31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken, meclis partilerinin kurduğu ittifaklar seçimlerin ana gündemi olmuş durumda. Her siyasi partinin, 24 Haziran seçimleri öncesinde yerleştiği pozisyonu yeniden üretmek dışında herhangi bir seçeneğinin bulunmadığı yerel seçimler öncesinde, seçimin iki ana aktörü AKP ve CHP oldu.
Bu iki ana aktörün küçük ortakları olarak görülen MHP ve İYİ Parti aynı siyasal, ideolojik ve örgütsel geleneğe dayanıyor. Esasen, İkinci Cumhuriyet’in yerleşme sürecinde yaşadığı krizin çözümü olarak ortaya çıkan AKP-MHP ittifakının yarattığı derin çatlağın ürünü olan İYİ Parti’nin ne olacağı biraz da bu seçimlerle ortaya çıkacak. AKP-MHP ittifakına karşı çıkarak gelişen ve CHP ile ittifak kuran İYİ Parti’nin siyasal olarak AKP karşıtlığı dışında MHP’den farklı bir şeyi savunmaması ise kafalarda karışıklık yaratıyor.
Bu karışıklığı daha da derinleştiren, seçim sürecinde İYİ Parti’nin yaşadığı krizler oldu. Bir yandan CHP ile ittifak kurarak belirli bir pay alma uğraşı içinde olan İYİ Parti, diğer yandan eski siyasal aidiyeti gereği Tunç Soyer örneğinde “ülkücü” kimliğini hatırlama gereği duyuyor. CHP tarafından İzmir Büyükşehir Belediye adayı olarak gösterilen Tunç Soyer’in babasının 12 Eylül sürecinde faşist partiyi yargılayan savcı olarak hatırlatılması üzerine, MHP kanadı İYİ Parti’yi geriletmek, AKP ise CHP üzerindeki basıncı arttırmak üzere bu geçmişi kullanmaya başladı. İYİ Parti içinde de Tunç Soyer’in aday gösterilmesi belli rahatsızlıklara neden olurken, Meral Akşener “büyük ittifakın” geleceği uğruna bu rahatsızlıkları görmezden geldi.
İYİ Parti adına bu rahatsızlıkların ortaya çıkması AKP-MHP ittifakının kurduğu ideolojik basınç kadar, İYİ Parti’nin Cumhur ittifakı içinde “daha belirleyici konumda bulunma” arzusunun da payı bulunuyor. İYİ Parti İzmir’de sus payı için elini bu sayede genişletmiş olmayı düşündü. Karşılığında ise Kars’ta HDP’ye karşı MHP’nin desteklenmesi gibi bir “ilginçliği” de ortaya çıkartmış oldu.
Bu durum akıllardaki “İYİ Parti ne işe yarıyor?” sorusunun daha da netleşmesine neden oldu. Üstelik İYİ Parti Manisa Milletvekili’nin partisinden istifa ederek AKP’ye katılmayı gündeme getirmesi, bu sorunun zemininin ne kadar doğru bir biçimde kurgulandığını da bir kez daha göstermiş oldu. Ancak, sorunun cevabı düzenin kodlarında gizli.
Bugün İkinci Cumhuriyet rejiminin ana gövdesini oluşturan AKP-MHP ittifakı düzenin ana programı olan gerici ve baskıcı bir sermaye düzenini kurmakla görevli. Bunun karşısında duran toplumsal kesimlerin, düzen karşıtı bir fonksiyon özelliği kazanma potansiyeli hala geçerli duruyor. Öte yandan, CHP ve etrafında oluşturulan büyük ittifak bir tür düzeltici karakter özelliği taşımaktadır. Bunun dışında kalan HDP’nin demokrasi programı ise bir alternatif olma özelliğine sahip değil. Bilakis bu program gene düzen içi program olarak kendi kulvarında duruyor.
İYİ Parti’nin buradaki temel özelliği ise CHP etrafında oluşturulan ittifakın ana unsuru olmasıdır. İYİ Parti gücünü bu ittifakın bir elemanı olmaktan almaktadır. Bu anlamıyla bağımsız, ayrı bir aktör olarak ortaya çıkma potansiyeli bugün için bulunmuyor İYİ Parti’nin. Dolayısıyla İYİ Parti’nin MHP’den AKP ile mesafe dışında özel bir farklılığı bulunmuyor.
Bu anlamıyla Meral Akşener figürüne doğru daralmış bir İYİ Parti’nin tek özelliği, CHP’nin sağ bir siyaset yapabilme aracının sağlanmasından ibarettir. Bu politik zeminin kurulması ve sosyal demokrat bir partinin sağ bir ittifak ile kendini ifade edebilmesinin aracı olarak İYİ Parti’nin özel bir politik söylem geliştirme ihtiyacı da bulunmuyor. Özel anlarda İYİ Parti’nin Erdoğan’a destek veren açıklamaları ve politikalarıyla, MHP’nin “light” versiyonu olarak siyaset sahnesinde kendine yer açması düzen siyasetinin doğasıyla yakından ilgilidir.
Bu nedenle İYİ Parti’nin 31 Mart yerel seçimlerinde birkaç büyükşehir belediyesini alması, onun açısından bir sorun olmayacaktır. Tersinden, Mersin ve Manisa benzeri büyükşehirlerin alınması, Samsun gibi bir noktada sürpriz yapılması, faşist hareketin temsilcisi olma iddiasındaki İYİ Parti’nin “rüştünü” ispat eden gelişmeler olacaktır. O nedenle Akşener’in iktidarı hedeflemesinin herhangi bir karşılığı bulunmuyor.
İYİ Parti’nin “soru işareti” yaratan siyasal muhteviyatı, aslen düzen siyasetinin gidişatıyla yakından ilgili. Düzen siyaseti, bu yerel seçimlerde kendi alanını korumak ve sermayenin dağılımını yeniden düzenlemek adına siyaset geliştirirken, düzen karşıtlarının bu gerilimleri daha fazla işaret etmesi gerekiyor. İYİ Parti’nin siyasi çizgisinden medet ummaya kalkacak bir düzen karşıtı hareketin Türkiye’nin geleceğinde kendine fazla pay düşmüyor.
Bu açıdan bakıldığında düzen içi bir hareket olarak HDP’nin, İyi Parti-CHP’den medet umması düzen siyasetindeki gelişmelerle yakından ilgili, ancak devrimci siyasal oluşumların bu ittifakın adaylarına oy vermeye kalkması siyasal iflasla ilgilidir. Bugün, HDP ve CHP çizgisinde duran sosyalistler açısından bu iflas artık kaçınılmaz olmuştur.
Düzen karşıtı bir hareketi oluşturan komünistler açısından, faşist partinin adı ne olursa olsun, bu partinin karşısında yer almaya devam etmek bir zorunluluktur. Aksi türlüsü siyaset yapacağım diye, sizi maç dışında bırakacak dokuz kusurlu hareketten birine imza atmak olur. O zaman tribünlerden bol bol maç seyretmek dışında başka bir şey yapamazsınız, bizden söylemesi…
Bu haber en son değiştirildi 10 Şubat 2019 15:15 15:15
NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…
Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…
İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ve Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın nükleer olmayan hipersonik ekipmanlarla donatılmış bir balistik füzeyi fırlatarak, Batı'ya…
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jean-Pierre yaptığı açıklamada ne ABD'nin ne de Ukrayna'nın bölgedeki gerilimi arttırmada…
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikâyetiyle 11 yıl 8 ay hapis…