Tarantino, Hippiler ve Sol
Tarantino’nun eski Hollywood’un sularında dolandığı filmi Once Upon a Tıme in Hollywood pek çok kişi için tartışma konusu oldu. Sol adına yapılan eleştirilerden biri de hippi karşıtlığıydı…
Kaan Kavuşan
Tarantino’nun eski Hollywood’un sularında dolandığı filmi Once Upon a Tıme in Hollywood pek çok kişi için tartışma konusu oldu. Sol adına yapılan eleştirilerden biri de hippi karşıtlığıydı…
Bir düşününce, film eleştirisini “soldan” yaptığını düşünüp “liberal” analizler sunan ne kadar çok sayıda insan var aslında. Kısmen sinema alemine Amerikanların egemen olmasından kaynaklanıyor tabii ki. Eleştirmen iddiası taşıyan insanlar ve de sinefiller, filmleri izledikten sonra haliyle hakkında çıkan İngilizce yazıları okuyarak fikirlerinin sağlamasını alıyor, fikir ediniyorlar. Bunun sonucu olarak, bir çeşit siyasî merkez kaymasıyla karşı karşıya kalınıyor. Neticede, ABD, liberallere solcu, sosyal demokratlara komünist diye saldırılan bir ülke. Amerikan “ilericileri” liberal fikirleri över ve sağındakileri, faşistler, muhafazakârlar ya da milliyetçiler olarak kodlarken ikinci kısımda şüphesiz doğru ama ilk kısmı yanlış fikirdeler. Çünkü sokaktan çevireceğiniz herhangi bir Avrupalıya göre bile, liberaller merkez sağda yer alır ve merkez sağın ilerici olması mümkün değildir.
Geçtiğimiz günlerde benzer bir tartışma Tarantino’nun son filmi, Bir Zamanlar Hollywood’ta üzerinden daha çok Amerika’da ama biraz da Türkiye’de yapıldı. Film hakkında yapılan en yoğun eleştirilerden biri “hippi karşıtı” olduğuydu. Çünkü filmin bir yerinde Brad Pitt’in canlandırdığı Cliff karakteri, arabasına aldığı genç bir kızla beraber Charles Manson’ın kurduğu hippi komününe gidiyor. Mekânın sahibini tanıyan adam, ev sahibiyle ısrarla konuşmak istediği için sonuçta olay şiddetle son buluyor. Ve buradan bir gruba dair şiddet devşirildiği söyleniyor.
Somut durumu ıskalamak
Bu yaklaşımda öncelikle Manson’ın kim, tarikatının ne olduğu gözden kaçmış oluyor. Kendini bir nevi Mesih olarak gören Manson, müritlerine yeni bir ırk savaşının gelmek üzere olduğunu, eninde sonunda siyahların herkesi öldüreceğini söylüyordu. Bunları her gün uyuşturucu madde tesiri altındaki “hippi”lerine ateş başında anlatıyor, bir nevi Hasan Sabahlık yapıyordu. Anlatısında eklektik bir şekilde, hippiliğin komünal yaşam kültürü, devlet-karşıtlığı ile neo-nazi görüşleri birleştiriyordu. Bunun sonucu, ünlü yönetmen Polanski’nin o zamanki eşi Sharon Tate ve karnındaki bebeğinin de aralarında olduğu, onlarca katliamın vuku bulması oldu. Çünkü Manson’a göre savaş öne çekilmeliydi. Bu açıdan baktığımızda Tarantino’nun filminin hippi karşıtı olduğunu söylemek güçleşiyor. O daha çok Manson’ın hippilerine karşı. Belki gerçekten de genel anlamda hippi karşıtıdır ama filmden sadece bu sonuç çıkıyor. Amerikan eleştirmenlerin bazıları iki kesim arasındaki çizginin net çekilmediğinden bahsediyorlar. Doğru, net değil ancak konuya yabancı olan için sadece. Bir Amerikalının çizgiye ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Kült bir olay olduğundan Mansonların kim olduğu gayet iyi biliniyor.
Herhangi bir kitleye fiziksel saldırıyı kınamak elbette makul. (Bu cümleyi yazmak zorunda kalmak aslında komik, çünkü yazmazsam saldıranı bol olacak, biliyorum: “Ne yani? Hippi diye dayak mı yesinler?”) Ancak “Manson Ailesi” denen katil sürüsüne uygulanan şiddeti, tetiklenmiş bir şekilde hippi karşıtlığı olarak okumak da aşırı hassasiyet ve post-modernizmin dayatması gibi geliyor. O yüzden bu tartışmada beni fikri olarak filmden daha çok ilgilendiren şey[1], “hippi karşıtlığı” terimini kullananların Tarantino’ya “sağcı” diyerek, bunu sol adına yapmaları ve hippiliğe neredeyse bir kutsiyet vermeleri.
Sosyalistler elbette, Reagan dönemi sağcıları ve ülkemizin muhafazakârlarının yaptığı şekilde bir hippi karşıtlığı yapmadı, yapmıyor. Hippilerin saçıyla başı, çiçekli giysileri veya İspanyol paça pantolonları, cinsel hayatlarındaki eğilim ve tercihleri, hayatlarını karavanda ya da ilkel bir komünde yaşayıp yaşamadıkları bir sosyalistin öncelikli konusu değil. Ancak sosyalistler, hippiliği sola dair bir kavram olarak da solun dokunulmaz bir değeri olarak görmezler.
Savaş karşıtlığı ve yöntemi
Hippilerin çok büyük kısmı[2] (yani Yippie denen azınlıktaki alt kategoridekiler hariç) politik olarak pasifisttir ki bu devrimciliğin karşısındadır. Devrimciler de bazı savaşlara karşı olurlar ancak her savaşa karşı değillerdir. Hatta Lenin, Sosyalizm ve Savaş’ta şöyle der:
“Biz Marksistler hem pasifistlerden hem anarşistlerden ayrılır; her savaşın ayrı ayrı, Marx’ın diyalektik materyalizm görüşü açısından, tarihsel bir incelemesi yapılması gereğini kabul ederiz. Her savaşta kaçınılmaz bir biçimde olagelen dehşete, zulme, sefalete ve işkenceye karşın, tarihte ilerici nitelikte pek çok savaş vardır; bu savaşlar (örneğin mutlakıyet ya da kölelik gibi) çok kötü ve gerici kurumların yıkılmasına ya da (Türkiye ve Rusya’da olduğu gibi) Avrupa’da en barbar despotlukların ortadan kalkmasına yardım ederek, insanlığın gelişmesine hizmet etmişlerdir.”[3]
“Çiçek çocuklar”ın büyük kısmının Vietnam Savaşı’na karşı olması ve Amerikan devletini faşist bulması; muhakkak ki fikren solla kesişiyor. Ancak hippiler Vietnam Savaşı’ndan ajite olmakla birlikte her savaşa karşı. Bu, belki de dünyanın dört bir yanındaki mazlum ülkelere savaş açan bir ABD’nin içinde yaşamak ve bundan ölesiye bıkmak sebebiyle makul gelmiştir. Ama şunu kabul etmek gerekir ki eylem de olmayınca bu politik bilinci, etiğe indirgemek anlamına geliyor. Vietnam protestolarında Yippiler yer almış olmasına rağmen, daha çok bir kitle protestosuydu esasında.
Bu kutsamaya yol veren başka bir şey de hippilik ve 68 kuşağı arasında kurulan eksik-aksak bağ. Hippilerin 60’ların ortalarından itibaren tarih sahnesine çıktığı doğru ama zirve noktaları 70’lerin başı olarak kabul ediliyor. 68 olaylarını hazırlayan bir “zamanın ruhu” ürünü olarak görülmeleri tartışmalı bir değerlendirme en iyi deyişle. 68 kuşağı ve Avrupa’daki öğrenci olaylarının radikalliği, üniversite işgalleri, işçi sınıfıyla kurmaya çalıştıkları temas nihayetinde aktif ve hatta hücumcu bir hattı ifade ediyor. Oysa bu, hippi pasifizmi ve “sivil itaatsizliği”yle de çok bağdaşmıyor. Hippilerin bir kısmı 68’e sempatik bakmakla beraber, onların yöntemlerini hiç benimsemediler. Zaten bu yüzden de Amerika’da akademisyenler ve basın, onları marksistlerden ayırmak için “Yeni Sol” denen kategoriye dahil ettiler.
Spritüellik zırvası
Bir kamu sağlık problemi olan madde kullanımını övmek ve arttırmakla beraber, “spiritüel” meselelerin de geniş ölçüde komünler arasında kabul görmesi bir başka anti-sol öğe. Hippilerin hatıratlarına baktığınızda “şifacılara inanma”, “fal ve tarot”, “negatif enerji”, “falanca filanca terapisi” gibi bilim dışı konulara olan eğiliminde, bugüne kadar uzanan bir metafiziğin izlerine rastlanabilir.[4] Günümüzün modern hippileri “hipster”ların da benzer eğilimlere ve sınıfsal konuma sahip olması şaşırtıcı değil. Konforunu bozmadan yapılan, bazen bulunan bazen bulunmayan anti-kapitalizmi sıfırlanmış hippilik bir nevi. Hippi hareketinin üyelerinin geçmişine bakıldığında da çoğunun orta ve orta-alt gelir grubundan gelen küçük burjuvalar olması da şaşırtıcı değildir.
Kısacası hippilik yaşam biçimi ve yaşam biçimi karşıtlığı gelişmiş bir hareket. İnsanların daha çok özgürlük istemesi, istediğini yapabilme özlemi elbette gocunulacak bir şey değil. Ancak sol, bu özlemleri bir kenara atmamakla birlikte, hareketini sınıf üzerinden şekillendirmek zorunda. Çünkü tek “gerçek” çelişki sınıf üzerinedir, diğer çelişkiler sınıfını bilmemekten ve soyut tarifler üzerinden biçimlenir. Tarantino’nun sahnesine gösterilen aşırı tepki de sol değil, liberal bir hassasiyetin ürünü haline geliyor böylece…
[1] Filme dair daha detaylı bilgi için Pera Sinema’ya yazdığım yazıyı okuyabilirsiniz. Kaan Kavuşan, “Tarantino Filmi Olmayan İlk Tarantino Filmi” (27.08.2019) http://www.perasinema.com/bir-zamanlar-hollywoodda-tarantino-filmi-olmayan-ilk-tarantino-filmi/
[2] Sarah Pruit (History.com), “How the Vietnam War Empowered the Hippie Movement” (14.09.2018) https://www.history.com/news/vietnam-war-hippies-counter-culture#targetText=Hippies%20saw%20mainstream%20authority%20as,protest,%E2%80%9D%20he%20points%20out.
[3] V.I. Lenin, Sosyalizm ve Savaş, Sol Yayınları, 4. Baskı (1976) s.11-12
[4] Rhiannon Lucy Cosslett, “The hippy is back: not so cool if you remember it the first time round.” The Guardian web sitesi, (18.03.2017). https://www.theguardian.com/society/2017/mar/18/hippy-back-instagram-not-so-cool-remember-first-time-round