AKP’nin sınırları var mı?

AKP’nin sınırları var mı?

14-09-2019 07:35

Kimi zaman AKP doğrudan “faşist diktatörlük” kimi zaman emperyalizmin istemediği bir aktör olarak değerlendiriliyor, kimi zaman sermayenin (İstanbul sermayesi deniyor) karşıya aldığı tespitleri yapılıyor kimi zaman da klasik bir İslamcı siyaset olarak görülüyor.

Ali Ateş

 

AKP’nin 17 yıllık iktidarını kendisinden önceki burjuva siyasi hareketlere göre değerlendirdiğimizde AKP’yi farklı bir yere koymak gerek. Öncelikle uzun süre iktidarda kalması ve bundan daha önemlisi ise Türkiye’de yeni bir rejimin temellerini atması, AKP’yi diğer sermaye partilerinden farklı kılıyor.

Düzen siyasetinde Menderes dönemi de benzer bir kırılmaya tekabül eder. Tek partili dönemden çok partili döneme geçişte Demokrat Parti’nin oynadığı rol, düzen siyasetinde etkili bir kırılmaydı. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya sisteminde ortaya çıkan yeni gelişmeler doğrudan Türkiye kapitalizmini ve sermaye devletini yeni duruma uyum arayışını nasıl gündeme getirmişse, iki kutuplu dünyanın sona erişiyle birlikte ortaya çıkan uluslararası durum, Türkiye sermaye devletinin yeni koordinat noktaları oluşturmasını da gündeme getirmişti. Bu açıdan 17 yıllık AKP iktidarını değerlendirirken uluslararası alanda yaşanan gelişmeler, devletin güvenlik ve dış politikadaki makas değişimleri, kapitalizmin ihtiyaçları, emperyalizm tercihleri veri kabul edilmeden AKP’nin yerini ve misyonunu değerlendirmek mümkün değildir.

AKP ucube değil köküne kadar sermaye partisidir

AKP’nin siyasi kimliği önemsiz değil, ancak AKP’yi bu genel fotoğrafın dışında bir değerlendirmeye tabi tutmak çok ama çok eksikli bir yaklaşımdır. Bir yandan siyasal İslamcı bir kimlik diğer yandan kapitalist sistemin ihtiyaç duyduğu bir sermaye partisi arasındaki korelasyon. İşte böylesi bir bütünlük hem AKP’nin niteliğini ortaya koyarken hem de AKP’ye dönük değerlendirmelerde kafa karışıklığının da sebebi haline geliyor. Kimi zaman AKP doğrudan “faşist diktatörlük” kimi zaman emperyalizmin istemediği bir aktör olarak değerlendiriliyor, kimi zaman sermayenin (İstanbul sermayesi deniyor) karşıya aldığı tespitleri yapılıyor kimi zaman da klasik bir İslamcı siyaset olarak görülüyor. Aslına bakarsanız, AKP’ye dönük bu tespitlerin özünde sermaye sınıfı ve emperyalizm olgusu, uluslararası kapitalist sistemin ihtiyaçlarının yok sayılması bulunuyor.

AKP, siyasal İslamcı bir partiden “uyumlu İslamcı” bir güç olarak tam da kapitalist-emperyalist dünya sisteminin ve bunun bir bileşeni olan sermaye sınıfının ihtiyaçları ve çıkarlarıyla malul bir nitelikle doğdu ve iktidara oturdu. 17 yıllık iktidar süreci, bu çerçevenin dışına hiç çıkmadı. Zaman zaman ortaya çıkan gerilimler ya da “sınır zorlamaları” çizilen çerçeveyi hiçbir zaman delmedi. Bu gerçek ortaya konulduğunda, AKP’ye dönük eleştirilerin özellikle düzen cephesindeki yansımaları aslında uluslararası sermayenin, bununla işbirliği içinde bulunan sermaye sınıfının ve emperyalist dünyaya entegre olan sermaye devletinin çıkarlarıyla ilgili olduğu doğrudan görülebilir. Buradaki sorun, AKP’ye dönük eleştirilen düzen içi niteliğinin, düzen karşıtı güçlere de sirayet etmesi. AKP sanki bir sermaye partisi değilmiş gibi algılanması, sermayenin bile AKP’ye karşı durduğu, emperyalizmin AKP’yi defterden sildiği gibi bir “muhalefet türü” karşımıza çıkıyor. Özünde liberal muhalefet, düzen karşıtı güçlerin de muhalefeti haline gelmiş, düzen karşıtı sol siyaset aslında liberal siyasetin güdümüne girmiş bulunuyor.

AKP’nin sınırları

AKP’nin 17 yıllık iktidarı sürecinde yaşama geçirdiği gerici dönüşümler, burjuva demokrasisinin reddettiği olgular olarak değil, sermaye sınıfının çıkarlarıyla uyumda aransaydı, gericilik ve sermaye arasındaki bağ net bir biçimde kurulabilecekti. Ancak AKP’yi “burjuva demokrasisinin bile” gerisinde gören anlayış AKP’ye dönük liberal muhalefetin parçası haline gelmeyi de beraberinde getirmiştir. Tam da buradan söylenmesi gereken önemli olguyu şöyle ifade edebiliriz: AKP’yi belirleyen ve sınırlarını çizen bizatihi kapitalist sistemin ihtiyaçlarından başkası değildir. Temel belirleyenin bu olması, AKP’nin sınıflar üstü bir yere yerleştirilmemesi gerektiğini gösterdiği gibi aynı zamanda AKP’nin sınırlarını da fazlasıyla belirlemektedir.

AKP’yi ele alırken düzen siyasetinin bazı temel noktalarını bir kez daha ifade etmek gerekiyor. Sermaye, devlet, emperyalizm ve toplumsal destek. Bütün bu olguları da kendi içlerinde “homojen ve biricik” güçler olarak görmeden, bu güçlerin de kendi içinde parçalardan oluştuğunu bilerek bir yaklaşım sergilemek gerekiyor. AKP’nin 17 yıllık süreci bu güçlerle kurduğu ilişkide saklı olduğu gibi, yaşadığı gerilimleri de yine bu güçlerle girdiği ilişkilerdeki sürtünme olarak görmek gerekiyor. Ve bütün bunlara eklenmesi gereken asıl olgu ise kapitalist ekonominin yapısal krizlerdir. AKP’nin vücut bulmasında bu güçlerin çıkarlarının bileşkesi nasıl rol oynamışsa, AKP’nin sınırlarını da belirleyen bu olgular olduğunu bir kez daha ifade etmek gerekiyor. Bu manasıyla, AKP’yi ucube bir varlıkmış gibi gösteren siyaset algısı, dönem dönem AKP’yi mutlak bir güç haline getirmiş; bugün ise AKP’nin de siyasetin yasalarına tabi olduğu gerçeği karşısında çözülmeye başlamıştır.

AKP misyonu bitti mi?

17 yıllık iktidarında AKP, gerici dönüşümlere tek tek imza atarken, siyasi ve toplumsal gelişmelerin karşısında kendi gücünü koruyup koruyamayacağını göreceğiz. Ancak ilk elden söylenmesi gereken şudur: AKP misyonunu oynamıştır. Bugün AKP’nin yeni bir misyon yüklenmesi içinden geçtiğimiz kesitte ciddi bir zorluk barındırırken aynı zamanda AKP’nin 17 yıllık iktidarının yaratmış olduğu tahribat, sürtünme ve yıpranmışlık veri alınmak durumundadır. AKP’yi ucube bir parti haline getirip, düzenin ihtiyaçları ile AKP arasındaki gerilimleri merkeze koyarak düzene uyum eksenindeki muhalefet çizgisinin de sonuna gelinmiş bulunuyor.

AKP’nin misyonu belli bir dönemin ihtiyaçları tarafından belirlendi. Emperyalizmin siyasal İslamcılık üzerinden Ortadoğu’ya müdahalesi, iki kutuplu dünyanın dengesinde varlığını koruyan 1923 Cumhuriyet’inin yeni sürece entegrasyonu ve diğer rejimler gibi yıkımı, ülkenin emperyalist yağmaya tam boy peşkeş çekilmesi gibi. AKP 17 yıllık iktidarıyla birlikte ciddi yol aldı. Bugün ise değişen siyasi yeni şartlar AKP’yi fazlasıyla zorlamaktadır. Siyasal İslamcı modelin Ortadoğu’da başarısızlığı, çok kutuplu dünyada yeni dengeler, gerici rejimin burjuva düzende yaratmış olduğu tahribat, toplumsal desteğin AKP açısından azalması ve bunun nedenlerinden birisi olan ve sermayeyi de kaygılandıran ekonomik kriz. AKP içinde başlanan tartışma ve yeni siyasi oluşumların ortaya çıkacak olması, 31 Mart seçimlerindeki tablo AKP’nin sınırlarının ne olduğunu yeterince göstermektedir.