Yerel seçimlerde sahte sol ile komünistler arasına kalın bir çizgi çizilmelidir
31 Mart yerel seçimlerinde öncelikle komünistler, önce bu yalın gerçeği, yani düzen partileriyle aralarındaki kalın çizgiyi çekerek işe başlamaları gerekmektedir.
Yeni bir seçimle daha karşı karşıyayız. Vaatler ve yalanlar sürecine girdik yine. AKP ve MHP tarafından kurulan gerici-faşist ittifak, hukuksuz, baskıcı ve adaletsiz verili rejimi hamasetle aklamaya çalışacak, yalan üzerine kurulu vaatlerle emekçilerin oylarını isteyecekler. Karşısında bulunan düzen muhalefeti ise sahte umutlarla emekçilerin karşısına çıkacak, ölümü gösterip sıtmaya halkı razı etmeye çalışacak.
Bugün 31 Mart yerel seçimlerinin bütün fotoğrafı bundan ibaret. Hamaset üzerinden vaatler, sahte umutlar üzerinden ölümü gösterip sıtmaya rızalık!
Ancak bütün bu perdeyi elimizle kaldırdığımızda perdenin arkasındaki gerçekler kapı gibi ortada duruyor. Ekonomik krizin adım adım derinleşerek kendisini hissettirmesi bir yana dış politikada yaşanan tıkanma, gericiliğin yol açtığı tahribat, ülkenin toplumsal alanda şiddet sarmalına girme belirtisi göstermesi, AKP’nin kendisine muhalif her kesimi sindirme ve korkutma politikası almış başını gidiyor. Böylesi bir tabloda 31 Mart yerel seçimlerine gidilerken, verili düzen bloğunun pay kavgası bu seçimlerin merkezine oturuyor.
Bugün düzen muhalefeti bir kez daha sahte bir umut üreterek bu yerel seçimlerde ülkenin kaderinin oylanacağı propagandasına yeniden sarılmışa benziyor. Ancak açık olarak ifade etmek gerekir ki, ülkenin genel gidişatını değiştirebilecek bir tablonun 31 Mart yerel seçimlerinde ortaya çıkmasını beklemek çok gerçekçi olmayacak. Ankara, İzmir ve İstanbul’un AKP’den CHP’ye geçme ihtimali bile… 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giden iki seçim süreci düşünüldüğünde bugün “AKP rejiminin” yerleşme hamlelerinin 31 Mart seçimleriyle birlikte tersine döndürüleceğini beklentisini boşa düşüren bir örnek olarak karşımızda durmuyor mu?
Düzen muhalefeti, tam da bu sahte umuda tutunmuş durumda. Fakat bugün 31 Mart yerel seçimlerinde düzen muhalefeti tarafından gündemde tutulmaya çalışılan bu umut geçmiş dönemlerde de karşımızda duran benzer “beklentilerin” hayli gerisinde. Muharrem İnce ile yaratılan havayı hatırlamak ne demek istediğimizi özetleyecek sanırız. Ancak yine de düzen muhalefeti, tepki oylarını kendine döndürmek için sahte umut yaratmaktan vazgeçmeyecektir.
Fakat unutulmaması gereken tek başına bu değil. Bugün AKP ve MHP tarafından kurulan gerici-faşist ittifakının karşısına her seferinde CHP’nin hangi ittifaklar ile çıktığını ya da topluma bu ittifaklarla nasıl bir siyaset sunduğu anımsamak yerinde olacaktır. CHP, önce merkez sağın bir dizi ismini Parti’ye almış, merkez sağda ortaya çıkan boşluğu doldurmaya çalışmıştı. Bu yetmemiş, İslamcı kimliği bilinen kesimlerden liberal kesimlere kadar bir dizi ismi partiye alarak kendince yelpazesini geniş tutma adına başka adımlar da atmıştı. Ekmeleddin vakası olarak tarihe geçen CHP-MHP ittifakı, CHP’nin AKP karşısında nasıl bir siyasal çizgiye sahip olduğunu yeterince göstermektedir. Bunlar unutulmadan, bütün bu sürecin aslında AKP ile daha sağa kayan Türkiye siyasetinde CHP’nin de bu eğik düzlemde sağa kaydığının göstergesi olarak görülmelidir.
Bugün de aynı CHP, faşist hareketin diğer kanadı olan İyi Parti ile ittifak yaparken, AKP’nin ardılı Saadet Partisi ile işbirliğini geliştirmek derdinde.
Son 16 yıldır CHP’nin bütün öyküsü budur ve bu düzene, rejime, gericiliğe, AKP’ye, işbirlikçiliğe tepki duyan milyonlarca insana nasıl sahte umutlar sunarak CHP teknesini AKP’nin dümen suyuna soktuğunun kısacık bir öyküsü olarak görülmelidir.
Bugün bu gerici gidişe karşı toplumsal tepkinin özellikle 7 Haziran ve 24 Haziran seçimlerinde yüzünü döndüğü bir diğer parti ise HDP olmuştu. HDP’nin bu tepkileri kendi potasında “iyi kullandığını” söylemek yersiz sayılmamalı. Ancak HDP’nin bir misyon olarak AKP ile Kürt siyasi hareketinin ortaklığı anla mına gelen “çözüm sürecinin” bir partisi olarak doğduğunu ve özünde liberal bir siyasal hareket olduğunu görmezden gelemeyiz. Dünün AKP’ye yol veren liberallerinin bugün HDP’nin etrafında birikmesi bu açıdan şaşırtıcı sayılmamalı. Bütün tarih okuması, liberal ve gerici ideolojileriyle paralel bir çizgi taşıyan Kürt siyasi hareketinin bir parçası olan HDP’nin de bugünkü rejimin karşısına çıkacak bir güç olamayacağı her geçen gün daha fazla açığa çıkmaktadır. Suriye’nin Kuzeyinde ABD emperyalizmiyle Kürt siyasi hareketinin yaptığı işbirliğine tek laf etmeyen HDP, bugün Amerikancı Barzanici ve İslamcı Kürt çevreleriyle işbirliği yaparak 31 Mart yerel seçimlerini karşılamaktadır.
CHP, faşist İyi Parti ile HDP’de Barzanici ve gerici Kürt partileriyle ittifakı seçmiş bulunuyor. İşte, AKP-MHP blokuna karşı bugün emekçilere sunulan alternatif bundan ibaret.
Açıktır ki, bu tablodan emekçilere bir şey çıkmaz. Yine sahte umutlarla emekçilerin karşısına çıkacak bu sol görünümlü “liberaller” ile komünistlerin yan yana gelmesini beklemek, solun tamamiyle toprağa gömülmesi ile eşdeğer bir tutumdur.
31 Mart yerel seçimlerinde öncelikle komünistler, önce bu yalın gerçeği, yani düzen partileriyle aralarındaki kalın çizgiyi çekerek işe başlamaları gerekmektedir. Bununla birlikte 31 Mart yerel seçimlerinde meydanı boş bırakmamak, emekçi sınıfların çıkarlarını göstermek için komünistler 31 Mart yerel seçimlerine boş geçecek bir tutum alamazlar.
Önümüzdeki yerel seçimlerde, sosyalizmin sesi olacak, bu gidişin karşısında tek devrimci seçeneğin sosyalizm olduğunu dile getirecek bir irade şekillenmelidir. Bu ülkenin komünistleri, 31 Mart yerel seçimlerinde sosyalist programı anlatacakları, komünist siyasetin ve sosyalizmin temsilcilerinin güçlenmesini hedefleyecekleri bir çalışma içerisinde olacaklardır. Bu anlamıyla 31 Mart yerel seçimlerinde mümkün olan yerlerde komünistler kendi bağımsız adaylarını çıkaracak, bütün seçim çevrelerinde sosyalizmi propaganda edecekleri bir siyaseti ortaya koyacaklardır.