Afganistan cihadı, El Kaide ve Taliban
28-07-2019 07:10Taliban, diğer islamcı gruplardan çok daha radikal bir yönetim kurmuştur. Kız çocuklarının okumasını yasaklamış, Kur’an’a dair her türlü yorumu ve içtihadı geçersiz saymış, erkeklere sakal bırakma zorunluluğu getirilmiş, müzik ve filme dair her türlü kayıt hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
Mustafa Demiray
Afganistan’daki terör gruplarını incelerken bu grupların emperyalizm tarafından desteklenmesi ve kendi ideolojik oluşumlarını gerçekleştirdikleri en önemli olay olan Sovyetler Birliği’nin 1979 yılı sonunda başlayan müdahalesi ve devamındaki olaylar silsilesini öncelikle ele almak gerekir.
Sovyetler Birliği müdahalesi öncesi Afganistan
Bugün, 32 milyon civarında nüfusa sahip Afganistan’ın, 1979 yılında 15 milyon civarında nüfusu olduğu tahmin edilmekte. Etnik kimliklere göre yüzde 47 Peştun, yüzde 27 Tacik, yüzde 9 Hazara, yüzde 9 Özbek, yüzde 4 Aymak ve bunlar dışında bir çok azınlık etnik grup vardır.
1919 yılında Emanullah Han döneminde 1. Dünya Savaşı’ndan yıpranmış olarak çıkan İngiliz-Hint ordusu ile küçük çaplı birkaç çatışma sonrası (3. İngiliz Afgan Savaşı) bağımsızlığını ilan eden Afganistan, krallık ile yönetilmeye devam etti.
Kral rejimi sürerken Afganistan’da marksist düşünce kök salıyordu. 1965 yılında Afganistan Demokratik Halk Partisi kuruldu. ADHP, kısa süre sonra bir iç ayrılık yaşadı ve ayrılık sonucunda Bayrak ve Halk hiziplerine bölündü.
1973 yılına gelindiğinde kral Zahir Şah’a karşı subayların desteğiyle damadı Davud Han tarafından kansız bir darbe yapılıp iktidardan indirilmiş, Davud Han tarafından krallık kaldırılarak cumhuriyet ilan edilmiştir.
Davud Han öncesi Zahir Şah döneminde dış politikada Sovyetler Birliği ile yakınlaşma başlamış, birçok yardım alınmıştı. Solcu subayların da Sovyetler’e yakınlığını bilen Davud Han, bu duruma karşı İslami ülkeler ve ülkedeki İslami yapılanmalarla yakınlaşmaya başladı. Bu sürecin sonunda 1977 yılında Davud Han’ın kendi ailesi, yakınları, devrik kraliyet ailesi üyelerinden oluşan bir hükümet görevde idi.
Muhalefetin yükselmesi ile Afganistan’daki halk hareketlerinden ve mitinglerden korkan Davud Han, Bayrak ve Halk hiziplerinin liderlerini hapse attı. Ordu içinde güçlü olan Halk kanadı lideri Hafizullah Amin liderliğinde 27 Nisan 1978 tarihinde Davud Han devrildi. Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi. Tarihte bu olaya Sevr devrimi adı verilmektedir.
ADHP, iktidara geldikten sonra hızla reformlara başladı. Kadınlara eşit haklar verildi, evrensel eğitim sistemi kabul edildi. Toprak reformu için harekete geçildi. Bu sırada Afganistan’da yer yer gerici protestolar gerçekleşiyordu. Devlet başkanı Bayrak hizbinden Nur Muhammed Terakki, yardımcısı Halk hizbinden Babrak Karmal, devlet başkanı ikinci yardımcısı ve dışişleri bakanı ise Bayrak hizbinden Hafizullah Emin’di. Bayrak ve Halk hizipleri arasındaki çatışmadan önce Babrak Karmal, büyükelçi olarak sürgüne gönderildi. Devamında Nur Muhammed Terakki, Aralık 1978 yılında Sovyetler ile imzaladığı dostluk anlaşması gerekçe gösterilerek, ki bu anlaşma Sovyetler Birliği’nin 1979 tarihindeki askeri müdahalesinin de temelini oluşturuyordu, iktidardan indirildi. Hafizullah Emin, Sovyetler Birliği müdahalesine kadarki 1 yıllık süreçte iktidarda kaldı Sovyetler müdahalesi sonrası eski devlet başkanı sürgündeki Babrak Karmal tekrar başkanlık görevine geldi. Bu dönemden sonra görev değişiklikleri olsa da Babrak Karmal 1986 yılına kadar hep ADHP genel sekreterliği görevindeydi ve bu dönem Babrak Karmal dönemi olarak kabul edilmektedir.
Sosyalizme karşı direnen emperyalizm destekli cihatçı gruplar ve El – Kaide’nin kuruluşu
Aralık 1979’da Sovyetlerin Afganistan müdahalesi sonrası emperyalizmin desteği ile Afganistan’da cihatçı gruplar ortaya çıktı. Özellikle kırsalda hakim olan cihatçı gruplar, ülkenin Güneydoğusunda ve Pakistan sınırında oldukça güçlü mevziler ele geçirmişlerdi. Buna, emperyalizmin cihatçı gruplara desteği sırasında bölgesel güç olarak Pakistan’ı kullanması en önemli sebeptir.
1979’da başlayan ve 10 yıllık süreçte devam eden; Suudi Arabistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Pakistan’ın en aktif rol üstlendiği bu “eğit-donat” benzeri süreçte, cihatçı gruplar Pakistan’ın istihbarat teşkilatı ISI ve Pakistan Silahlı Kuvvetleri tarafından eğitilmiş, kendilerine “mücahit” diye adlandıran gruplara Pakistan ve başka coğrafi bölgelerde üsler sağlanmış, CIA tarafından ciddi miktarda para ve mühimmat desteği verilmiştir. Yapılan bu operasyonun CIA’deki kod adı “Operation Cyclone” olduğu iddia edilir.
Emperyalizm bu hamleleri gerçekleştirirken elbette ara kurumlar kullanmaktaydı. Bunlardan biri de kuruluşunda El-Kaide eski lideri Usame Bin Ladin’in ve Abdullah Azzam’ın da olduğu Mektebü’l Hidemat (Türkçesi “Hizmetler Kurumu”) oldu.
Abdullah Azzam, Filistin asıllı iyi eğitimli bir akademisyendi. İlk olarak Ürdün’de Müslüman Kardeşler’e katılmış, İslamabad’da Uluslararası İslam Üniversitesi’nde akademisyen görevindeyken Mektebü’l Hidemat’ı kurmuştu. Aynı süreçte Suudi Arabistan’ın önde gelen oldukça varlıklı bir ailesinden olan Usame Bin Ladin de Pakistan’da Suudi Arabistan’dan getirdiği iş makinaları ve maddi varlığı ile Sovyetler’e karşı yetiştirilecek cihatçıları taşımakta ve eğitmekteydi. Abdullah Azzam ile işbirliğine gitmesi sonrası Mektebü’l Hidemat’a katılan Bin Ladin sonrasında, bu hareket cihatçılar arasında önemli bir konuma geldi. 1980’li yılların ortasına geldiğimizde Mektebü’l Hidemat, Afganistan’da farklı bölgelerde askeri kamplar açacak güçte bir örgüt haline gelmişti.
El-Kaide’nin önceli olarak Mektebü’l Hidemat kabul edilmekle beraber, 1988 yılında farklı cihatçı grupların katılımıyla yapılan bir toplantıda El-Kaide adı kabul edilmiştir. Örgütün ideoloji ve propaganda kısmını üstlenen Abdullah Azzam’ın yazdığı “Cihat kervanına katıl” ya da “cihat” diye isimlendirilen cihat manifestosu bugün dünyada bir çok cihatçı örgüt tarafından kabul edilmektedir.
Afganistan’da Fetret Devri ve Taliban’ın ortaya çıkışı
1986 yılında Babrak Karmal’ın görevini Muhammed Necibullah’a devretmesi ve 1989 yılında Sovyetler’in Afganistan’dan çekilmesiyle beraber Afganistan’a farklı ülkelerden gelmiş çoğu Arap 40 bin kadar mücahit kaldı. Bu sayıya Afganistan içinden bu savaşa katılan Peştun’ları da kattığımızda ortaya çok daha kaotik bir görüntü ortaya çıkıyordu.
Muhammed Necibullah yönetimini kabul etmeyen islamcı gruplar Gülbeddin Hikmetyar, Ahmet Geylani, Burhaneddin Rabbani önderliğinde Peşaver’de yönetim kurdu ve Necibullah’ı tanımadıklarını ilan ettiler. Necibullah yönetimi bir süre Afgan halkının barış taleplerini karşılasa da Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrası desteğin kesilmesinin de etkisiyle iktidar ittifakı çatladı. General Abdurraşid Dostum‘un desteğiyle sovyetlere karşı savaşmış Ahmet Şah Mesut kuvvetleri Kabil’de darbe yaparak Necibullah’ı iktidardan indirdi.
1992’deki darbeden sonra cihatçı darbeci Ahmet Şah Mesut, Peşaver’de örgütlenen cihatçı gruplara Kabil’e gelip hükümet kurmaları çağrısında bulundu. İslami gruplar bu sefer de hükümet süreleri konusunda savaşa tutuştu. Abdurraşid Dostum kendi kuvvetlerini bu savaştan çıkartıp Mezar-ı Şerif kentine çekti. Kabil’de kalan cihatçılar arasında 1992 ile Taliban’ın Kabil’i işgal ettiği 1996 yılına kadar Burhaneddin Rabbani, Gülbeddin Hikmetyar, Sibgatullah Müceddidi arasındaki “taht oyunları”nda 30 bine yakın kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Oysa “cihat” edilen Sovyetler’in 10 yılda Afganistan’daki toplam kaybı bu sayının yarısından daha azdı.
Bu kaotik ortamda Kandahar’da ortaya çıkan Taliban, daha çok Pakistan’ın Afganistan sınırındaki ve sınırın iki yanındaki Peştun bölgesinde güç topladı.Taliban, kelime olarak talebe kökünden gelmektedir. Örgüt, şeriat eğitimi almakta olan medrese talebelerinde kurulmuştur. “Savaşı bitirme ve İslam kanununu geçerli kılma” söylemiyle harekete geçen Taliban, Afgan politikacıların dayanaklı iddialarınca, Pakistan tarafından desteklendi ve Afganistan’da devlet otoritesinin zayıflamış olmasından doğan rahatsızlığı, ki bu suç oranları gibi bir çok sonuca neden oluyordu, hızla ilerledi. 1994’te ortaya çıkan örgüt 1996’da başkent Kabil’i ele geçirdi. Diğer islamcı gruplar “Kuzey İttifakı” adıyla karşı koysa da başarı elde edemediler. 1997 yılında Abdurraşid Dostum’dan Mezar-ı Şerif kentini de alan örgüt ülkenin büyük bölümünü ele geçirmişti. El-Kaide 1994 yılında Taliban ile işbirliğine gitti.
Taliban, diğer islamcı gruplardan çok daha radikal bir yönetim kurmuştur. Kız çocuklarının okumasını yasaklamış, Kur’an’a dair her türlü yorumu ve içtihadı geçersiz saymış, erkeklere sakal bırakma zorunluluğu getirilmiş, müzik ve filme dair her türlü kayıt hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Şeriata aykırı saç uzatmadan, kadınların yüzü açık dolaşmasına kadar bir çok şey yasaklanmıştır. Bütün bunların yanında örgüt, rakiplerine karşı fazlasıyla sert gövde gösterileri yapmaktaydı. Kabil’e girdiğinde Necibullah’ı sığındığı Birleşmiş Milletler binasından zorla alıp elektrik direğinde idam etmiştir. Mezhepsel olaraksa Taliban, Vahhabi görüşe çok yakındır.
Taliban’ı meşru yönetim olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tanımıştır. Pakistan dışındaki ülkeler Afganistan’da net sünni bir rejim yerleştirerek gerek İran gerekse Ortadoğu üzerindeki basıncı artırmak ve asyada vahhabi görüşü yaymayı amaçlamıştır. Emperyalizmin Pakistan ve Suudi Arabistan üzerinden yürüttüğü bu politika aynı zamanda Rusya’daki kimi grupların Taliban tarafından desteklenmesini de devamında getirmiştir. İran ise Şii Hazaralara karşı Taliban’ın baskıcı tutumu, emperyalizmin sünni rejim eksenli sıkıştırma çabaları ve enerji yollarının kırılgan durumda olmasından dolayı Talibana karşı bütün süreçler boyunca net tavır ile hareket etmiştir. Afganistan’da yaşayacak Sünni bir rejimin Çin’in batısındaki müslüman nüfus üzerinde de etkili olabileceği ihtimali de vardır. Tüm bu sebeplerden ötürü emperyalizm 1998 yılında Taliban’ın koruması altındaki El-Kaide lideri Usame Bin Ladin’in “küresel cihat” fetvasını umursamadı. El-Kaide, Tanzanya ve Kenya’da ABD büyükelçiliklerine iki büyük canlı bomba saldırıları düzenlemesine ve ikiyüzden fazla kişiyi öldürmesine rağmen 11 Eylül’e kadar Afganistan’a müdahale ABD için söz konusu olmamıştır.
“Sonsuz Özgürlük Harekatı” ve El Kaide ile Taliban’ın bugünü
11 Eylül sonrasında 2001 yılında ABD İngiltere’yi de yanına alarak Afganistan’a “Sonsuz Özgürlük Harekatı” adlı operasyonu başlatmıştır. Koalisyon güçleri yaptıkları operasyon neticesinde Taliban rejimini devirmiştir.
Baktığımızda, aradan geçen 18 yılda hala daha Taliban Afganistan kırsalında fazlasıyla güçlü durumdadır. Kendini Peştun’ların yaşadığı dağlık bölgelerde hala daha “devlet” olarak konumlandırabilen Taliban, emperyalizm için şimdilik “gömülmüş bir silah” durumundadır.
El-Kaide lideri Bin Ladin ise ABD işgali altındaki Afganistan’da 10 yıl boyunca özellikle Taliban’ın etkili olduğu yerlerde hayatta kalmış, 2011 yılında ABD harekatı sonucu öldürülmüştür.
Afganistan “cihadı” dünyada El-Kaide düşüncesinin çokça yaygınlaşmasına sebep olmuştur. El-Kaide’nin bugün, dirsek temasında olduğu, El-Kaide’nin düşünce yapısını benimseyen ya da “Liderliğini kabul eden” bir çok örgüt bulunmaktadır. 2015 yılına kadar Özbekistan İslâmi Hareketi bunun en önemli örneklerindendir, bu yıldan sonra IŞİD’e biat etmiştir. Somali’de ülkenin güneyini elinde tutan Eş Şebab örgütü El-Kaide’ye katılmıştır. Bunun dışında Hint Altkıtası El-Kaidesi gibi kolları mevcuttur.