Türkiye’de siyasi tarih, düzen siyasetinin seçim ittifakları ile doludur. Milliyetçi Cephe Hükümetleri’nden RP-MÇP-IDP’nin oluşturduğu “Kutsal İttifak” cephesine, BBP-ANAP ittifakından DYP, DTP, ATP ittifakına kadar birçok ittifak ve cephe siyasi tarihimizde boy gösterdi. Geçmişte yapılan ittifaklar çoğunlukla düzenin sağının ve solunun kendi bölmeleri içinde yapılırken, son yıllardaki ittifaklar düzenin sağını ve solunu yan yana getirdi.
Düzen aktörleri ve siyaseti belirgin bir değişim içinde. Eskiye nazaran düzen siyaseti söylem ve iddia bakımından da aynılaşmış durumda. 70’li yıllardan 90’lı yılara kadar en azından söylem düzeyinde de olsa siyasetin farklı programlarla yürütüldüğü söylenebilir. Ecevit’in “Bu düzen değişecek” söylemi, düzeni değiştirmekten çok düzeni korumaya dönük bir pratik içinde olsa da mevcut duruma karşı “başka bir şey” vaat etmeye dönük bir açılımdı. Yine Erbakan’ın “Adil düzen” söylemi için de aynı şeyi söylemek mümkün. Gerçeklikle hiçbir zaman bağı kurulamasa da “Adil düzen” bir iddianın topluma anlatılmasını içeriyordu. Doğal olarak dönemin Refah Partisi ayrı bir kimlik ve yeni bir program ile toplumun karşısına çıkmak zorundaydı.
Günümüzde düzen siyasetinin gittikçe tek düze bir hal alması, siyasi söylemlerine, program ve ittifaklarına da yansımış durumda. Siyasi partilerin programlarının teknik teferruatlar dışında bir farklılığın bulmadığını rahatlıkla görebiliriz. Son dönemde AKP’nin içinden kopan, örneğin Babacan grubunun gerek siyasi gerek ekonomik söylemlerinden yola çıkarsak, AKP’ninkinden farklı bir programa sahip olmalarının imkânsız olduğunu tespit edebiliriz. Babacan’ın siyasi üslubunun ve söylem farkının ise muhalefet ve iktidar arasındaki doğal farktan kaynaklandığını belirtmeliyiz. Düzen siyasetinin temsilcileri, muhalefetken daha kapsayıcı ve demokrat bir çizgi izlerken, iktidar gücünü elinde bulundurduktan sonra siyaset üslubunu da buna göre yeniden şekillendirir.
Seçimler ve Millet İttifakı
Türkiye’de 24 Haziran genel seçimleri AKP-MHP bloğunun oluşturduğu “Cumhur İttifakı”nın zaferiyle sonuçlandı. Oyların %53,7’sini alan Cumhur İttifakı aynı zamanda başkanlık oylamasından da %52,6 oy aldı. CHP-İYİP’nin oluşturduğu “Millet İttifakı” ise %33,9 oy alırken, başkanlık yarışına İnce ve Akşener ayrı ayrı girdiler. İki adayın oyları ise %37,9 oy oranında kaldı. O dönem herhangi bir ittifakın içinde yer almayan HDP’nin ise parlamento seçimlerinde %11,7 oy aldığını görüyoruz. HDP’nin başkan adayı olan Demirtaş’ın aldığı oy ise %8,4 olarak sandığa yansıdı.
Komünistler ise herhangi bir sosyalist adayın temsil edilmediği ve meşru bulmadığı seçimlere karşı mücadele yürüteceklerini açıklamışlardı. OHAL koşullarında yapılan seçimlerin bir “korsan seçim” olduğunu belirten komünistler, CHP-İYİP-SAADET ve DP’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın “ikinci bir sağ cephe” ittifakı olduğunu belirtmişlerdi.
Millet İttifakı, tamamen düzen siyasetinin ihtiyaçları doğrultusunda kurulan sağcı bir ittifak olarak siyasi tarihe geçti. İttifakın yürüttüğü siyaset, sağ ilkesizliğin ve popülizmin tüm unsurlarını içinde barındırarak yol aldı. Başkanlık ve parlamento seçimlerinde istediğini alamayan ittifak, 31 Mart yerel seçimlerine de benzer bir anlayışla katıldı.
Ekonomik krizin, tanzim çadırlarının gölgesinde yapılan seçimlerde, Cumhur İttifakı’nın toplam oy oranı beklenilenden az gerilemesine karşın, özellikle büyük illerde önemli düşüşler gözlendi. İstanbul, Ankara, Adana gibi illerde Millet İttifakı’nın adayları yerel seçimlerden zaferle ayrıldı. Genel seçimlerden farklı olarak HDP’nin büyük illerde aday çıkarmaması ve Millet İttifakı ile iş birliği içinde olmasının da sandığa önemli ölçüde yansıdığını ifade etmeliyiz. HDP’nin “AKP’yi geriletme stratejisi” çerçevesinde Millet İttifakı ile ortaklı yapması özellikle sol siyaset içerinde tartışmalara neden oldu. Sandık siyasetinin etkin olduğu ve toplumun AKP’den kurtulmak adına bu stratejiye belli ölçülerde destek sağladığını belirtmeliyiz. Siyasetin sandık üzerinden yürütülmesi, sınıf vurgusunun olmayışı, kazanmanın ve kaybetmenin sandık aritmetiği üzerinden belirlenmesi gibi başlıkların hem solu hem de toplumu sıkıştırdığını söylemeliyiz.
Millet İttifakı bir sağcılaştırma projesidir
Millet İttifakı’nın yukarıda belirttiğimiz başlılarda ilkesiz ve doğrudan sağcı bir politika izlediğini belirtmiştik. İttifakın unsurlarının sağcı partilerden oluşması, zaten yapılacak siyasetin sol ile ilişkili olmayacağının ilanı sayılabilir. İttifakın bizce mücadele edilmesi gereken tarafı, geçmişte olduğu gibi sağcı bir ittifak olmasından çok, sol adına bu ittifaka destek verilmesinin önünün açılmasıyla ilgili. Türkiye’de bazı sol çevrelerin, AKP’nin geriletilmesi adına, siyaseti sandık aritmetiğine indirgeyerek, toplumdan ve solculardan ittifaka destek vermesinin istediğine şahit olduk.
Toplumun, AKP’den bir an önce kurtulma isteğinin kuşkusuz haklı nedenleri olmakla birlikte, bunun kolaycı politikalarla yürütülemeyeceğinin bilinmesi gerekiyor. Gündelik politikerci ve apolitik bir sol anlayışın, Millet İttifakı’na oy attırmaktan çok fazla işlevi olduğunu görmeliyiz. Meselenin sandığı giderek, iktidarda bulunan “AKP’ye ders vermek” gibi bir basitliğe indirgenmesi, solun gerçek siyaset ve mücadeleden koparılması, dolayısıyla devrim ve iktidar iddiasından vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Solu muhalefet cephesinin basit bir unsuru, sosyalistleri ise bir rengi olarak gören bu anlayış, yalnızca oy istemekle kalmamış, solun ilkelerini de erozyona uğratarak likidasyonun önünü açmıştır. Millet İttifakı’na AKP’yi geriletme stratejisiyle eklenmeye çalışılan sosyalistler, yerel seçimlerin sonuçlarıyla birlikte doğru bir siyaset yürüttüklerini sanabilirler. Ancak durum aldatıcıdır. Solun, seçimi kazanan sözde muhalif adaylar başta olmak üzere neyle karşılaşacağı henüz belli değildir. Diğer yandan Millet İttifakı sol ile Akşener, Karamollaoğlu gibi sağcı, gerici, muhafazakâr adayları yan yana getirmiş, solu ve sağı sandık stratejisinde buluşturmuştur. En gerici adayların, mafya bozuntularının, hırsız ve çetecilerin aday olmalarının ve onlara oy verilmesinin önü açılmıştır. Genel olarak sol seçmenin ve sosyalistlerin kazandıklarını sandıkları bir seçim geride kalırken, kaybettiklerinin neler olduğunu düşünmeleri gerekiyor. Millet İttifakı ya da bir “dış destek” olarak AKP’yi geriletme stratejisi bir sağcılaştırma projesidir. Faşizme karşı kurulduğu sanılan stratejik ittifakların solu likidasyonu anlamına geldiğini her geçen gün daha iyi anlamaktayız. Sol sandık stratejileri ile değil, örgütlü ve toplumsal bir mücadele hattı ile güçlenebilir.
Bu haber en son değiştirildi 30 Kasım 2019 08:54 08:54
Gündeme ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Adalet Bakanı Tunç, muhalefeti hedef aldı. Tunç, MHP'den istifa…
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Ukrayna'nın 4,65 milyar dolarlık borcunun iptaline ilişkin kararın Kongreye…
Merkez Bankası, kasım ayında da faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de sabit tuttu. Banka böylece üst…
Bir gencin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olduğu için yargılanan eski Kızılay Başkanı Kerem…
Laiklik Meclisi tarafından 150 kapsamlı başlıkta hazırlanan Ekim 2024 Laiklik İhlalleri Raporu yayımlandı.
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…