Suriyeliler: Arafta kalmış milyonlar
04-08-2019 07:49Pusula’nın diğer yazılarında Suriyeliler krizi farklı yönleriyle ele alınacak. Bu yazıdaysa daha çok bu krizin tarihiyle ve Türkiye’deki Suriyelilerle ilgili somut verileri aktaracağız.
Okan Kilis
Ülkemizde her geçen gün derinleşen, yeni olmayan, ama özellikle ekonomik kriz ve buna bağlı olarak artan yoksullaşma ve işsizlikle büyüyen bir kriz var: Suriyeliler krizi! AKP’nin İstanbul’u kaybetmesi, bu kaybedişin önemli nedenlerinden biri olarak Suriyelilere tanınan hakların gösterilmesi, ardından İstanbul Valiliği’nin İstanbul’da kaydı olmayan Suriyelilere kayıtlı oldukları illere gitmeleri için 20 Ağustos’a kadar süre vermesi ve buna gösterilen tepkiler Suriyeliler krizini ülke gündeminde üst sıralara taşıdı. Pusula’nın diğer yazılarında Suriyeliler krizi farklı yönleriyle ele alınacak. Bu yazıdaysa daha çok bu krizin tarihiyle ve Türkiye’deki Suriyelilerle ilgili somut verileri aktaracağız.
Suriyelilerin statüsü nedir?
Öncelikle Türkiye’deki Suriyelilerin hukuki pozisyonu aktaralım: Mülteciler mi, göçmenler mi, sığınmacılar mı, vatandaşlar mı?
Uluslararası hukukta mülteci ve sığınmacı terimleri kullanılıyor. Irkı, dini, sosyal bir gruba mensubiyeti, milliyeti ve siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya tehdit altında olan ve bu nedenlerle ülkesini terk edip kaçtıkları ülkede sığınma talebinde bulunan ve bu talepleri soruşturma aşamasında olan kişiler sığınmacı olarak tanımlanıyor. Taleplerin soruşturulması tamamlandıktan ve kabul gördükten sonra mülteci statüsü kazanılıyor. Bu tanımların kaynağında 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme ya da diğer adıyla Cenevre Sözleşmesi bulunuyor. Sözleşmenin bu halinde mültecilik kabulü sadece Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde yaşayanlarla sınırlıyken, 1967 yılında imzalanan Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol’de mültecilik tanımı tüm dünya ülkelerini kapsar hale getirildi. Türkiye Cenevre Sözleşmesini 1961 yılında, Protokol’u ise 1967 yılında imzaladı, ama Protokol’u imzalarken Cenevre Sözleşmesi’nde düzenlenen coğrafi sınırlama ilkesini sürdürmeyi tercih etti. Yani, Türkiye’de mülteci statüsünü kazanabilmek için bir Avrupa ülkesinden gelmiş olmak gerekiyor.
Türkiye’de bu kavramlar, dolayısıyla ülkemizdeki Suriyelilerin hukuki durumu da, 6458 numaralı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda ve bu kanun kapsamındaki Geçici Koruma Yönetmeliği’nde tanımlanmaktadır. Yönetmeliğin ilk maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı; ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılardan, 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 91 inci maddesi çerçevesinde, uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayanlara sağlanabilecek geçici koruma işlemlerinin usul ve esasları ile bu kişilerin Türkiye’ye kabulü, Türkiye’de kalışı, hak ve yükümlülükleri, Türkiye’den çıkışlarında yapılacak işlemleri, kitlesel hareketlere karşı alınacak tedbirleri ve ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliğiyle ilgili hususları düzenlemektir.” denilmekte ve “Geçici koruma” tarifi yapılmaktadır. Yani, Türkiye’deki Suriyeliler “geçici korunan” statüsündedirler. Ne mülteci ne yarı-mülteci ne de sığınmacı sayılmamaktadırlar.
Rakamlarla Suriyeliler…
Türkiye’ye Suriyelilerin ilk toplu girişi 29 Nisan 2011 tarihinde olmuş ve 252 kişilik bir grup giriş yapmıştı. Yıllar içerisinde yapılan girişlerle ülkemizdeki kayıtlı Suriyeli sayısı şu şekilde artmıştır: 2012 yılında 14.237 kişi, 2013 yılında 224.655 kişi, 2014 yılında 1.519.286 kişi, 2015 yılında 2.503.549 kişi, 2016 yılında 2.834.441 kişi, 2017 yılında 3.426.786 kişi, 2018 yılında 3.607.563 kişi ve 18 Temmuz 2019 tarihi itibariyle 3.639.284 kişi.
Türkiye’nin toplam nüfusuna oranı yaklaşık %4.4 olan bu 3 milyon 639 bin 284 kişiyle ilgili bazı rakamlarsa şu şekilde:
- Kadın sayısı 1 milyon 668 bin 768, erkek sayısıysa 1 milyon 970 bin 516.
- 10 yaşın altında olanlar toplam sayının yaklaşık % 28’i.
- 10-18 yaş arası olanlar toplam sayının yaklaşık % 18’i.
- 15-24 yaş arası olanlar (genç nüfus) toplam sayının %22.5’u. (Bu oran Türkiye nüfusu için %15,8)
- Suriyeli nüfusun yaş ortalaması 22,5 (Bu ortalama Türkiye nüfusu için 31,7).
- Geçici barınma merkezlerinde, yani kamplarda, yaşayan Suriyeli sayısı, 25 Temmuz 2019 itibariyle, 87 bin 280 kişi. Yani, Suriyelilerin sadece %2,40’ı kamplarda yaşıyor; bu kamplar 8 ile dağılmış durumdalar (Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adana, Malatya) ve 11 adetler.
- Şehirlerde yaşayan Suriyelilerin sayısı, 11 Temmuz 2019 itibariyle, 3 milyon 526 bin 996 kişi ve bu sayı toplam Suriyeli nüfusun % 97,15’i.
- Suriyeliler Türkiye’nin 81 iline de yerleştirilmiş durumdalar. Kayıtlı olarak en az Suriyeli bulunan şehir 25 kişi ile Bayburt, en çoksa 547.716 kişi ile İstanbul. Tabi İstanbul’a kayıt dışı olarak gelen ve sayısı tam bilinmeyen bir Suriyeli nüfus da var.
- Nüfus açısından İstanbul’u takip eden ve 100 bin kişinin üzerinde olan iller, 18 Temmuz 2019 itibariyle, sırasıyla Gaziantep (445.154 kişi), Şanlıurfa (430.237 kişi), Hatay (431.098 kişi), Adana (240.752 kişi), Mersin (201.607 kişi), Bursa (174.770 kişi), İzmir (144.802 kişi), Kilis (115.903 kişi) ve Konya (108.234 kişi).
- Suriyelilerin sayısının yerel nüfusa göre en yoğun olduğu ve yüzde 10’u aştığı yerlerse sırasıyla Kilis (% 81,31), Hatay (% 26,78), Gaziantep (% 21,94), Şanlıurfa (% 21,13), Mersin (% 11,11), Adana (% 10,84) ve Mardin (% 10,54). Bu yoğunluğun en az olduğu illerse % 0,02 ile Artvin ve % 0,03 ile Bayburt.
- Kasım 2018 itibariyle, son sekiz yılda Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı 405 bin 521.
- 2014-2019 arasında üçüncü ülkelere yeniden yerleştirilmesi yapılan Suriyeli sayısı 15.352 kişi.
- 8 Mart 2019 itibariyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilen Suriyeli sayısı 79 bin 894 kişi.
- 31 Mart 2019 itibariyle Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli sayısı 31 bin 185 kişi.
- 21 Temmuz 2019 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre ülkesine dönen Suriyeli sayısı 337 bin 729. (AFAD’ın Aralık 2016-Ocak 2017 arasında yaptığı araştırmada “Suriye’ye geri dönmeyi hiçbir zaman düşünmüyorum” cevabını verenlerin oranı kamplarda kalanlarda %21,5 ve kamp dışında kalanlarda %15,6 olarak tespit edilmiş. Zaman geçtikçe bu oranların da artması bekleniyor.)
Bu sayıların Türkiye’deki Suriyeli kriziyle ilgili genel bir görünüm sunduğunu söyleyebiliriz. İki noktayı gözardı etmeden tabi: 1) Bu sayılar resmi kayıtlı rakamlardır ve gerçekte bu rakamlar daha farklıdır ve 2) Suriyelilerin Türkiye’deki sosyal ve ekonomik koşullarıyla ilgili bir veri, rakamsal anlamda, oluşmamıştır, gözleme dayalı olarak söylenebilecek olan nokta Suriyelilerin Türkiye’deki sömürü düzeninin içsel bir parçası haline gelmeye başladığıdır. Önümüzdeki yıllar hem Türkiye’deki Suriyelilerin toplumsal, sosyal ve ekonomik pozisyonları hem de Suriyeli krizinin gelişimiyle ilgili ciddi gelişmelere işaret etmektedir.
(Yazıdaki rakamlar için Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Mülteciler Derneği verilerinden faydalanılmıştır.)