PUSULA | Dünden bugüne AKP’nin gerçekleşmeyen vaatleri

Veli Demir

Yerel yönetimler sermayenin egemenliğinden, patronların kamu kaynaklarını yağmalamasından ve kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesinden kurtarılmadan yerel yönetim sorunları da çözülemez. Emekçiler için verilen her bir sözün seçim sonrası unutulduğu ülkemizde “Kim ne veriyorsa beş fazlasını vereceğim” diyen Çankaya’nın şişmanı işçi düşmanı Süleyman Demirel’den “Ofsaytı kaldıracağım. Kale direkleri arasındaki mesafeyi artıracağım” diyen kumarhane sahibi Besim Tibuk’a, “Bütün köyler kent olacak” diyen her devrin solcusu Bülent Ecevit’ten “Her mahallede 100 trilyoner olacak” diyen  Tansu Çiller’e ütopik vaatlere alışık .

17 yıllık AKP iktidarı döneminde, kamusal hizmetlerin ticarileştirilerek sermayenin palazlandığı, kamu kaynaklarının ihaleler yoluyla yağmalandığı, rant ekonomisiyle haramilerin saltanatının güçlendiği, kentlerin beton yuvasına dönüştüğü, taşeron sistemin emekçileri daha da köleleştirildiği ülkemizde beş genel, üç yerel, üç referandum, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. Kimi vaatler her seçimde tekrarlanırken kimisi de dönemin ruhuna göre şekil değiştirdi. YSK eliyle gerçekleştirilen siyasi darbeyle İstanbul’da önümüzdeki pazar bir kez daha seçime gidilirken AKP’nin seçim vaatlerine bakalım…

2014 yılında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme bakanlığı döneminde Wikipedia erişimini engelleyen Binali yıldırım partisinin 2015 yılı seçim beyannamesinde de bulunan Gençlere 10 GB ücretsiz internet erişimi sözünü aradan geçen 4 yılda neden gerçekleştirmediklerine dair soru işaretleriyle birlikte yineledi.

2015 parlamento seçimleri öncesi ‘KİT faaliyetlerini önümüzdeki dönem sürdüreceğiz’ diyerek şeker fabrikalarının özelleştirmesini durduracağını, KİT’lerde çalışan taşeron işçilere kadro sözü veren Erdoğan, Sivas mitinginde kadro tezahüratı yapan işçilere provokatörler diyerek azarlarken Türk Şeker’de kalan Şeker Fabrikalarının satışına da devam edildi.

Siyasi parti hesapları ve adayların harcamaları şeffaflık ve denetimine dair Siyasi Partiler Kanunu’nda değişikliği de kapsayan vaatleri yerine getirmediği gibi İstanbul’da Kadir Topbaş, Ankara’da Melih Gökçek başta olmak üzere pek çok ilde istifaya zorlanan belediye başkanlarına da bazı suç ve usulsüzlüklerin takip edilmemesi garantisi verildiği yönünde iddialar hala hafızalardaki yerini koruyor.

İktidara gelişinin hemen ardından 1 Temmuz 2003’te Petrol-İş’in örgütlü olduğu Petlas Lastik Sanayi ve Ticaret A.Ş.’deki grev ve en son İzmir Banliyö Taşımacılığı Sistemi Ticaret A.Ş.’ye (İZBAN) bağlı iş yerlerindeki grev Erdoğan tarafından ertelendi. Uygulamada grev yasağı anlamına gelen ve onlarca örneği olan bu yasaklar ortadayken,  AKP neredeyse bütün seçimlerde iş sağlığı ve güvenliği kanunu, toplu sözleşme, grev ve lokavt hakları Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) standartlarına uygun hale getirilecek sözünü tekrarladı.

Seçim vaatlerinin başka bir boyutuna da her seçim öncesi yapılan indirimlerin seçimlerden sonra misliyle geri dönmesi oluşturuyor.

31 mart  yerel seçimleri öncesi toplu taşımada iki kez indirim yapılan Bursa’da BursaRay, Otobüs ve abonman ücretlerinde 1 mayıs itibariyle farklı oranlarda zam yaptı.

Kasım 2018’de Samsun’da içme suyuna yapılan %15 indirim yapıldı. Yerel seçim sonrası 1 Haziran itibariyle içme suyuna %25 zam, sayaç okuma bedelineyse %150 zam yapıldı.

Burjuva siyasetin olmazsa olmazı asla gerçekleştirilmeyecek vaatler ve seçim rüşveti örneklerinden daha bolca var ancak yukardaki örneklerin kafi olduğu kanaatindeyim.

Sonuç yerine.

31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in ”Oy isterken cennetten tapu vaadedenleri bu ülkeden defetmeyi vaat ediyoruz. Sadece oy istemiyoruz, yoldaşlığınızı, sosyalist bir Türkiye için elinizi taşın altına koymanızı istiyoruz.” çağrısını tekrar hatırlatma fayda var.