Hanedanın elindeki vakıf: TÜRGEV
19-05-2019 06:0017-25 Aralık’ta ortaya çıkan daha sonra dava dosyalarına giren tapelerde başrolde yer alan vakıflardan biri TÜRGEV.
Mustafa Demiray
Osmanlı dönemin hanedan üyeleri ve varlıklı hayırsever(!) kişiler tarafından kurulan vakıflar Osmanlı içerisindeki siyasi denklemlerde, varlığa ilişkin yürütülen politikaların etrafından dolaşmakta ve vakıfların kurucu iradelerinin kadrolanması ve örgütlenmesinde önemli yer tutmaktaydı. Osmanlı’ya bu bağlamda baktığımızda valide sultanların, önemli kademelerdeki devlet adamlarının, bizatihi bu siyasi ilişkilenimler içerisinde yer tutan grupların kurduğu bir çok vakıf görürüz.
“Yeni Osmanlı”cı anlayış da gerek kamu kaynaklarının aktarımı, gerek kamu kurumlarının nüfuzlarının getirilerinin “Türk ve İslam elinde kalması” amacıyla, gerek kendi dindar ve kindar nesilleri yetiştirmek amacıyla “hanedan ailesi” eliyle benzer yapılanmalara gitti. Bunların ilk akla gelenlerinden biri ise Türgev.
Belediye Başkanlığından Başlayan, Güçlü Bağlara Sahip Bir “Aşk Hikayesi”
Türgev, 1996 yılında, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı döneminde, İstanbul Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (İSEGEV) adıyla kuruldu. 2012 yılında TÜRGEV adını alan vakıf, isim değiştirmenin hemen öncesinde de “Vergi Muafiyeti Statüsü” kazandı. TÜRGEV’in yönetim kurulu’nda ise Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak, İBB eski başkanı Mevlüt Uysal, THY genel müdür yardımcısı Murat Şeker, AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi Tülay Kalav, Okçular Vakfı spor kulübü başkanı Mehmet Fatih Kalender yer alıyor.
TÜRGEV’in yönetim kurulu başkanı ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı ve yine TÜRGEV’e ait İbn Haldun Üniversitesi İletişim Fakültesi dekanı Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun. Fatmanur Altun aynı zamanda KADEM Vakfı yönetim kurulu ve THY yönetim kurulu üyesi. Kamuoyunda “Bilal Erdoğan’ın vakıfı” diye bilinen TÜRGEV’de, Bilal Erdoğan da, Kalyoncu, Albayrak ailelerinin mensupları ile birlikte genel kurul üyeleri arasında.
TÜRGEV eski yönetim kurulu başkanı Arzu Akalın da aynı zamanda THY yönetim kurulu üyeliğini yürütüyordu. Her iki görevini de bıraktıktan sonra yerine Fatmanur Altun geçmiş. Her iki görevde de aynı sürecin işlemiş olmasından dolayı, iktidar bloğu içerisinde, kadroları arasında, belli bir bayrak devir teslimi yaşanmış gibi gözükmekte.
17-25 Aralık’ın Başrolünde TÜRGEV
17-25 Aralık’ta ortaya çıkan daha sonra dava dosyalarına giren tapelerde başrolde yer alan vakıflardan biri TÜRGEV. Bunlardan en çok gündeme gelen iddialardan biri ise Ali Ağaoğlu’nun değeri 100 milyon dolar olan 20 dönümlük araziyi TÜRGEV’e bağışlaması iddiası idi. İddialarda, Ağaoğlu’nun, bağış karşılığı İstanbul’da Maslak 1453 gibi tartışılan projelerinin önündeki yasal engelleri bertaraf ettiği iddia edilmişti.
Sürecin çok konuşulan isimlerinden Reza Zarrab’ın TÜRGEV’e bağış yaptığı iddiaları da iddianamede yer almıştı. Süreçte adı geçenler arasında ayrıca Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, Hayırlıoğlu Vakfı, iş adamı Adnan Polat, dönem milletvekili Zeynep Karahan Uslu gibi bir çok isim bulunuyordu. Aynı zamanda İGDAŞ, TCDD, Yeşilay gibi bir çok kurumun kaynaklarının TÜRGEV için kullanıldığına dair iddialar da mevcuttu.
TÜRGEV’e Küçük Bağışlar: Suudi Arabistan’dan 99.999.990 Dolar
TÜRGEV’in nasıl kullanıldığına dair en net örneklerden biri Sezgin Tanrıkulu tarafından TBMM’ye Nisan 2014’de verilen soru önergesiydi. Suudi Arabistan Royal Protocol adlı kurumdan 26 Nisan 2012’de TÜRGEV’e yaklaşık 100 milyon dolarlık bağışın ardından, Suudi Arabistan kralı tarafından 1984 yılında satın alınmış olan Sevda Tepesi olarak da bilinen Üsküdar Kandilli’deki arsanın imara açılması; iktidar, TÜRGEV ve bağışçılar arasındaki ilişkiyi en net şekilde gösteriyor.
Bugün: Belediyenin Kaynaklarından 51.6 Milyon TL
Çiğdem Toker’in gündeme getirdiği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı iddia edilen “STK (Sivil Toplum Kuruluşu)-Okul-Yurt Faaliyeti Raporu 2018” isimli raporda yer alan bilgilere göre TÜRGEV’in İBB’den aldığı para 51.6 Milyon TL. İBB’den alınan 51.6 Milyon TL içerisinde olmayan gelir kaynaklarını da şöyle sıralayabiliriz:
– Kamu iktisadi teşebbüslerinden TÜRGEV’e peşkeş çekilen taşınmazlar,
– İhale, imar vb. işleri için TÜRGEV’e yapılan bağışlar,
– Devlet destekli diğer vakıflardan TÜRGEV’e aktarılmış kaynaklar,
– İBB dışındaki belediyelerin TÜRGEV’e verdiği paralar,
– TÜRGEV’e sembolik ücret ya da sıfır TL karşılığında verilmiş arsalar,
– Vergi muafiyeti ve bunca kaynağın yanında tüm Türkiye genelindeki yurtlarından elde edilen gelirler.
– TÜRGEV’e bağlı İbn-Haldun üniversitesi ve Palet Okulları gelirleri.
TÜRGEV İktidarın Hem Kadro Hem Maddi Döngü Kapısı
Şu an halihazırda 10 binden fazla öğrenci ile temas kurmuş TÜRGEV hem “kindar ve dindar nesil” söylemindeki “ideal” için bir araç hem de İmam Hatipler gibi AKP’nin arka bahçesi görünümü ile dikkat çekiyor. TÜRGEV’e benzer şekilde işleyen, benzer isimlerin yer aldığı, Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfı’nda da durum farklı değil. İktidar, İBB’yi bırakmamak üzere sarılırken hem ideolojik hem de rant üzerinden işleyen büyük bir sistemin ana atardamarlarından birini hayatta tutmaya çalışıyor.
TÜRGEV’in Korkusu: Bağışçı Bilgileri
9 Mayıs tarihli bir habere göre TÜRGEV’in kendi sitesi üzerinden yaptığı bir açıklamada bağışçı bilgilerinin çalındığı açıklandı. Açıklama “23 yıldır tek gayesi gençliğe hizmet etmek ve Türkiye’nin dört bir yanında eğitim gören kız çocuklarımıza sıcak bir yuva olmak olan” ifadesiyle başlayarak bu noktaya özellikle vurgu yapıyor. Çalınan 10 bin öğrenci bilgisinin veri ticaretinde satılması gibi durumlar yerine vakıf; bağış yapan bağışçıların bilgilerinin “kamuoyu ile paylaşılması ihtimaline karşı” bilgilendirme yapmak ihtiyacı duyuyor. Gerek hakkındaki geçmişteki iddialar, gerekse bugünkü İBB ile “ilişkileri” ele alındığında yerinde kaygı diyebiliriz.