Üniversitelere sadece türban mı girdi?
"Türban Neyi Örtüyor" diyen Sosyalist İktidar Parti'li (SİP) öğrencilerdi. Türbanın, dinci geriliğin ‘hangi ayıbını’ örttüğünü sordular.
Aydın Marmara
Son dönem seçimlerin modası AKP’nin geriletilmesi söylemi olmuş durumda. Tek değişken olarak bu alınıyor, geri kalan sınıfsal karşıtlıklar sosyalist solun kimi özneleri açısından denklem dışında bırakılıyor. Düzen muhalefeti ise AKP’nin iddia ettiği suni toplum yapısı üzerinden siyaset yürütüyor. “Muhafazakar yüzde 65’in milli ve manevi değerlerine yabancı sol” söylemi düzen solunu 2. Cumhuriyet’te sağcılaşma yarışına sokuyor. İktidarından, düzen muhalefetine mitingler dualarla açılıyor, mitinglerde mehter marşları çalınıyor. Geçmiş dönemlerin mücadele başlıkları İmam Hatiplerin kapatılması, bilimsel eğitime ket vurulması gibi konular yani kısacası gericilikle mücadele başlıkları gözardı ediliyor. Bunun yerine seçim barajlarının geçilmesi, belediye rantlarının iktidardan muhalefete geçmesi bir geriletme olarak sunuluyor.
Yukarıda giriş olarak verdiğimiz kabullenişlerin üzerinden yürüyen “geriletme” siyasetinin (matematiksel olarak sunulan gerilemenin) gerçek hayatta aslında siyaset olarak alan genişletmesine neden olduğu görmezden geliniyor ya da görülmüyor. Bunu biraz açmak yazının selameti açısından iyi olacaktır. Çünkü ortada siyasal İslamın kendisine benzettiği muhalefet nedeniyle bir gerileme değil alan genişletme bulunuyor. Bu alan genişletme en çok düzen muhalefetinin sağcılaşması veya kötü bir AKP taklidi olması nedeniyle oluştu. Bu noktada sözü AKP kadrolarından Bekir Bozdağ’a bırakalım: “Bir dönem CHP 28 Şubat darbesinin motor gücüydü. Erbakan hocamız imzayı atarken boncuk boncuk terlerken onu zorlayanlarla beraberdi. Erbakan Hocamızın sahip olduğu değerlere harp açmışlardı. Bugün Kılıçdaroğlu ve ekibi merhum Erbakan Hocamız ve ekibine dua eder hale gelmişlerdir. Onlarla ortak hareket eder noktaya gelmişlerdir. Bu bizim siyasetimizin büyük başarısıdır.”¹
Bekir Bozdağ bu sözleri geçen sene korsan 24 Haziran seçimlerine doğru ittifaklaşma nedeniyle söylemişti. Erbakan’ın sahip olduğu değerlerin ne olduğunu üniversitelerde gördüğümüz noktarıyla biliyoruz. “Milli Piyango haramdır” pankartlarının kampüslerde kimin tarafından açıldığı herkesin malumu. Gelelim sözlerde dikkati çeken “AKP başarısı” yani siyasal islamcı başarısı olacaktır. Bu başarının düzen siyasetinin öznelerinin benzeşme hali olduğunu söyleyebiliriz. Peki ya üniversitler bu benzeşme ve gericileşme halinden payını almadı mı?
Siyasal İslamın bir dönem mücadele başlığıydı türbanın üniversitelere girmesi. Kimi sosyalist yapılar İslamcılarla birlikte ortak mücadele alanı olarak gördükleri “vesayet rejiminin yıkılması” noktasında üniversitelerde türbana özgürlük eylemlerinde varlık gösteriyorlardı. Siyasal İslamcılar açısından “28 Şubat zulmü” onları son derece mağdur etmiş, ikna odaları kurulmuş, “özgürlük” alanlarına müdahale edilmişti. Tabii sadece bunun bir parçası sosyalist soldan özneler değildi; liberaller de 1.Cumhuriyetle hesaplaşma noktasında bir dönem vesayet rejimi söylemine ortaklardı. Hep birlikte laiklik tanımının güdükleştirilmesine, ayakları üzerinden baş aşağı çevrilmesine ortak oldular.²
1997 yılında bu güdükleştirmeye siyasal İslamın üniversitelere, türbanı koçbaşı olarak kullanıp girmesine karşı çıkan geleneğimizin önemli köşe taşını oluşturan “Türban Neyi Örtüyor” diyen Sosyalist İktidar Parti’li (SİP) öğrencilerdi. Türbanın, dinci geriliğin ‘hangi ayıbını’ örttüğünü sordular. Dinci gericilik dayattığı ortaçağ düşüncesiyle, sermayeyle arasındaki kan bağıyla imzasını taşıyan katliamlarla, Çorum’la, Maraş’la, Kanlı Pazar’la, Sivas Katliamıyla suçluydu. SİP’li Öğrenciler yaptıkları çalışmalarda bu suçları teşhir ettiler.³ Bu girişimlerin bir özgürleşme hamlesi olmadığı aksine türbanın koçbaşı olarak kullanıldığı, gericiliğin bu yolla üniversitelerde alan genişletmeye çalıştığının altını çiziyorlardı. Sonrasında AKP iktidar oldu “vesayet rejimini yıkma” adına kimi ittifaklar kuruldu. Ve türban üniversitelere hatta lise ve ilkokula kadar girdi.
Yazımızın başlığına bir bakış atalım; peki “üniversitelere sadece türban mı girdi?” Bu soruyu yanıtlamak için sadece son 1.5 aylık üniversite gündemine bakmamız yeterli olacaktır. ODTÜ’de türlü “imkansızlıklar” bahane edilerek evrim konferansı iptal edildi, bahar şenliklerinden geri adım attırılmaya çalışıldı. Kimi üniversitelerde Ramazan vesilesiyle yemekhaneler kapatıldı. Gericiliğin ne boyuta ulaştığının en vahim örneği ise 2 gün önce geldi: “Ege Üniversitesi’nde düzenlenecek resim sergisi için öğrencilerin çizdiği iki eser Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı (SKS) tarafından müstehcen bulunarak sergiden çıkarıldı”(4). Müstehcen bulunmasının sebesi ise “resimde sırtı görünen kadın figürleri” idi. Bu kadarına da pes doğrusu diyorsunuz değil mi? Ama geldiğimiz nokta budur… Gericilikle sorunu olmayan 2. Cumhuriyet’in sağcı paradigmasıyla sağa kayan düzen muhalefetinin kabullenişleri ortadayken, kimse ilericilik ittifakından bahsetmemelidir. Kafanızı kuma gömme halinden çıkarırsanız bu gerçeği görebilirsiniz.
Bugün üniversiteli gençlik açısından geleceksizlik sorunu başgösterdiği oranda gercilikte aynı doğrultuda bir sorun haline gelmiştir. Bugün Orta Doğu ‘da siyasal İslam duvara toslamışken bizde onun yaydığı gericiliğin alanı burjuvazinin, düzen aktörlerinin sağcılık yarışının sonucu olarak genişletmekte. Peki ne yapmalı? “Türban Neyi Örtüyor” diyenlerin yani eşitlik, özgürlük, laiklik, aydınlanma diyen komünistlerin üniversitelerde örgütlü mücadeleye dahil olma çağrısına kulak verilmeli, bu ses daha gür çıkmalıdır.
1) https://gazetemanifesto.com/2018/bekir-bozdag-kilicdaroglu-kuryenin-getirecegi-zarfi-bekliyor-173500/
2) Laiklik tanımının liberaller ve siyasal İslamcılar tarafından nasıl güdükleştirildiğini kısaca ele alan bir makale için bkz : Gelenek 119 , Kurtluş Kılçer – Laiklik Üzerine
3) Gelenek 95 , Doğan Ergün ve Koray Yalçın – Üniversitelerdeki Mücadelemiz Mart 2007 sayfa 38
4) https://gazetemanifesto.com/2019/universite-iki-resmi-mustehcen-buldu-sirt-dekoltesi-kapatilirsa-sergiye-aliriz-263380/