Kan kaybeden siyasal İslam projesi: İhvan
28-07-2019 07:1690’lardaki karşı devrim sürecini arkasına alarak yavaş yavaş kan toplamaya başlayan ve sayısız ülkede örgütlenen İhvan bir yandan ABD’nin Ortadoğu’yu dizayn etme aparatı olarak işlev görürken bir yandan da siyasal yaşamın bir parçası olmak için kolları sıvar.
Yalım Oktay
Siyasal İslam’ın en belirgin temsilcisi olan İhvan’a (Müslüman Kardeşler) ilişkin yapılacak değerlendirmelerin tamamına yakını, öyle sanıyoruz İslamcılığa ideolojik bir formasyon kazandıran bu örgütün Ortadoğu’daki yıkımın da sorumlularından biri olduğunu içermektedir. Her geçen gün daha fazla kan kaybetse de İhvan’ın ve onun çarpık ideolojisinin Ortadoğu’ya verdiği zararın telafisi için daha uzunca yıllar mücadele edilmesi gerektiği aşikâr. Bize gelince; İstanbul’u “düşük İhvancı kadroları himaye merkezi” haline getiren AKP’nin ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olmakla övünen genel başkanlarının İhvan ile göbek bağını söylemeye lüzum bile yok. Siyasal İslam projesinin iflasına yönelik değerlendirme hakkı saklı kalsın biz filmi biraz başa saralım.
1928’de Mısırlı din adamı Hasan El Benna tarafından kurulan, ideolojisi kısmen türetildiği selefiliğin görüşlerini andıran ve kendilerini “kapsamlı siyasi, toplumsal ve ekonomik ıslah hareketi” olarak tanımlayan İhvan, 1952’de Kral Faruk’un Hür Subaylar Komitesi tarafından tahttan indirilmesi sonrası 1953’te ilan edilen cumhuriyetin karşısında yer alır. 1949’da Hür Subaylar Komitesi’nin kurucu üyeleri arasında yer alan, ülkesinde krallığa son veren hareketin önderliğini yapan Cemal Abdülnasır’ın karşısındaki en güçlü muhalefet olan İhvan, ABD’nin oyuna sürmek için beklettiği yedek kulübesinin daimi oyuncusudur. Geleneksel İslam’a karşı sahih bir çizgiyi savunan Seyyid Kutub’un etkisiyle 60’ların ortasında daha radikal bir çizgiye gelen İhvan’ı, 80’lerin ortasında yeniden siyasal sistemin bir parçası haline getiren isim ise Seyyid Hamid ebu Nasr’dır. 90’lı yıllara gelindiğinde Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile beraber ABD’nin “yedek kulübesi”nde beklettiği İhvan yavaş yavaş oyuna dahil olmaya başlar. İhvan bu yıllarda güç kazanırken kimi eski ortaklıkları da son bulur. ABD’nin iteklemeleri ile Afganistan’ı ele ele cihat otobanına dönüştüren İhvan ve Suudi Arabistan’ın ilişkileri 90 Kuveyt işgali ile “yara alır” örneğin daha doğru tabirle Suudi Arabistan eski ortağı İhvan’ın üzerini çizer. CIA’in kullanışlı aparatı Cemal Kaşıkçı’nın kendi ülkesi tarafından yedi parçaya ayrılarak infaz edilmesi bu ayrılığın günümüzdeki en çarpıcı dışavurumlarından bir tanesidir mesela.
90’lardaki karşı devrim sürecini arkasına alarak yavaş yavaş kan toplamaya başlayan ve sayısız ülkede örgütlenen İhvan bir yandan ABD’nin Ortadoğu’yu dizayn etme aparatı olarak işlev görürken bir yandan da siyasal yaşamın bir parçası olmak için kolları sıvar. Bölge halkları için adeta kışa dönen Arap Baharları sürecinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da iktidarları ABD’nin ittirmesi ile ele geçiren İhvan’ın “altın çağı” ise çok kısa sürer. Tunus’ta Ennahda iktidarı terk ederken, Mısır’da Mursi yine ABD destekli bir darbeyle devrilir.
İhvan’ın Mısır’daki 1 yıllık iktidar deneyimi ibretlik örneklerle doludur. Bu süreçte siyasal İslamcılar bütün gücü tekeline alarak, toplumsal ve siyasal yaşamı kendi dinci-gerici politikaları çerçevesinde dönüştürmeye çalışırlar. Şeriat anayasası hazırlarlar, yaşam tarzını hedef alırlar, kadınları çalışma yaşamından uzaklaştırırlar, neo liberal yıkım politikalarını ABD ile birlikte hayata geçirirler. Şeriat anayasası ve cumhurbaşkanına daha çok yetki veren kararnameler ile halka cehennem hayatı yaşatırlar.
Mursi’yi nasıl bilirdiniz
“Kıymetli kardeşim, Mısır halkının seçilmiş meşru temsilcisi Muhammed Mursi, hukuksuz ve anti-demokratik bir askeri darbe sonrasında yargılandığı mahkemede, milletinin onurunu savunurken şehit olarak Hakkın rahmetine kavuştu. Bu ayıp tüm dünyaya yeter.”
Bu sözler, Mısır’ın devrik lideri Muhammed Mursi’nin ölümünün ardından Ahmet Davutoğlu tarafından sarf edilir. Davutoğlu yalnızca bir örnek, başta Erdoğan olmak üzere AKP kadrolarının tamamı Mursi’den “şehidimiz” diye bahsederek gerek sosyal medya gerekse basın-yayın organları aracılığı ile taziyelerini iletirler. Bu da yetmez bizim vergilerimiz ile benzini doldurulan Mercedes’lerine binip “bir lokma bir hırka öğütleyen” Diyanet’in kararı ile Mursi’nin gıyabında Türkiye’nin genelindeki camilerde cenaze namazı kılınır.
Mursi’nin siyasal İslamcılar açısından önemi açık zira kendisi İhvan’ın liderlerinden birisidir. Ancak işin tuhaf boyutu Mursi’nin emperyalizm karşıtı bir kurtarıcı olarak lanse edilmesidir. Zira Mursi liderliğini yaptığı İhvanın tüm kadroları gibi sonuna kadar Amerikancı bir siyasi figürdür. Temsil ettiği siyasi hareketin temel işlevinin bölgede ABD başta olmak üzere emperyalist bloğun taşeronluğunu yaptığı ise herkesin malumudur. Tüm bunlara ek olarak Mursi, göreve geldiği dönemde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e gönderdiği mektupta “aziz dostum” diye hitap edecek, Gazze’ye giden yardım tünellerine kanalizasyon suyu basacak kadar İsrail dostu bir siyasetçidir.
Aslında Mursi’nin burada alıntısını yaptığımız kısa portresi bütün siyasal İslamcıların ortak ve karakteristik özelliğidir. Siyasette adeta bir tarza dönüşen, takiye, yalan, hamaset siyasal İslamcıların ortak paydasıdır.
AKP ve İhvan’ın ideolojik kardeşliği
Türkiye’deki siyasal İslamcılar’ın, sıcak para musluğu Katar ile birlikte ideolojik ve politik olarak İhvan’a duydukları yakınlık herkesçe bilinen bir gerçek. AKP iktidarının, Suriye’de sahada cihatçı çeteleri beslerken, cephe gerisinde İhvan’cı muhalefete ev sahipliği yaptığı bu yakınlığın en somut kanıtı. Ortadoğu’daki her zemin kaymasında AKP’nin baş gösteren İhvan tutkusunun son örneği ise bilindiği üzere Libya’da yaşandı. Ancak yüksek bütçeli bir siyasal İslam projesi olan İhvan’ın kan kaybetmesi AKP açısından da zor günlerin başlangıcı sayılmalı.
Sonuç yerine
Siyasal İslamcılar için ağırlıklı olarak kullanılan “iki yüzlü” ifadesinin aslında artık gerçeği yansıtmadığı ile bitirelim yazımızı. Zira söz konusu gericilik, Amerikancılık, Siyonizmle ortaklık olunca tek bir yüzleri var, o da paranın yüzü.