Türkiye kamuoyundaki en önemli başlıklardan bir tanesi Suriyeli sığınmacılar. Emperyalist işgal sonrasında dünyanın dört bir yanına dağılan sığınmacıların çok büyük çoğunluğunun Türkiye’de olması bu gündemi sıcak tutan nedenler bir tanesi. Bu yoğunluk hem Türkiye ve Suriye’nin komşu olmasından hem de Türkiye’nin AKP iktidarı ile bu ateşe benzin dökmek için gösterdiği “üstün hizmetler”den.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 16 Mayıs 2019 tarihinde açıkladığı verilere göre Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 3 milyon 606 bin 737 kişi iken, bu kişilerin 1 milyon 953 bin 126’i erkeklerden, 1 milyon 653 bin 611’si ise kadınlardan oluşuyor. Yine bu verilere göre 0-18 yaş aralığında 1 milyon 662 bin 753 Suriyeli bulunuyor. Yaş tablosuna göre ise kayıtlı Suriyelilerin yaş ortalaması 22,5.
Geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyelilerin sayısı 125 bin 936 kişi iken, bu veri Suriyelilerin yalnızca yüzde 3,49’sinin kamplarda yaşadığını gösteriyor. En çok Suriyeli barındıran şehir 546 bin 238 kişi ile İstanbul, Suriyelilerin en az olduğu şehir ise 25 kişi ile Bayburt.
Tüm bu sayısal veriler bir yana, Türkiye’de bulunan Suriye’li sığınmacılar ülkedeki yıkımın baş aktörlerinden AKP iktidarının elinde siyasi bir koz aynı zamanda. Çünkü sığınmacıların tamamının savaştan kaçan sivil halk olduğunu iddia etmek güç. Sığınmacıların önemlice bir kısmını cihatçı çetelerin ülkelerinde estirdiği terörden kaçanların oluşturduğu doğru ancak buna ek olarak aralarında cihatçı örgütler ile organik bağları olanlar kadar, krizi fırsata çevirmek adına kaçan zenginler de var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) verilerinden derlenen bir rapora göre 2011’den 2018’e kadar geçen sürede Suriyelilerin Türkiye’de kurduğu şirket sayısı 7 bin 243, buna kayıt dışı işletmeler eklendiğinde bu rakamın 10 binin üzerinde olduğu düşünülüyor. Yine TOBB verilerinden derlendiğine göre Mart 2019’da Suriye ortak sermayeli 73 şirket kurulmuş ve Suriye ortaklı şirketlerin toplam Suriye ortak sermayesi 14,1 milyon TL. 2019 Mart ayında yabancı ortak sermayeli kurulan şirketlerin yüzde 7’si Suriye ortaklı. Bu şirketlerin faaliyet alanları ise toptan ticaret yoğunluklu olmak üzere, gayrimenkul, inşaat, tekstil, leasing gibi geniş bir sektörel yelpazeye sahip.
Bu fırsatçı zenginlerin yanı sıra cihatçı örgütlerle organik bağı olan ve aileleri ile birlikte Türkiye’de yaşayan Suriyeli sayısı da hiç azımsanamayacak boyutlarda. Savaşın başında Suriyeli sığınmacılar için yapıldığı iddia edilen Apaydın kampının ÖSO’nun komuta kademesi ve onların ailelerine ayrıldığını, gerçekten savaştan kaçan sivillerin ise sokaklarda kaldığını hatırlayalım. Hatırlanacağı üzere 2012’de CHP Kocaeli Hurşit Güneş, beraberindeki gazeteciler ile Apaydın kampına girmek için Hatay Valiliğinden izin almış ancak Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından geri çevrilmişti. Suriye savaşını takip edenlerce AFAD, El Kaide’nin uzantısı Beyaz Miğferler’e Hatay’da verdikleri eğitimler ile tanınan bir organizasyon. Gerisini okuyucunun yorumuna bırakıyoruz ve devam ediyoruz. Cihatçı örgütlerin destekçilerini görmek için biraz daha yakın bir tarihe gidiyoruz. Hatırlanacağı üzere 2019 yılbaşı gecesinde, Taksim Meydanında toplanan ÖSO destekçileri ÖSO bayrakları eşliğinde yılbaşı kutlaması yapmış, bu olay basında geniş yer bulmuştu. Basın ve medya başta açılan bayrakların Suriye bayrağı olduğunu iddia ederek ufak bir provokasyon girişiminde bulunsa da, gerçek kısa sürede anlaşıldı. Zira açılan bayraklar Suriye’yi parçalamak için AKP’nin ittirmeleriyle kurulan ve bu güne kadar gelen ÖSO denen cihatçı çeteye aitti.
Tüm bu saydığımız örneklerden ayrı olarak, cihatçı çetelerin estirdiği terörden kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin durumu ise beraberinde şöyle bir zorluk barındırıyor; O da savaşın yarattığı yıkımın bedelini onların ödemesi. Zira merdiven altı işletmelerde, sigortasız, güvencesiz, yarı maaşla çalıştırılan işçilerin çoğunluğunu Suriyeliler özellikle de çocuklar oluşturuyor. Tüm bunların yanı sıra maruz kaldıkları ırkçılık nedeni ile de can güvenlikleri tehlike altında. Onlar için tek umut ışığı, savaşın yaralarını saran ülkelerine geri dönmek. Ki Suriye halkının yüzünü adım adım zafere dönmesi ile cihatçı çetelerden temizlenen kentlere geri dönüşler başlamış durumda. Çünkü Türkiye kucağını açtığını iddia etse de aslında savaşın gerçek mağdurları gerçek bir sefalet ile karşı karşıya.
AKP iktidarı ya da medya tarafından bilinçli olarak “Esad zulmünden kaçan siviller” olarak lanse edilseler de aslında, kaçanların çoğunun kaçtıkları şey yine AKP eliyle desteklenen, beslenen, büyütülen cihatçı terörden başkası değil. O terör ki Ortaçağ karanlığına rahmet okutacak uygulamaları ile insanların hayatını cehenneme çevirmesi ile meşhur. Kadınların köle gibi alınıp satılmasından, insanların kurbanlık koyunlar gibi katledilmesine, tecavüzden, esarete akla hayale gelmeyecek onlarca işkence…
Suriye ordusu askerlerinin, cihatçı çetelerden temizlediği kentlerde halk tarafından neden kahraman gibi karşılandığını anlamak için sanıyoruz yeterli…
CHP'li Burhanettin Bulut'un, Saray'da çalışan başdanışman, danışman sayısını ve danışman maaşlarını sorduğu soru önergesi yanıtsız…
Eski AKP milletvekili Cem Zorlu’nun rektör olduğu Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde yapılan yükselme sınavının göstermelik olduğu…
Terör örgütleri IŞİD ve El Kaide yöneticisi olmaktan yargılanıp geçen yıl tahliye edilen “Ebu Hanzala”…
Halk TV'nin sahibi Cafer Mahiroğlu, Flash Haber’i satın aldığını duyurdu. Mahiroğlu, "Hiç şüphesiz ki Flash…
İstanbul Barosu, İstanbul Valiliği'nin 25 Kasım kapsamında Beyoğlu'nda yapılmak istenen eylemi yasaklamasına tepki gösterdi. Baro,…
Bebeklerinin sağlığıyla oynandığı iddiasıyla ilgili yeni suç duyuruları devam ederken, erişkinlerin tedavi süreçlerinde de ciddi…