AKP ne zaman Asya ile ilgili bir girişimde bulunsa “Türkiye yüzünü Asya’ya mı dönüyor” tartışmaları gündeme geliyor. Aydınlık çevresi ve batıya öfkeli görünen yandaş yazarlar her gündemde bu konudan ayrı bir heyecan duyuyor. Ancak eksen kayması devlet yetkililerinin verdiği demeçlerle, Asya merkezli uluslararası örgütlerde rol almakla olabilecek bir değişim değil.
Türk dış politikası tarihinde adeta bir klişe haline gelmiş olan, Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren başlayan “denge politikası” bir devlet geleneği olarak tanımlanmış, asıl müttefikine kendi istediğini yaptırmak isteyen iktidarlar, müttefikin asıl düşmanı ile yüzeysel bir yakınlaşma yolunu seçerek müttefikine istediğini yaptırma yoluna gitmiştir. Cumhuriyet tarihine bakıldığında da buna benzer pek çok benzer hamle çeşitli hükümetlerce yapılmıştır. Örneğin, Soğuk Savaş dönemindeki girişimler de benzer tepkiler ile karşılanıyordu. Bunlar içinde belki de en dikkat çekici olanı ise 1974 sonrası haşhaş ve Kıbrıs meseleleri üzerinden ABD’nin Türkiye’ye ambargo uygulamaya başlamasının ardından dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in SSCB ile görüşmeleri olmuştur. Dönemin tartışmalarına dair 1978 yılında Bülent Ecevit, BBC’ye verdiği röportajda Türkiye’nin NATO’dan çıkmak gibi bir niyeti olmadığını, Türkiye’nin çok taraflı bir dış politika izlediğini belirtmişti.
Türkiye gibi bir ülkenin eksen değiştirmesi çok kolay değildir. Türkiye burjuvazisinin özellikle Avrupa ile olan tarihsel ilişkileri ve cumhuriyet döneminin büyük kısmının ABD emperyalizmi ile yakın ilişkiler inşa ederek geçiren bir Türkiye için, iktidar bir sermaye iktidarı olduğu müddetçe eksen değiştirmek hiç de kolay değildir. Ancak AKP’nin Asya’ya dönük attığı adımlar, “Türkiye eski Türkiye değil” denilerek geçmişteki örneklerden ayrı gösterilmek isteniyor. Evet doğru, Türkiye eski Türkiye değil, ancak dünya da eski dünya değil.
Dünyanın ekonomik gücünün batıdan doğuya kaydığı analizlerini de sık sık görüyoruz. Bu en azından bugün açısından kabul edilebilir. Ancak bu güç kayması yaşanırken batının eli de armut toplamıyor. Trump dönemi ABD dış politikasının önemli bir kısmını buraya oturtmak mümkün. Çin ile sürmekte olan ticaret savaşı, sonucu belirsiz bir süreç yaşıyoruz. Bunu elbette AKP de biliyor. Hamlelerini de ona göre yapıyor. Batı ile topyekûn ilişkileri sürdürürken Asya’ya göz kırpıyor. Ekonomik merkezin Asya’ya kayması ihtimaline altyapı hazırlamaya çalışıyor.
AKP’nin temel amacı batıdaki ittifaklardan kopmadan Asya’ya dönük yeni stratejiler belirlemektir. “Yeniden Asya” açılımı, Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkiler ve Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl Türkiye’nin BRICS’e dahil olması ile BRICST haline gelebileceğini söylemesi bu stratejinin bir ürünüdür. Tabi Türkiye’de başta Aydınlık çevresi olmak üzere çeşitli lobi grupları, Türkiye’nin yüzünü daha fazla Asya’ya dönmesi ve batı ile olan ilişkileri minimuma indirmesi konusunda hükümete baskı uygulamaktadır. Tabi bu noktada dikkat çekilmesi gereken bir diğer önemli nokta, Türkiye burjuvazisi bu tartışmanın neresinde durduğudur.
Diyelim ki AKP eksen değiştirmek istiyor, peki ya Türkiye burjuvazisi? AKP’nin böyle bir niyetinin şimdilik olmaması ve burjuvazinin batı ile bağları ilişkileri güçlü olduğu için böyle bir eksen kaymasının güç olduğu aşikâr. Ancak Türkiye burjuvazisinin belirli kesimlerinin ekonominin uzun vadede Asya’ya yerleşmesi ihtimaline dair önlemler almak istediği ve belli noktalarda hükümeti bu yönde politika üretmeye teşvik ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin geçtiğimiz Mayıs ayında Vatan Partisi ‘Üretimde Atılım için Türkiye-Çin İşbirliği’ toplantısı düzenledi. Katılımcılara şöyle bir bakalım: Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker ve ES Mali Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Okan, Onur Air Yönetim Kurulu Başkanı Cankut Bagana, Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Gamze Yalçın, Aydın Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yunus Şahin, Şanlıurfa Birecik Belediye Başkanı Mahmut Mirkelam, Adana Kozan Ticaret Odası Başkanı Mustafa Kandemir, Türk İş Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Eyüp Alemdar…
Bu toplantıya şimdilik fazla bir önem yüklememek gerekiyor. Şayet bu toplantı Türkiye burjuvazisinin yüzünü Çin’e döndüğünü değil, Çin ile kurulacak ilişkilerden elde edebilecekleri çıkarı maksimize etme çabası olarak görülmelidir. Vatan Partisi’nin emperyalizm ile kopması güç bağları bulunan bu patronları kendi teorik dayanağı nedeniyle milli burjuvazi olarak gördüğüne ise hiç şüphe yok.
Eksen kayması tartışmaları önümüzdeki dönemlerde de sıkça dile getirilecektir. Özellikle S-400’lerin kurulma süreci, Suriye’de İdlib ve ABD ile kurulması planlanan güvenli bölge gibi konular ve bu konuda Türkiye’nin ABD ve Rusya arasında atacağı adımlar ve bu konularla ilgili ortaya çıkabilecek sorunlar gündeme oturdukça “Türkiye’nin ekseni nereye kayıyor” tartışmaları da gündeme gelecektir. Bu noktada 10 sene sonrasına dair kesin bir şey söylemek falcılıktan öteye geçemeyecektir. Türkiye’nin ekseninin kesin olarak doğuya kaymayacağını söylemek de Türkiye sonsuza kadar batı ile hareket edecek demek de bugünden bilinebilecek şeyler değildir. Ancak yakın gelecek için yukarıda belirtilen temel nedenlerden dolayı, Türkiye’nin yakın gelecekte veya en azından AKP iktidarı döneminde ekseninin Avrasyacılığa kayması hayalden öte bir şey değildir.
Bu haber en son değiştirildi 19 Kasım 2019 01:35 01:35
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Ukrayna'nın 4,65 milyar dolarlık borcunun iptaline ilişkin kararın Kongreye…
Merkez Bankası, kasım ayında da faiz oranını değiştirmeyerek yüzde 50'de sabit tuttu. Banka böylece üst…
Bir gencin ölümüne ve iki kişinin yaralanmasına neden olduğu için yargılanan eski Kızılay Başkanı Kerem…
Laiklik Meclisi tarafından 150 kapsamlı başlıkta hazırlanan Ekim 2024 Laiklik İhlalleri Raporu yayımlandı.
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…