. Sincan üzerinden Keşmir’e, oradan da Pakistan üzerinden Gwadar limanına inen koridor açısından Keşmir’in durumu oldukça önemli. Dün Hindistan’ın hamlesi ile bu sürecin başladığını söyleyebiliriz. Sürecin gidişatı hangi unsurların ne derece müdahil olacağı ile de doğru orantılı bir şekilde ilerleyecektir. Şayet bölge üzerinde Pakistan ve Hindistan’ın yanında Çin’in de toprağı bulunuyor.

Özetle iki komşu bölge olan Sincan ve Keşmir’in, Çin açısından ise Tek Kuşak Tek Yol’un Çin’den çıkış noktasındaki hareketlenmeler ve tansiyon yüksekliği ister bilinçli ister tesadüfen olsun, kafalarda soru işaretleri yaratmaya yetiyor. Şayet Çin’in doğusunda da Tayvan, Güney Çin Denizi vb. noktalarda, güneyinde ise Hong Kong’ta süren gerginlik sorunun birbirinden bağımsız bölgesel sorunlar değil, bilinçli izlenen bir politikanın ürünü olduğunu göstergesi olarak görülmelidir.