Pelikan rejimi
Doğrusu, akla gelen fikri temsil eden ampul imgesinden vazgeçilip, doğrudan Pelikan’ın AKP amblemi yapılmasıdır. Hem gerçeği bu, hem de yakışanı!
Kurtuluş Kılçer
Erdoğan’ın Pelikan diye bilinen “Goebbels propaganda merkezini” ya da “algı yönetim merkezini” ziyaret etmesi kimseyi şaşırtmamalı. AKP neredeyse, bütün varlığını propaganda ve algı üzerine oturtmuş durumda. Çünkü gerçekler ile söylemler arasındaki açı, AKP’nin otoriter niteliğinin ve aynı zamanda siyasetinin temel belirleyeni.
“Pelikancılar”ın ziyaret edilmesi, arkasında kimin olduğu sorusunu da gündemden düşürmüştür artık. AKP içinden bu “merkeze” dönük kimi şikâyet ve eleştirilerin sanki Erdoğan’ın bilgisi dışında oluyormuş gibi yaklaşımlar da bu ziyaret vesilesiyle boşa çıkmıştır.
Asıl üzerinde durulması gereken ise propaganda ile gerçeğin, algı ile verili durumun arasındaki büyük uçurum. Bugün AKP iktidarı, propaganda-algı operasyonu-manipülasyonlarla büyük kitleler üzerinde ciddi etki sahibi iken, gerçeklerin acımasızca açığa çıkma huyu, üst üste dizilmiş bu jenga oyununu titretmeye başlatmış durumda.
Seçimlerden önce büyük bir gürültüyle “ülkenin beka sorunu var” diyenlerin, bugün suspus olup bekadan mekadan bahsetmemesi, gerçekle algı arasındaki açı değil midir?
“Köprüler, otoyollar yapılıyor” diyerek bunu yap-işlet-devret modeli diye sunup aslında yapılanların yap-kirala modeli olduğunun ve maliyetlerinin bir-iki yıllık kira ödenmesiyle karşılandığının ortaya çıkması, gerçekle manipülasyon arasındaki açı değil midir?
Millet bahçesi deyip, yatay mimari deyip, “kapitalizm ağaçları kesiyor” diye dert yanıp propaganda ederek, ülkenin ormanlarını yok etme ve madenlerini yağmalama pahasına, emperyalist maden şirketlerine izin verilmesi, gerçek ile yalan arasındaki açı değil midir?
“Terör koridoruna” izin vermeyeceğiz diyerek cihatçı terör örgütlerini İdlib’den Suriye’nin kuzeyine kaydırma amacıyla, cihatçı çetelerin cirit atacağı güvenli bölge politikası, gerçek ile niyet arasındaki açı değil midir?
ABD emperyalizmiyle S-400 münakaşası yapıp, ABD ile güvenli bölge pazarlığına oturmak, ABD’nin Suriye’yi bölme politikalarının hem nedeni hem de ortağı olmak, Suriye’nin bölünmesine hizmet edecek yanlış adımlarda ısrar edip ABD’nin emperyalist planlarına paralel niyetler taşımak, gerçek ile hamaset arasındaki açı değil midir?
Ekonomi iyi gidiyor deyip, kötünün dibini atlattık söylemlerine sarılanlar, yaşanan işsizlik rakamları karşısında gerçek ile algı arasındaki açının cenderesinde sıkışmıyorlar mı?
“Enflasyonu artıran stokçular” dediler, yine devletin parasıyla tanzimler açtılar. Gıda fiyatlarında istenilen düşüş ortaya çıkmadığı gibi doğalgaza, benzine, alkole, tütüne, elektriğe yaptıkları zamlarla gerçek ile yalan arasında sıkışıp kalmadılar mı?
31 Mart seçimlerinde “oylarımız çalındı” diye bavullar dolusu belgeyi YSK’ya teslim ettiler, YSK’da oyları ayarladılar, evlere polis gönderdiler, sandıkları tekrar tekrar saydılar; 23 Haziran’da yinelenen seçimlerde yaşadıkları hezimet, yalan ile gerçek arasında kalanları hiç mi utandırmıyor?
Bugün AKP iktidarı, algıyla, propagandayla, manipülasyonla yani yalanla, dolanla, kandırmacayla ayakta kalacağını düşünüyor. Ancak gerçeklerin eninde sonunda açığa çıkma huyunu unutmuşa benziyor.
Bugün AKP, gerçek siyasetini manipülasyonla ve algı siyasetiyle örtmeye çalışıyor. Pelikancılar tam da bunun için kurulmuştu. Pelikancılık AKP’nin ruhudur; AKP tam manasıyla Pelikan siyaseti yapar hale gelmiş, Pelikancılık AKP’nin siyasi varoluşunun ideolojisine dönüşmüştür.
Doğrusu, akla gelen fikri temsil eden ampul imgesinden vazgeçilip, doğrudan Pelikan’ın AKP amblemi yapılmasıdır.
Hem gerçeği bu, hem de yakışanı!
Allah’ın bildiğini kuldan saklamak niye?