Bizim sokakta ‘seçim telaşı’
24-03-2019 09:11Sosyalist partiler de “çürüme”den nasibini almışsa, burjuva ‘yerel seçimler ruhuna’ teslim olmuşsa, yereldeki ‘özerk’ söylemler, İstanbul’da ayrı Kocaeli’nde ayrı Dersim’de ayrı tutumlar takınma hali siyaseten ‘caiz’ sayılıyorsa; döneceğiz en başa demektir. Sosyalist hareket her seçim döneminde fikren daha da geriliyor, fiilen sağcılaşıyor.
Nevzat Kalenderoğlu
Haftalardır AKP’nin, MHP’nin adaylarının potlarını, zırvalıklarını takip ediyoruz. Genellikle gülüyor, nadiren ‘cık cık cık!’ diyoruz.
Aday belirleme tarihi bitince, yani partiler arası ‘transfer süreci’ de dolunca; bu çürümüş adayların söylemleri, mikrofonu açık unutunca edilen itirafları, Cumhuriyet ve kadın düşmanlığı, rant sevdaları kaldı elimizde. Bu döneme özgü, kötücül örnekleri toplumun arızi bir örneği olduğunu bilerek, dolayısıyla bu durumu kanıksamadan paylaşmakta yarar var. Bir diğer taraftan ise aslında her yerel seçim bölgesinde ‘muhalif’ adaylar ile Erdoğan figürünün yarıştığını bilmek ve bu çokça gaf yapan ‘düşük profilli’ isimlerin belki de bilerek seçildiğini, siyasi hayatlarının ise çok kısa ömürlü olacağının altını çizmek gerekiyor.
‘Bizim mahalle’ diye kodlayarak, muhalif kimlikli ve anlık gelişmelere ‘telefon ekranını yukarıdan aşağı’ çekerek hızla ulaşan, ‘farkındalığı arşa ermiş’ bir toplamdan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu ‘güldürü’ işini tadında bırakıp hızla gerçekliğe dönmek gerekiyor…
Peki ya bizim sokakta olanlar? Solcular, Sosyalistler, Komünistler de bu ‘seçim’ işine kendisini biraz fazla kaptırmadı mı?
Türban ve ‘kamusal alan’
Bizim sokakta nabzı yükselten adaylardan ilki Komünist Parti’nin (TKP) İstanbul ili Güngören ilçesi için seçtiği türbanlı kadın adayı idi. Basında hızla yer buldu. OdaTV’den başladı, Akit’e; şimdi sıkça ‘Hürriyet dediğin neydi ki ne oldu’ şeklinde anılan yayının Ayşe Arman’ından t24’e. Bu popüler hal durulmak üzereyken şimdi yeni bir tartışma açıldı bu bahiste.
Türban isimli ‘siyasi simge’yle Merve Kavakçı ve Nazlı Ilıcak sayesinde tanışmış ve zamanla AKP’nin ve yaratmak istediği rejimin bir sembolü olduğuna dikkatleri çekmiştik. Bu sembolün, o dönem haklı siyasi gerekçelerle karşı duran ve siyasal alanın dışarısına taşınması gerektiğini savunanlardan olan Komünist Parti’nin, ‘türban’ı bir adayı aracılığı ile siyasal alana yeniden taşıması, üzerinde düşünülmesi gereken bir vakadır.
Komünist Parti’nin Genel Sekreteri Kemal Okuyan önce Yön Radyo’da bir sabah programında, ardından ise HalkTV ekranlarında Enver Aysever’in konuğu olduğunda; konuya ilişkin yeni bir pencere açtı. Özetle Okuyan diyordu ki; “Adayımız ‘iyi bir partili’dir; partimizi de iyi temsil eder. Üstelik kendisi ile de görüştük, ‘seçilir ise’ türbanını çıkaracak, zira belediye başkanlığı bir kamu vazifesidir; kamuda türbana karşıyız, türban kamuda ‘siyasi bir simge’dir.” [1]
Türban’ın bir siyasi simge olduğu konusunda hemfikiriz. Dolayısıyla bir Komünist Parti’yi temsil eden adayın türbanıyla siyaset sahnesine giriyor oluşu, bunun pek çok kesim tarafından ‘sempati’ ile karşılanması, rejim tartışmalarının yapıldığı ve laiklik ilkesine rahmet okunduğu bir konjonktürde yine siyaseten ele alınmalıdır. Üstelik, Komünist Parti’den Belediye Başkan adaylığı süreci de bizce bir ‘özel alan’ değil; pekala ‘kamusal alan’ tarifi içerisine konulmalıdır. Şimdi bu duruma sempati ile bakan, ‘TKP de doğru yolu buldu’ diyen pek çok kesimin o dönemki suni argümanı idi ‘kamusal alan’ ve ‘özel alan’ tarifleri.
‘Emekçiler nezdinde ilgi gören’ projeler
Hatırlatalım ve geçelim Emek Partisi’ne.
Seçimler gündeminde ‘ekonomi’ ve emekçi sınıfın yoksullaşmasına en fazla çubuk büken partilerden birisi olan EMEP, Evrensel aracılığıyla ve Genel Başkanı Selma Gürkan’ın “Ankara ve İstanbul’da sadece büyük şehir belediye başkanlığı için CHP adaylarına oy vereceğiz. Kalan diğer yerlerde geçersiz oy kullanacağız. Ancak Ankara ve İstanbul ile ilgili tercihimiz Millet İttifakını Cumhur İttifakına seçenek olarak gördüğümüz anlamına gelmiyor. Seçmenlerin iki bloka mahkum edildiği bir seçim sistemi aritmetiği ve sahadaki durum ile, emek demokrasi güçlerinin mevcut durumdaki zayıf inisiyatifi toplam olarak yerel yönetimlerdeki iktidar pratiğinin geriletilmesi için ortaya böyle bir seçenek çıkarıyor” şeklindeki sözleri yardımıyla CHP ile ittifak kararlarını deklare etti. Gürkan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’ne de Levent Tüzel ile katılmış, Evrensel’de “Demokrasinin kazanılmasının hükümetin politikalarına karşı ortak mücadeleden geçtiğini vurgulayan Gürkan, bütün kamuoyunu demokrasi ve adalet talebini sahiplenmeye çağırdı.” denilmişti.
Dolayısıyla EMEP’in İstanbul’da İmamoğlu’nu ve Ankara’da Mansur Yavaş’ı destekleme kararında belki de bir tür tutarlılıktan bahsedilebilir. Aynı yürüyüşe dair Kürt kamuoyuna açıklama gereği duyan EMEP, sıklıkla ‘adalet’ denildiğinde kendilerince birincil meselenin HDP’nin temsilcilerinin cezaevine atılması hukuksuzluğu olduğuna işaret etmişti. Nasılsa bu HDP liderlerinin yargılanmasına giden süreçte ‘Adalet Yürüyüşü’ yapan Kılıçdaroğlu ve CHP’nin rolünü, imzasını, el kaldırmasını soran yoktu… Herneyse bu yürüyüş ve sonuçları da ‘hakkı verilmeden’ unutuldu.
Selma Gürkan, Evrensel’e verdiği mülakatta ayrıca, “Dersim dışında 6 ilde ve 4 ilçede bağımsız belediye başkan adaylarımız var. Bir kısmı demokrasi güçleriyle ortak, bir kısmı Emek Partisinin desteklediği bağımsız adaylar. HDP listelerinden girilen 3 yer ve demokrasi güçleri olarak CHP listelerinde girilen 4 yer hariç 14 yerde bağımsız meclis üyesi adaylarıyla seçimlere giriyoruz. Buralarda yürüttüğümüz çalışmalarda gözlemlediğimiz şudur ki, genel olarak demokrasi ve demokratik bir yerel yönetim adına açtığımız platform işçiler ve emekçiler nezdinde ilgi görüyor. Özellikle belediye başkanlarının ücretlerinin nitelikli işçi ücretlerinden fazla olmaması, halkın yönetime katılımının bir aracı olarak halk meclislerinin esas alınması, görevini yapmayan veya yanlış yapan seçilmişlerin halk tarafından görevden alınması gibi kritik başlıklar…” ifadelerini paylaştı. [2]
Sanayiciye destek olan Komünist aday
Gürkan, AKP’yi geriletmek adına CHP adaylarının ‘kritik’ yerlerde desteklenmesini işte bu tespitle savunuyor; “genel olarak demokrasi ve demokratik bir yerel yönetim adına açtığımız platform işçiler ve emekçiler nezdinde ilgi görüyor”.
Dedik ya, bizim sokakta seçim atmosferine öylesine kaptırdılar ki kendilerini ‘aday’lar; sokağın raconunu, yazılmış veya yazılmamış kurallarını da unuttular. 3 yıl 5 yıl öncesini unuttular; pekala ‘külliyat’ı da unuttular.
Emek cephesi demişken, üzülerek devam edelim. Yine Komünist Parti’nin bir adayı…
Ordu Büyükşehir Belediye Başkan adayı Volkan Atılgan, “Yeni gelir kaynaklarını nasıl yaratırım, yatırımı üretime ve istihdama nasıl dönüştürüm düşüncesiyle hareket eden sanayiciye destek olacağız” diyor.
Evet Atılgan, yerel bir basına ‘raylı sistem’ ve ‘ücretsiz toplu taşıma’ söylemlerinden hemen sonra, sanayiciye desteklerini sunuyor.
Çürüme bulaşıcı mıdır? Sol görünümlü figürlerin TÜSİAD’la el sıkışması ile dalga geçe geçe acaba onlara mı öykünüldü, kansıksanıldı mı ‘sınıf ayrımı yapılmaksızın’ maaile, Mevlana tarzı mücadele.
Atılgan’ın tam tümcesi şöyle: “Ordu sanayicisine rahat bir nefes aldıracak liman projesini en kısa sürede hayata geçirerek günübirlik düşünmeyen, mevcut rantın paylaşımının peşine düşmeyen, krizlerden beslenerek akşamdan sabaha parasını katlama derdine düşmeyen, aksine yeni gelir kaynaklarını nasıl yaratırım, yatırımı üretime ve istihdama nasıl dönüştürüm düşüncesiyle hareket eden sanayiciye de destek olacağız.” [3]
Şimdi zamanı mı?
Ve ‘İyi Parti’nin Osmanlı tuğralı binasını ziyaret eden ÖDP Eş Genel Başkanı ve CHP Beyoğlu Belediye Başkan adayı Alper Taş. ‘Eleştirilerimizi saklı tutuyoruz’ ama… tarzıyla yine de Taş’a ve dolayısıyla CHP’ye destek amacıyla veya en azından rakip olmamak adına Beyoğlu’nda destek sunan Komünist Parti. Bir de onun Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Belma Nur Kartal. Yine yerel basına konuşan Kartal, “MHP’liler de beni tebrik ediyor” diyor.
‘Kartal seçim gezileri sırasında karşılaştığı MHP eski İlçe Başkanı’nın “MHP’ye 50 yılımı verdim, şimdi İyi Partili’yim ama ben sizi tebrik ediyorum.” dediğini de kaydet’miş. [4]
Sosyalist partiler de çürüme’den nasibini almışsa, burjuva ‘yerel seçimler ruhuna’ teslim olmuşsa, yereldeki ‘özerk’ söylemler, İstanbul’da ayrı Kocaeli’nde ayrı Dersim’de ayrı tutumlar takınma hali siyaseten ‘caiz’ sayılıyorsa; döneceğiz en başa demektir. Sosyalist hareket her seçim döneminde fikren daha da geriliyor, fiilen sağcılaşıyor.
Yaygın bir halk deyimi olarak; ‘şimdi zamanı değil, seçimler bir geçsin de..’ mi dersiniz, kabul.
Ancak unutulmasın, not düşmüş olalım; zira biz devam edeceğiz.
–
[1] ‘Enver Aysever ile Ayrıntılar’ programı, konuk Kemal Okuyan. https://www.youtube.com/watch?v=TnjYmXaQaZs
[3] http://www.orduolay.com/haber/sanayicilere-destek-olacagiz/49094