Nürnberg Kodları

Nürnberg’e dönecek olursak, dava süresince sanıklar savunmalarını “yaptıklarının yetkili makamlardan izin alınarak yapılmış bilimsel deneyler olduğu” savı üzerine kurdular. Aslında “kasıtlı adam öldürme” ve “kasıtlı bedene zarar verme” suçu işlenmişti. Mahkeme bu ikilemi ciddi bir biçimde yaşadı ama sonunda Doktorlar Davası’ndan yedi idam, yedi ömür boyu hapis cezası çıktı ama bunlardan daha önemlisi, mahkeme sonunda insanlar üzerinde yapılacak tıbbi deneylerde uygulanacak kurallar belirlendi.

Prof. Dr. İzge Günal

 

Tarihin en ünlü davalarından bir tanesi de kuşkusuz Nürnberg Mahkemeleri’dir. Kasım 1945- Ekim 1946 tarihleri arasında süren bu yargılamaların sonucunda barışa ve insanlığa karşı işlenen suç kavramları hukuk diline girmişti. Bu ana davaydı. Arkasından, yani Kasım 1946’dan itibaren Nazilere hizmet etmiş meslek gruplarının yargılandığı 12 yan dava başlamıştı. Yine yaklaşık bir yıl süren bu davalardan bir tanesi “Doktorlar Davası” olarak bilinir ki, sonunda verilen cezalardan çok, insan denekler üzerinde yürütülecek bilimsel çalışmaların esaslarını oluşturan ve “Nürnberg Kodları” olarak bilinen ilkeleri ortaya koymasıyla önemlidir.

On iki idam ve üç ömür boyu hapis cezasının verildiği ana dava her zaman olduğu gibi egemen olanın haklı olduğu bir yargılamaydı. Kazanan taraftan hiç kimse savaş suçundan yargılanmadı. Oysa, haklı haksız hangi taraftan olursa her savaşta kesinlikle insanlığa karşı bir suç işlenir ki, İkinci Dünya Savaşı’nda da bunun sayısız örneği vardır. Hatta Türk Tabipleri Birliği’nin bu yıla kadar söylediği gibi her savaş en azından bir halk sağlığı sorunu yaratır. Sınıfsal bir tavır da alındı mahkemede; örneğin, savaşın belki de en büyük suçlusu olan Alman sanayici Krupp, yaşı ve sağlık durumu bahane edilerek yargılama dışı tutuldu. Hitler ve Goebbels savaşın son günlerinde intihar ettiklerinden yargılanamadılar. Mahkeme hayatta olabilecekleri izlenimi yaratmamak için yargılama yapılmamasına karar verdi.

Yan davalardan Doktorlar Davasının esas konusunu esirler üzerinde yapılan deneyler oluşturuyordu. Çok bilinen bazı örnekleri şöyle sıralanabilir:

-Kuzey Kutbu’na gidecek bir Alman subayının deniz soğuğuna ne kadar süreyle dayanabileceğini ölçmek için bir esiri buz dolu küvete koyup soğuktan ölene dek gözlemlemek.

– İkizlerin kanını birbirlerine enjekte ederek onların hastalanmasına neden olmak ve gözlerine de mavi mürekkep enjekte ederek rengin değişip değişmediğini görmeye çalışmak. Bu işlemin sonunda çocuklar kör oluyordu.

– İnsanın ne kadar basınca dayanabileceğini görebilmek için ölünceye kadar basınç odasında tutulması.

Benzer biçimde akıllarına gelen her türlü kimyasal, ilaç veya yöntem doz ve şiddeti değiştirilerek esirler üzerinde kullanılıyordu. Sonuçta ya denekler ölüyor ya da sakat kalıyordu.

Dediğim gibi, aynı dönemde ABD’de benzer deneyler yapılıyordu ama onlar savaşın galip tarafı olduğu için yargılanmadılar. İşte bazı örnekler:

– 1942’de Dr. Jonas Salk deneklere önce deneysel bir grip aşısı yaptı. Denekler daha sonra grip mikrobuna maruz bırakıldı.
– 1940’larda gerçekleştirilen deneylerde Dr. W. Paul Havens Jr, deneklerine hepatit virüsü bulaştırdı.
– 1940 ortalarında New York’ta   mahkûmlara ölümcül türde bir böceğin dışkısı yutturuldu.

– Minnesota Üniversitesi’nde yürütülen bir deneyde 11 kişiye sıtma mikrobu bulaştırıldı.

Örnekler çoğaltılabilir… Neyse, Nürnberg’e dönecek olursak, dava süresince sanıklar savunmalarını “yaptıklarının yetkili makamlardan izin alınarak yapılmış bilimsel deneyler olduğu” savı üzerine kurdular. Aslında “kasıtlı adam öldürme” ve “kasıtlı bedene zarar verme” suçu işlenmişti. Mahkeme bu ikilemi ciddi bir biçimde yaşadı ama sonunda Doktorlar Davası’ndan yedi idam, yedi ömür boyu hapis cezası çıktı ama bunlardan daha önemlisi, mahkeme sonunda insanlar üzerinde yapılacak tıbbi deneylerde uygulanacak kurallar belirlendi. Nürnberg Kodları olarak bilinen bu ilkeler şöyleydi1:

-Deneğin özgür rızası olmalıdır,

-Deneyin önceden ortaya konmuş bir yararı olmalıdır,

-Öncesinde hayvan deneyleri yapılmış olmalıdır,

-Acı ve diğer bedensel zararlar olmamalıdır,

-Ölüm ve sakatlanma riski olmamalıdır,

-Tehlike riski beklenen yararı aşmamalıdır,

-Deneyi yürüten kişiler teknik açıdan yeterli olmalıdır,

-Denek istediği aşamada deneyden ayrılabilmelidir,

-Deneyi yürütenler tehlike belirdiğinde deneyi kesmekle yükümlüdür.

Bir hafta gecikmeyle de olsa Dünya Barış Gününüz Kutlu olsun.

 

1Namal A. Etikten soyutlanmış bilim insanlığa hizmet edemez. 1997.  

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Bilim ve laiklik 1 Eylül 2024
Carmina Burana 18 Ağustos 2024