Rap müziğin önlenemez yükselişi - 2

Açılan bu piyasayı gören rapçiler zamanında yerden yere vurdukları trapi artık yapmaya başladılar, çünkü “akarken doldurmak” lazımdı. Trapin seksen milyona yayılmasının ardından, parçalar devletin kulağına gitti ve konulardan (uyuşturucu, alkol, cinsellik vb.) memnun kalmadılar. Birkaç Mc tutuklandı, olaylar ses getirdi ve salıverildiler.   

Rap müziğin önlenemez yükselişi - 2
Ali Akif Ece
KÜLTÜR

Rap’in icracıları ve tüm dünyadaki yaratıcıları incelendiğinde bir diaspora müziği olduğu net olarak görülebilir. Amerika’da siyahiler, Fransa’da Cezayirliler, Almanya’da Türkiyeliler vb. etnik azınlıkların sahiplendiği, bu müzikle doğrudan sorun ve taleplerini dile getirdiklerini görürüz. Özellikle soğuk savaşın sona ermesi ve SSCB’nin dağılmasının ardından emperyalizmin topyekûn sömürüsünün yarattığı globalizm, rap müziği iyiden iyiye yaygınlaşmıştır. Keza rap aslında taşıdığı nitelikler bakımından başlı başına farklı bir kültürün ürünüdür; “Hip-Hop” kültürü. Hip-Hop pek çok tarihçi ve eleştirmene göre genç insanların gece boyunca yeni kimlikler, şiddetli sanat formları ve daha sonraları bütün bir endüstriyi inşa etme süreçleridir. Bu kültürün temel uzantılarından biri rap müziktir aynı şekilde kültürün dansı break dans, yazı stili grafitidir. Özel olarak rap “Rhythmic and Poem” ya da “Rhythmic African Poem” olarak tanımlanır, ismini de zaten buradan almıştır. Ritimlerin revize edilmesiyle doğan yeni samplelar (sesler) rap müziğin alt yapısını oluşturmuştur ki samplelar daha sonra “beat” şeklini alacaklardır. Özü itibariyle rap müzik bir dans müziğidir bütünsel olarak baktığımızda Jamaikalıların yurtlarında ritim sazlarla yaptığı ibadetin revize edilmiş bir halidir. Yani aslında teknik olarak dinlediğimiz bir çeşit ilahi. (Müzikolojik olarak buraya oturmasa da etimolojisi itibariyle böyledir.)

Rap müzik konusu ise kültürünü tamamlar niteliktedir. Eşitsiz ekonomik gelişim, sosyal statüler, ırkçılık karşılığı, sokak kavgaları, gangsterlik vb. konular barındırdığı için yükselişi boyunca kötü bir üne sahip oldu. Gel gelelim bu kötü şöhret de yükselişine engel olamadı. Rap dinleyen çocuklar ileride bu müziği icra etmeye başlayıp “MC” oldular. Mc yani Master Of Ceremonies rap müzik icra eden kişilere verilen addır. Rap müzik üretimi ve kalitesi doğrudan yapılan dilin fonetik yapısı ile ilgilidir. Bu yapı da bir gelişim sürecinin ürünüdür.

KREUZBERG’DEN KADIKÖY’E

Rap meselesine dair ön birkaç analiz yaptık, bunlar şimdi açacağım başlığı anlamamıza daha da yardımcı olacak diye düşünüyorum. Daha önce de belirttiğimiz gibi HipHop dünyadaki iletişim teknolojilerinin ilerlemesiyle devasa bir sermayeye dönüşmüş bir alt kültür, küresel bir fenomendir. Rap Avrupa da önce Fransa’ya daha sonra Almanya’ya uğradı. Türkiyeli gençler burada bu müzikle tanıştılar. Teknik ve teorik olarak rap buradaki gurbetçilerden gelse de aslında ilk rap vokallerini bizlerin kulağına daha önce sıkça çalınmıştı. MFÖ’ nün Alidesidero’ su, Grup Vitamin’ in İsmail’ i olsun bu gibi örnekler Türkiye’ de denendiler ve rap vokaliydiler. Ama içlerinde HipHop eksikti. Bu yüzden tutunamadı. Bu anlamda ilk eseri Alper Aga (Cartel Grubu) o zamanlar King Size Teror grubundayken grubun çıkardığı “The World İs Subversion” albümünde bir parçayla verdi “Bir Yabancının Hayatı”

Tabi ki müthiş bir parça değildi ama başlangıçtı. 1995’de Cartel piyasaya girince listeleri altüst edecekti. Uzun yıllar en çok satan rap albümü olarak kaldı. Daha sonra olaylar birbirini kovaladı. Türkçe Rap artık doğmuş ve büyüyordu.  İlk dönemleri (ki onlar rap üstat olarak anılırlar) Fuat Ergin, Dr. Fucs, Ceza, Sagopa, Mode XL, Norm Life, Cash Flow ve Yener Çevik çekti. Bu isimler hala müziğe devam ediyorlar. Fakat ne rap eski rap ve piyasa eski piyasa değil.

Birkaç örnek vermem gerekirse, Sagopa Kajmer piyasa da adını ilk olarak Kuvvet Mira (Sagopa,Ceza,Fucs) grubuyla duyurmuştu. Bu süre zarfında şimdi oldschool adını alan battle rap yapıyordu. Kuvvet Mira ekip içerisinde bazı anlaşmazlıklardan dolayı dağıldı daha sonra Sago kendi yolunu çizdi. Melankolia Family adlı bir stüdyo kurdu ve burada içerisinde Flamenko vokallerden tutun arabesk altyapılara kadar her şeyi barındıran bir rap müzik üretmeye başladı. (Baytar, Galiba, Meftun, Ahmak Islatan gibi şarkılara bakılabilir.) Bu süreç içerisinde evlenen Sagopa’nın liriklerine fazla mistik bir hava hâkimdi. Yakın zaman sonra İsmail Ağa tarikatına yakınlaştı ve artık Cübbeli Ahmet hoca çıktığı televizyon programlarında bile kendisinden bahseder olmuştu. On sene boyunca Sago müthiş bir dinleyici kitlesi topladı. Rap camiası içerisindeki tartışmalardan olabildiğince kendini uzak tutmaya çalıştı, Akp’ nin düzenlediği bir çok konsere çıktı ve çok büyük yapım şirketleri Sagopa’nın ağzına bakıyordu. 2017 yılında Sago sosyal medyadan yaptığı duyuruyla, eski hayatını geride bıraktığını, Ateist olduğunu ve boşandığını duyurdu. Ayrıca hayranları siyasi görüşünü ve akp konserlerini sorunca “İşimi yaptım paramı aldım, siyaset bir bataklık ben bu bataklığa hiç girmedim.” dedi.

Kuvvet Mira dağıldıktan sonra diğer rapçiler de kendilerini geliştirerek yollarına devam ettiler. Buradan Türkçe Rap’ te üç ayrı ekol doğmuş oldu; Ceza, Sago, Fuat. Ceza, Türkçe Rap’i tam manasıyla icra ediyor ve bu işi cidden iyi yapıyordu. Liriklerinde anlam yüklüydü, çift uyaklı kafiyeler kullanıyordu ve vokalleri çok hızlıydı. Keza “En iyi Türkçe Rap albümü? “ sorusuna verilen cevap şüphesiz hala “Ceza – Rap Star (2004)” dür. Bu dönemde Ceza, Almanya’da Rapi yaratan isimlerden Killa Hakan ile birçok çalışmaya imza atmış ve “Bomba Plak” adlı bir albüm çıkarmıştır. Fakat Türkiye, Ceza’yı 2006’de çıkarmış olduğu “Yerli Plaka” albümüyle tanımış oldu. O zamanlar bir tv dizisinin de jenerik müziği olan albüm Türkçe Rap’i ilk kez bu kadar geniş kitlelerin tanımasını sağlamıştı. Bunun dışında Ceza, Mozart’ın Türk Marşının üzerine rap yazıp kaydetmiş ve Periyodik cetveli öğrencilerin daha iyi kavrayabilmesi için rap yazmıştır.

Fuat Ergin ve Almanya’daki rapçiler için ayrı ve çok uzun bir başlık açmam gerekli belki de. Fuat, Türkçe Rap’in en büyük emektarlarından, bu su götürmez bir gerçek. Hayranları tarafından “RapÜstad”  olarak anılır. 1992’den bu yana rap yapan Fuat büyük çıkışını “Hassickdir” albüm serisiyle yaptı. Yıllar geçtikçe Fuat birçok dalgalandırıcı işe imza attı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı ile Minifest ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın düzenlediği Çocuk Şenliği’nde çocuklara rap öğretileri yaptı. Mayıs 2010’da Sabancı Üniversitesi’nde Rap Workshop düzenledi. Sanatçı Aslı Çavuşoğlu ile birlikte TRT’nin 1985 yılında kullanımını yasakladığı kelimelerle “191/205” adlı şarkı projesine imza attı. Çavuşoğlu’nun İstanbul ve Paris’te açılan sergilerinde yer alan “191/205” adlı parça plağa basıldı. Parçanın altyapısı, Türk cazcı Erol Pekcan’dan sample alınarak İsmail Genç tarafından yapıldı. Kendinden sonra ki birçok Mc’yi etkiledi ve onlara yol gösterdi ve o gençler yıllar sonra bugün hala rap müziği besleyen “Sefalet” grubunu kurdular.

O zamanın Sefalet grubu Türkiye’nin en iyi Mc’lerini çıkarttı. Patron, Saian, Da Poet, Karaçalı, Şehinşah ve Hayki Sefalet grubundaydılar. İçerik ve kalite olarak Rap altın çağını aslında o zamanlar yaşıyordu. Artık rapin sınırları belirlenmişti. Üç farklı türü vardı; Protest rap, Battle rap ve Melanko rap. Aslında teorik olarak böyle bir ayrım söz konusu değil ama Türkiye de rap yorumları bu şekildeydi. Söz konusu olmamasının sebebi aslında rap müziğin zaten protest oluşu, bir tepki müziği oluşudur. Battle türü rapte serbest atışmaların yansımasıdır ki bu da protest müziğin bir yöntemi olarak ortaya çıkmıştır. Melankolik rap müzik ise aslında rapin doğrudan melodik altyapısıyla ilgilidir. Bu bağlamda incelersek rap protest bir müziktir ve protest rap müzik deyince Türkiye’de bilmemiz gereken isimse Saian’dır

Klasik Rock müzik için Pink Floyd ne ise Türkçe Rap için Saian o dur.  Saian, liri kalitesi en yüksek Mc’lerin başında gelir. Parçalarında; İsmet Özel, Ece Ayhan, Nazım Hikmet, Cemal Süreya gibi şairlerden öykünmeler, alıntılar görebilirsiniz. Müzik altyapılarını ise cidden çok kaliteli seçtiğini her albümünde bizlere gösteriyor. Uzun yıllardır rap müzik yapan Saian, bugüne kadar hiçbir sermayeden medet ummadan, yapım-plak şirketleri kovalamadan rapini en iyi şekilde icra etmiş nadir Mc’lerden. Tematik albümleriyle camiada fazla ses getiren Saian’nın son çıkardığı albümü “Berhava” da bunlardan biri ve Türkçe Rap tarihindeki en iyi protest albüm diyebiliriz sanıyorum. Elbette Çağrı Sinci, Dipnot, Boykot gibi protest rapi iyi icra eden Mc’ler var fakat Saian burada çok farklı bir yere oturmakta.

RAP’İN SONU GELDİ “TRAP”

Yıllar içerisinde rap Türkiye’de dünyanın her yerinde olduğu gibi alttan alta büyüdü. Yüzlerce Mc piyasaya çıktı ve binlerce kayıt alındı. Görece dar fakat sıkı bir kitleye sahip oldu. Türkiye’de müzik endüstrisi bir sıkışma içerisindeydi pop müzik eskisi kadar dinlenmiyordu. Yeni jenerasyonun farklı eğilimleri vardı. Bir zaman sonra fark edildi ki rap dinleyen kitle azımsayacakları ölçüde değilmiş. Hemen harekete geçildi, reytingi yüksek dizilerde VeVo yapım şirketinin sponsorluğunda rap çalınmaya başladı ve tuttu da. Daha sonra dizilerde çalınan rapler arabalarda, barlarda çalınmaya başladı ama yine bir sorun vardı prostürü itibariyle rap sıkıcıydı!   Bu dönemde şirketler de rap müziğin farkındaydı fakat orijinal rap müziği gece kulüplerinde çalmak hayli zor ve anlamsızdı. Bu durum çözülebilirse eğer popun yeri dolacak hem de sıkışan müzik sermayesine yeni bir kanal açılacaktı. Çözüm yine Amerika’dan geldi. “Migos” adlı bir grup, rap müziği revize edilmiş bir halini yapıyordu ve buna “trap” dediler. Lirikler umursanmadan yapılan bu müzik popüler kullanımı açısından bir “disco” müziğiydi. İşin aslı şuydu ki önce afro beatler (klasik müzik altyapıları) upgrade edildi buradan bir “grim” yani sert bir müzik altyapısı doğdu.  Bunun yüksek BPM’le revize edilmesiyle Dirty South rapler ortaya çıktı ve son olarak bunların mixlenmesiyle trap meydana geldi.

Trap aslında autotune teknolojisinin uygulanmasıdır. Autotune sayesinde vokallerin sesleri metalik formlardan auto bass formlara kadar her şekli alabilir. Atası rap müzik olan bu biçimi başlarda rapçilerin çoğu yadırgadı. Haklılardı, çünkü rap müziğin konularını önemsizleştiriyor çok basit cümlelerden bir ritim oluşturulup bilgisayar başında bir saat içerisinde “şarkı” yapılabiliyordu. Bu HipHop kültürüne aykırı sadece tüketim endeksli bir anlatıydı. Daha sonra Türkçe Rap’in önemli karakterlerinden Ais Ezhel (bugünkü adıyla Ezhel) “Müptezhel” adlı bir albüm çıkardı. Ezhel, müzisyen bir ailenden geliyordu ve iyi bir müzisyendi. Bu yüzden albümü de müzikal olarak başarılıydı. Daha önce Türkiye’de trap çalışmalar olmuş olsa da Ezhel en kitlesel patlamayı yaptı.

Sonuç olarak sermaye yönünü belirlemişti. Açılan bu piyasayı gören rapçiler zamanında yerden yere vurdukları trapi artık yapmaya başladılar, çünkü “akarken doldurmak” lazımdı. Trapin seksen milyona yayılmasının ardından, parçalar devletin kulağına gitti ve konulardan (uyuşturucu, alkol, cinsellik vb.) memnun kalmadılar. Birkaç Mc tutuklandı, olaylar ses getirdi ve salıverildiler.

Rap müziğin yanı sıra trap bir sanat değil. Sanattan ziyade “ses mühendisliği” dir. Ve her mühendislik prensibinde olduğu gibi değişim-gelişimi bir süre sonra miadını doldurmasını sağlayacak. Ve bir gün bu da son bulacak. O yüzden bilmeliyiz bir şeyin popüler olması kalitesiz olduğu anlamına gelmez ancak bu sanat için geçerlidir, teknoloji için değil. Müzikle kalın, sanatla yaşayın şayet bunları yaşatmak da öldürmek de bizim elimizde.

Yazı dizisinin ilk yazısı: