23 Mayıs 2017’de Filipinler’de IŞİD bağlantılı örgütlerin Marawi kentini ele geçirmesi dünyanın gündemine oturmuştu. Filipinler hükümeti 5 ay süren çatışmalar sonrası şehri geri almış, Ebu Sayyaf ve Maute örgütlerinin liderleri Hapilon ve Maute kardeşleri öldürmüştü. Yaşanan 5 aylık süreci anlayabilmek için saldırıların öncesini ve sonrasını da değerlendirmek gereklidir. Şayet IŞİD’in Suriye’deki rolü ile Filipinler’de ortaya çıkan bu durumun belli açılardan benzerlik taşıdığı görülmektedir.
İhvan uzantıları
1969 yılında Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MUKC) Nur Misuari önderliğinde kurulmuş, 1971 yılında ilk silahlı mücadeleyi başlatmıştır. Kuruluş amacı, Moro Müslüman bölgelerinin bağımsızlığını sağlamak olan MUKC’nin hedefi zaman içinde özerklik talebine dönüşmüştür. Silahlı kanadı kuruluş yıllarında faal olan bu yapı pek çok ülkeden destek almış, 1997’de İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından düzenlenen toplantılara gözlemci statüsünde katılmıştır. İlerleyen yıllarda MUKC bölünmüş, 1981 yılında, Selamet Haşimi önderliğinde Moro İslami Kurtuluş Cephesi kurulmuştur.
Mısır’da doktorasını yapan Haşimi burada bulunduğu süre içinde Müslüman Kardeşler’den etkilenmiş, eğitimini yarıda bırakarak ülkesine dönmüştür. Haşimi MİKC’yi kısa sürede ülkedeki en etkin İslamcı örgüt haline getirmiş, çatışmalarda devlet güçlerine önemli kayıplar verdirmiştir. Haşimi örgüte yabancıları kabul etmemiş, ancak dış yardımlar konusunda oldukça talepkar olmuştur. MİKC kazandığı iç ve dış destek sonucunda Filipinler tarafından kabul görmüştür. Medreselerin açılması, faizsiz banka kurulması, imam nikahı kıyılması, anayasanın kapsamadığı noktalarda şer’i hukukun uygulanması gibi konular için kurumlar kurulmuştur.
MİKC, 2011’de Filipin hükümetiyle masaya oturmuş, 2012’de Müslümanların yaşadığı bölgenin tamamını kapsaması ve iç işlerine hiç karışılmaması şartı ile özerkliği kabul etmiş, dönemin Filipin Devleti Başkanı Benigno Aquino hükümeti ile Bangsamoro Çerçeve Anlaşması’nı imzalamıştır. MİKC ile hükümet arasındaki nihai anlaşma, 2014’te imzalanan ve 2016 yılında tam olarak uygulamaya geçmesi planlanan ancak Marawi’de yaşanan saldırılardan dolayı askıya alınan Bangsamoro Kapsamlı Antlaşması’dır.
IŞİD uzantıları
Filipinler’de IŞİD ile ilişkilendirilen örgütler, Ebu Sayyaf ve Maute isimli gruplardır. Ebu Sayyaf’ın kurucusu Abdurajak Janjalani, Suudi Arabistan ve Libya’da eğitim görmüş, Afganistan’da Usame Bin Ladin ile birlikte SSCB’ye karşı savaşmış, ardından Filipinler’e dönmüş ve MUKC’ye katılmıştır. MUKC’yi ılımlı bulan Janjalani, MİKC’ye geçmek istemişse de başvurusu Selamet Haşimi’nin MİKC’ye dışarıda eğitim almış ve savaşmış olan kişileri örgüte almamasından dolayı reddedilmiştir. Janjalani bunun üzerine 1991’de Ebu Sayyaf isimli örgütü kurmuş, üyelerinin birçoğunu Afganistan ve Pakistan gibi çatışma bölgelerine eğitime yollamıştır. Janjalani 1998’de Filipinler polisi tarafından öldürülmüş, yerine kardeşi Kaddafi geçmiştir. Kaddafi de 2006’da Colo adasında Filipin askerlerince öldürülünce örgüt Isnilon Hapilon tarafından yönetilmeye başlanmıştır.
Maute örgütünün kurucuları ise Ömer ve Abdullah Maute isimli, eski MİKC üyesi iki kardeştir. Maute kardeşler örgütü, Ebu Sayyaf ve IŞİD etkisinde kalarak 2012 yılında kurmuşlardır. Sınırlı sayıda militana sahip olup 2015’te IŞİD’e bağlandığını ilan eden grup, Ebu Sayyaf ile birlikte hareket etmektedir. Maute’nin kuruluşunda kardeşlerin annesi olan Farhana Maute’nin etkin rol aldığı da bilinmektedir.
Bu örgütler Filipinler’de Hristiyanlara, kiliselere ve yabancı ülkelerin elçilik binalarına yaptıkları saldırılar ile tanınmaktadır. Ebu Sayyaf grubu da 2014’te IŞİD’e bağlandığını ilan etmiştir. Grubun lideri Isnilon Hapilon bir adım daha ileri giderek aynı yıl yayınladığı videoda kendisini IŞİD’in Güney Asya lideri olarak dünyaya duyurmuştur.
Marawi saldırıları
Çoğunlukla Müslümanların yaşadığı Mindanao eyaletine bağlı Marawi şehrinde, IŞİD’e biat eden Ebu Sayyaf ve Maute örgütlerinin saldırıları sonucu şehrin önemli bir kısmı bu örgütlerce ele geçirilmişti. Filipinler Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, bölgede sıkıyönetim ilan ederek olaylara müdahale konusunda orduya tam yetki vermiş, şehirde örgüt mensupları ve hükümet güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştı. Çatışmaların başlangıcı ise Filipinler ordusunun Ebu Sayyaf örgütü lideri Isnilon Hapilon’a düzenlenen operasyondu.
Çatışma dönemi öncesi ise Filipinler hükümetince Müslümanların temsilcisi olarak görülen MİKC ile hükümet arasında antlaşmalar imzalanmış, Mindanao eyaletini de kapsayan ve Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu bölgelerin Bangsamoro adından özerk bir yönetime kavuşması öngörülmüştü. Ancak Marawi’deki saldırılar bu antlaşmaları bir süreliğine rafa kaldırmıştı. MİKC’nin Marawi saldırıları öncesinde elde ettiği kazanımlardan ötürü Marawi’de Ebu Sayyaf ve Maute ile mücadelede hükümetten yana tavır almış, MİKC hükümete yardım için 2000 kişi yollamayı teklif etmiş, ama hükümet buna ihtiyacı olmadığını belirterek reddetmiştir.
Bu olaylara karşı birçok ülkeden Filipin hükümetine destek ve IŞİD karşıtı açıklamalar gelmiştir. ABD, Filipin ordusuna teknik yardım amacıyla bölgeye asker yolladığını açıklamış, hatta ancak sosyal medyada yayılan gizli çekim görüntülerde, ABD askerlerinin donanımlı olarak sahada olduğu görülmüştür.
Sonuç
Ocak ve Şubat 2019’da yapılan referandum ile Mindanao adasında Bangsamoro Özerk Bölgesi’nin kurulmasının ardından MİKC kamplarında silah bırakma süreci başladı. Şeriat ile yönetilecek bölgeyi 3 yıllık bir geçiş hükümeti yönetecek. Filipinler Barış Sürecinin Bağımsız Silahsızlandırma Organı (IDB) Başkanlığını ise bu dönemde Türkiye Büyükelçisi Fatih Ulusoy yürütüyor.
Filipinler’de yaşanan sürecin, Suriye’ye benzer bir politika ile IŞİD’i öne sürerek bölgeye yerleşme çabasına giren ABD’nin işine yaradığı görülebilir. Filipinler Güney Asya’nın hakimiyeti açısından ABD için oldukça önemli bir yerde. Özellikle Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetlerine karşı ABD’nin Filipinler’de mevzisini sağlamlaştırması kendisi açısından son derece önemli bir kazanım olmuştur. Bununla birlikte Orta Doğu’nun yanı sıra Güney Asya’da da İhvan’a yakın görüşteki MİKC’nin Türkiye ile olan yakın ilişkileri de göz ardı edilmemelidir. Gerek Büyükelçi’nin bölgenin özerkleşme ve örgütün silah bırakma sürecinde aktif rol alması, gerek MİKC liderinin İHH gibi örgütler ile olan ilişkileri de Filipinler’de yaşanan gelişmelerin Türkiye açısından önemini göstermektedir.
Bu haber en son değiştirildi 28 Temmuz 2019 09:30 09:30
ABD'de Biden'ın Ukrayna'ya uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma iznini vermesi sonrasında Cumhuriyetçilerden sert tepki geldi.…
15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından Kızılay’a satışı gerçekleştirilen ve değeri yaklaşık 100 Milyon TL olan…
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, yeni kitabında Donald Trump’ın baş başa görüşmede Trump’ın kendisine Doğu…
İstifa çağrılarına yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, "Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa…
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yasadışı bahis suçlamasıyla tutuklu olan 5 sosyal medya fenomeni hakkında 1 yıldan…
Sinan Ateş Davası’nda abla Selma Ateş'e yönelik saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt'un, Ankara’da iki cinayet işlediği…