Ülkemizde her geçen gün derinleşen, yeni olmayan, ama özellikle ekonomik kriz ve buna bağlı olarak artan yoksullaşma ve işsizlikle büyüyen bir kriz var: Suriyeliler krizi! AKP’nin İstanbul’u kaybetmesi, bu kaybedişin önemli nedenlerinden biri olarak Suriyelilere tanınan hakların gösterilmesi, ardından İstanbul Valiliği’nin İstanbul’da kaydı olmayan Suriyelilere kayıtlı oldukları illere gitmeleri için 20 Ağustos’a kadar süre vermesi ve buna gösterilen tepkiler Suriyeliler krizini ülke gündeminde üst sıralara taşıdı. Pusula’nın diğer yazılarında Suriyeliler krizi farklı yönleriyle ele alınacak. Bu yazıdaysa daha çok bu krizin tarihiyle ve Türkiye’deki Suriyelilerle ilgili somut verileri aktaracağız.
Suriyelilerin statüsü nedir?
Öncelikle Türkiye’deki Suriyelilerin hukuki pozisyonu aktaralım: Mülteciler mi, göçmenler mi, sığınmacılar mı, vatandaşlar mı?
Uluslararası hukukta mülteci ve sığınmacı terimleri kullanılıyor. Irkı, dini, sosyal bir gruba mensubiyeti, milliyeti ve siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya tehdit altında olan ve bu nedenlerle ülkesini terk edip kaçtıkları ülkede sığınma talebinde bulunan ve bu talepleri soruşturma aşamasında olan kişiler sığınmacı olarak tanımlanıyor. Taleplerin soruşturulması tamamlandıktan ve kabul gördükten sonra mülteci statüsü kazanılıyor. Bu tanımların kaynağında 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme ya da diğer adıyla Cenevre Sözleşmesi bulunuyor. Sözleşmenin bu halinde mültecilik kabulü sadece Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde yaşayanlarla sınırlıyken, 1967 yılında imzalanan Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol’de mültecilik tanımı tüm dünya ülkelerini kapsar hale getirildi. Türkiye Cenevre Sözleşmesini 1961 yılında, Protokol’u ise 1967 yılında imzaladı, ama Protokol’u imzalarken Cenevre Sözleşmesi’nde düzenlenen coğrafi sınırlama ilkesini sürdürmeyi tercih etti. Yani, Türkiye’de mülteci statüsünü kazanabilmek için bir Avrupa ülkesinden gelmiş olmak gerekiyor.
Türkiye’de bu kavramlar, dolayısıyla ülkemizdeki Suriyelilerin hukuki durumu da, 6458 numaralı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda ve bu kanun kapsamındaki Geçici Koruma Yönetmeliği’nde tanımlanmaktadır. Yönetmeliğin ilk maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı; ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılardan, 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 91 inci maddesi çerçevesinde, uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayanlara sağlanabilecek geçici koruma işlemlerinin usul ve esasları ile bu kişilerin Türkiye’ye kabulü, Türkiye’de kalışı, hak ve yükümlülükleri, Türkiye’den çıkışlarında yapılacak işlemleri, kitlesel hareketlere karşı alınacak tedbirleri ve ulusal ve uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliğiyle ilgili hususları düzenlemektir.” denilmekte ve “Geçici koruma” tarifi yapılmaktadır. Yani, Türkiye’deki Suriyeliler “geçici korunan” statüsündedirler. Ne mülteci ne yarı-mülteci ne de sığınmacı sayılmamaktadırlar.
Rakamlarla Suriyeliler…
Türkiye’ye Suriyelilerin ilk toplu girişi 29 Nisan 2011 tarihinde olmuş ve 252 kişilik bir grup giriş yapmıştı. Yıllar içerisinde yapılan girişlerle ülkemizdeki kayıtlı Suriyeli sayısı şu şekilde artmıştır: 2012 yılında 14.237 kişi, 2013 yılında 224.655 kişi, 2014 yılında 1.519.286 kişi, 2015 yılında 2.503.549 kişi, 2016 yılında 2.834.441 kişi, 2017 yılında 3.426.786 kişi, 2018 yılında 3.607.563 kişi ve 18 Temmuz 2019 tarihi itibariyle 3.639.284 kişi.
Türkiye’nin toplam nüfusuna oranı yaklaşık %4.4 olan bu 3 milyon 639 bin 284 kişiyle ilgili bazı rakamlarsa şu şekilde:
Bu sayıların Türkiye’deki Suriyeli kriziyle ilgili genel bir görünüm sunduğunu söyleyebiliriz. İki noktayı gözardı etmeden tabi: 1) Bu sayılar resmi kayıtlı rakamlardır ve gerçekte bu rakamlar daha farklıdır ve 2) Suriyelilerin Türkiye’deki sosyal ve ekonomik koşullarıyla ilgili bir veri, rakamsal anlamda, oluşmamıştır, gözleme dayalı olarak söylenebilecek olan nokta Suriyelilerin Türkiye’deki sömürü düzeninin içsel bir parçası haline gelmeye başladığıdır. Önümüzdeki yıllar hem Türkiye’deki Suriyelilerin toplumsal, sosyal ve ekonomik pozisyonları hem de Suriyeli krizinin gelişimiyle ilgili ciddi gelişmelere işaret etmektedir.
(Yazıdaki rakamlar için Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Mülteciler Derneği verilerinden faydalanılmıştır.)
Bu haber en son değiştirildi 4 Ağustos 2019 09:06 09:06
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…
Milli Savunma Bakanlığı, Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreni sonrasında yaşanan kılıç çatma töreni sonrasında…
Diyarbakır'da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde itirafçı olan…
Hamas'ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, Gazze'de ateşkes görüşmeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. el-Hayye, "Gazze'nin…
Çocukları ilaçlarla manipüle ederek istismara uğradığına inandıran 'Profesör Kabus' olarak tanınan Salık Zoroğlu'nun kullandığı ketamin…
23 Derece hesabının sahibi Gökhan Özbek, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gözaltına alındığını duyurdu.