Sağcılaşan siyaset: Pusulasını kaybeden sol
24-03-2019 09:22Pusulalarını CHP’ye ve HDP’ye göre belirleyen düzen karşıtı solun bir kısmı, 31 Mart yerel seçimlerinde CHP ve HDP’nin peşinden tepe taklak sağa kayışın önlenemez rüzgarına kendilerini kaptırmış durumdalar.
Ali Ateş
Genel olarak bugün “düzen solu” olarak kodladığımız kesimlerin solun genel ilkeleriyle uzaktan yakından ilgisi olmadığını belirterek başlamak lazım. Laiklik, anti-emperyalizm, kamuculuk, emekten yana olmak gibi solun değerlerinin bugün düzen muhalefeti tarafından uzunca bir süredir taşınmadığını biliyor, özellikle 31 Mart seçimleri arifesinde bu gerçeğin her gün yeni bir örneğini görüyoruz.
AKP eliyle kurulan “yeni rejimin” yerleşme sorunsalında önemli bir kavşak, 31 Mart yerel seçimlerinde aşılmışa benziyor. AKP ve MHP tarafından kurulan gerici-faşist Cumhur İttifakı’nın din bezirganlığı, yaşadığımız seçim sürecinde ayyuka çıktı. “Ezan protestosu” yalanıyla yürütülen kampanya cami minarelerine AKP pankartların asılmasına kadar vardırıldı. Tek başına din bezirganlığı yaparak değil aynı zamanda “beka sorunu” söylemi ile de emekçi kitleler üzerinde büyük bir manipülasyona tanık olduk. Milliyetçi ve dini duyguları sömürerek oy devşirme üzerine kurulan AKP-MHP seçim siyaseti aynı zamanda toplumda büyük bir düşmanlık yaratacak boyuta, bu boyutun oluşmasına neden olan kutuplaşmaya vardı. Kendilerine oy vermeyen herkesin terörle eşdeğer tutulduğu bir seçim yarışına tanıklık ediyoruz. Gerici ve emek düşmanı “yeni rejimin” döndüğü önemli kavşaktan birisi bu: Düzen siyasetinin giderek sağcılaştığı ve dincileştiği bir tablo.
Bununla birlikte “yeni rejimin yerleşme sorunsalı”nda dönülen kavşağın en önemli olgusu ise muhalefetin oynadığı rol. Düzen muhalefeti, AKP’yi geriletmek adına neredeyse AKP ile aynılaşan bir kimlik değişimi yaşamaktadır. AKP-MHP ortaklığının ortaya koyduklarından daha önemli olan bu durum, başkanlık rejiminin yerleşmesinde asıl üzerinde durulması gereken temel noktadır.
Düzen solunun kayan pusulası
Bugün 31 Mart yerel seçimlerinde emekçi halkın önüne yine büyük bir umut olarak çıkan düzen muhalefeti, bir kez daha umut tacirliğine soyunmuş gözüküyor. Ekmeleddin, Sarıgül ve İnce vakalarının yaratmış olduğu tahribat geçmemişken düzen muhalefeti bir kez daha Mansur Yavaş ve İmamoğlu ile çıkış arıyor.
CHP’nin bugün yaptığı geçmişte yaptıklarından hiçbir farklılık arzetmiyor. MHP ile ortaklık kurup Erdoğan’ın karşısına İslamcı Ekmeleddin’i çıkaran CHP’ye en büyük tokat bir sonraki başkanlık seçiminde oyunu gidip Erdoğan için kullanan Ekmeleddin tarafından atılmıştı. Benzer bir durum CHP’den istifa edip DSP’ye geçen ve bir önceki büyükşehir seçiminde CHP’nin İstanbul adayı olan Sarıgül örneğinde de görüyoruz. Muharrem İnce üzerinden yaratılan rüzgarın nasıl bir hüsranla bittiği “adam yine kazandı” sözünde saklı. Ancak her nasılsa CHP yönetiminin bütün başarısız ve yanlış politikaları bir kez daha emekçi halkın önüne getiriliyor ve geçmiş dönemin hesabı verilmeden yeni bir hesap açılıyor.
Bugün CHP’yi ne sosyal demokrat ne demokratik sol ne de ortanın solu tanımlarıyla açıklayabiliriz. CHP, çok uzun süredir merkez sağın bıraktığı boşluğa oynayan ve kendisini merkez sağa yerleştirmeye çalışan bir çaba içinde. Hal böyle olunca, AKP tarafından düzenin merkez ekseninin daha da sağa kaydırıldığı bir tabloda, CHP merkeze yerleşmek için düzenli bir sağa kayış “çabası” gösteriyor. Yukarıdaki geçmiş seçim “vakaları” sağa kayışın tarihsel ve somut örnekleri olarak dururken, 31 Mart seçimlerinde bu sağa kayışın devam ettiğini yeniden görmek bizler açısından şaşırtıcı değil.
AKP’nin din bezirganlığını eleştirirken benzer bir davranışın CHP’den gelmesi verilebilecek somut örnek. Dinin siyasete alet edilmesi, laikliği savunan bir partinin sarsılmaz bir doğrusu olması gerekirken CHP’nin İstanbul adayının Eyüp Sultan Camii’nde “yasin okuması” ve bunun basına yansıtılması benzer bir biçimde dinin siyasete alet edilmesinin versiyonu değil midir? Bu durum küçük ve sembolik bir örnek olarak düzen muhalefetinin aslında AKP tarafından belirlenen ve AKP’nin ideolojik formu içine girilen bir vaka anlamına geldiğini fazlasıyla göstermektedir. Sağa kayan CHP’nin bu davranışı, AKP’yi geriletmek değil tersine AKP’nin kurduğu yeni rejime uyum anlamına geliyor. Topyekün bir sağcılaşma süreci en fazla “düzen solu” eliyle topluma dayatılmaktadır.
Peki düzen karşıtı sol?
Ne yazık ki düzen karşıtı sol da – en azından bir kısmı için- estirilen bu rüzgarın CHP gibi parçası haline gelmiş bulunuyor. Bugün Türkiye’de düzen karşıtı sol-sosyalist güçlerin bir kısmının kendi bağımsız siyasal hatlarını örmek gibi bir derdi olmadığı 31 Mart yerel seçimlerinde bir kez daha karşımıza çıktı. Pusulalarını CHP’ye ve HDP’ye göre belirleyen düzen karşıtı solun bir kısmı, 31 Mart yerel seçimlerinde CHP ve HDP’nin peşinden tepe taklak sağa kayışın önlenemez rüzgarına kendilerini kaptırmış durumdalar.
Türkiye sosyalist hareketinde “faşizme ölüm halka hürriyet” diyerek “anti-faşist mücadeleyi” merkezi siyasal hattına yerleştirenlerin bugün MHP kökenli ve ülkücü geçmişini her fırsatta dile getiren Mansur Yavaş’ı destekleme açıklamaları ne demek istediğimizi fazlasıyla anlatmaktadır. Tek başına bu olgu değil, sosyalizmin siyasi sesi olmak yerine CHP’nin yerel adaylarını destekleyenlerden tutun da faşist İyi Parti ile resmen ittifak yapan CHP listelerinden aday olanlara kadar Türkiye sosyalist hareketinde yaşanan omurgasızlık hiçbir siyasi analize sığdırılamayacak bir reformizm ve sağa kayış örneğidir. Pusula bir kez CHP ve HDP olunca sosyalist sol içinde saydığımız kesimlerin reformize savrulmaları işten bile değil. Ancak bilinmeli ki reformizm bile bugünkü siyasal tutumlardan daha ileri bir pozisyondur.
CHP’nin bir burjuva parti olarak tarihsel kimliği üzerine bir tartışmamız bulunmuyor. HDP’nin ise geçmiş dönemde AKP eliyle kurulan İkinci Cumhuriyet rejiminin ideolojik çizgisine paralel bir tarih okuması, kendisini liberal demokrat bir siyasal konuma yerleştirmiştir. Hal böyle olunca AKP karşıtlığı ya da AKP’nin geriletilmesi adına en geniş cephenin oluşturulması uğruna CHP ve HDP’den medet uman siyasal bakış, kendisini faşist partinin destekleyicisi konumuna getirmiştir. CHP, aşiret reislerini aday gösterir, dinci Saadet Partisi adayını destekler, HDP ise CHP lehine aday göstermezken İyi Parti adayını destekler konumuna gelirken; sosyalist solun bir kısmının pusulası ise tamamen şaşmıştır.
31 Mart yerel seçimleri, AKP’nin geriletilmesi adına aslında solun gerilediği bir tabloyu önümüze çıkarmıştır.