Suriye Savaşı Dosyası - 2: Mülteci krizi

Emperyalistlerin Suriye müdahalesinin en büyük bakiyesi hiç kuşkusuz sayıları 5.5 milyona varan mülteci krizi. Bu kriz aynı zamanda emperyalistlerin ikiyüzlülüğünü göstermesi açısından da önemli bir nokta.

Suriye Savaşı Dosyası - 2: Mülteci krizi
Alev Doğan

Suriye savaşının bilançosunu işlediğimiz yazı dizimize selefi yapıların Suriye halkına yaşattığı terör ile başlamış, Suriye’de kalanların tanıklıklarına da başvurarak bu kanlı tabloyu elverdiğince açmaya çalışmıştık. Bu yazımızda ise savaştan kaçanları, Suriyeli sığınmacıları mercek altına alacağız.

2011’de başlayan emperyalist müdahale sonucunda 2019 verilerine göre toplamda 5.5 Milyon Suriyeli ülkesinden kaçarak ağırlığı Türkiye olmak üzere başka ülkelere sığındı. Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar ayrı bir inceleme konusu olduğu için, yazı dizimizin üçüncü bölümünde konuya ayrıntıları ile yer vereceğiz. İş bu yazının konusunu ise genel olarak Suriyeli sığınmacılar/mülteciler oluşturacak.

Bilindiği gibi Suriye, kuzeyinde ABD desteği ile kurulan Kürt özerk yönetimi ve cihatçı çetelerin sıkışıp kaldığı İdlib ili dışında ülkenin bütününde hakimiyeti sağlamış durumda. Bu nedenle Suriye hükümeti bir süredir dünya genelinde sayıları 5.5 milyonu bulan Suriyeli mültecilere “yurda dönme” çağrısı yapmakta. Her ne kadar Birleşmiş Milletler 2018 yılının Nisan ayında Avrupa Birliği ile ortak düzenledikleri Suriye konulu bir toplantıda mültecilerin haysiyetli ve güvenlik içinde ülkelerine geri dönmeleri için koşulların henüz oluşmadığını kaydetse de, Suriye hükümeti bu konudaki çalışmalarını hızlandırmıştı. 2018 Temmuz ayında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Moskova ile yürütülen görüşmelerde mültecilerin geri dönüşünün ana konu olduğunu söylerken, Rusya’nın Suriye Temsilcisi Alexander Lavrentyev ise geri dönenlerin Suriye hükümetinden ya da ona bağlı güvenlik güçlerinden herhangi bir tehditle karşı karşıya olmadıklarını savunmuştu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) rakamlarına göre 2018 yılında, çoğunluğu Dera, Şam ve Humus’tan, 37 bin Suriyeli evine geri döndü.

Nisan ayında Suriye Göç ve Pasaportlar İdaresi’nden bir yetkili, El Vatan gazetesine açıklamada Keseb Sınır Kapısı’ndan yılbaşından bu yana üç bin 500’den fazla kişinin Suriye’ye döndüğünü belirtirken,  her gün yaklaşık 20-30 kişinin geldiğini ifade etti.

KANLI BORSA

Suriyeli sığınmacı/mültecilerin ülkeden ayrılışlarına ilişkin farklı saikleri olsa da, yabancı ülkelerin bu mülteci meselesini elinde bir koz olarak bulundurduğu da yadsınamaz bir gerçek. Savaşın başına, 2012 yılının Ağustos ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) düzenlenen “Suriyeli Mülteciler” konulu toplantıya gidelim. Hatırlanacağı üzere BMGK dönem başkanı Fransa’nın davetiyle düzenlenen toplantıda dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye konusunda acilen alınması gereken önlemlerle ilgili 5 maddelik bir paket önermiş ve Türkiye’nin “Suriye ile ilgili doğruları” sonuna kadar anlatmaya devam edeceğini kaydetmişti. Herkesin bildiği gibi Davutoğlu’nun “Suriye ile ilgili doğrular”dan kastı, kendilerinin ortaya cömertçe saçtığı yalanlardan ibaret. Devamla, Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi ise Davutoğlu’na verdiği yanıtta şunları kaydetmişti;

“Suriye’de insan hakları ihlali problemi olduğunu kabul ediyorum. Ancak, bunun tek sebebi sınır dışından desteklenen terör saldırılarıdır. Suriye halkına yardım edeceğiz diye kendi ceplerini düşünen bir çok katılımcı ülke var. Bu sektör artık ‘kanlı bir borsa’ gibi işliyor. Komşu ülkelerde zorla alıkonulan mültecilerin ülkesine dönmesine izin verilmeli.”

ESAD: MÜLTECİ KRİZİNDEN AVRUPA SORUMLU

Suriye’deki emperyalist müdahalenin en önemli bakiyelerinden biri olan mülteci krizine ilişkin Avrupa Birliği üyesi ülkeler de savaş boyunca ikiyüzlü tutumları ile dikkat çekti. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 2015’te yaptığı bir açıklama ile bu ikiyüzlülüğü şu şekilde ifade edecekti;

“Batı ülkeleri, bir gözle göçmenler için ağlarken diğeriyle nişan alıyor. Mesele şu ki, bu insanlar ölüm korkusu nedeniyle, terörizmin getirdiği sonuçlar yüzünden Suriye’yi terk etti. Terör ve altyapının yok edilmesi koşullarında en temel ihtiyaçları karşılamak imkânsız hale geliyor. Bunun sonucunda insanlar terörizmden kaçıyor ve dünyanın diğer noktalarında geçimini kazanma fırsatını arıyorlar. Batı, bir yandan göçmenler için ağlarken diğer yandan da krizin başından beri teröristleri destekliyor. Batı, Suriye’deki olaylar için önce ‘barışçıl protestolar’, sonra ‘ılımlı muhalefetin gösterileri’ dedi, şimdi de IŞİD ve El Nusra teröründen bahsediyorlar. Ancak yine de Suriye hükümetini, ‘Suriye rejimini’ ve Suriye Devlet Başkanı’nı suçluyorlar. Bu propaganda politikası devam ettiği sürece daha fazla göçmene ev sahipliği yapmak zorunda kalacaklar. Mesele, Avrupa’nın göçmenleri kabul edip etmemesi değil, sorunun temel sebeplerinin ortadan kaldırılmasıdır. Eğer göçmenlerin kaderi Avrupalıları endişelendiriyorsa, teröristlere desteklerini kessinler. Bu konuda görüşümüz bu. Bu sorunun özü bu.”

SONUÇ YERİNE

Emperyalistlerin Suriye müdahalesinin en büyük bakiyesi hiç kuşkusuz sayıları 5.5 milyona varan mülteci krizi. Bu kriz aynı zamanda emperyalistlerin ikiyüzlülüğünü göstermesi açısından da önemli bir nokta. Çünkü milyonlarca insanın yerinden, yurdundan edilmesinin birinci dereceden sorumluluğu onlarda.