Suriye sorunu mu, Kürt sorunu mu?
ABD’nin Suriye’yi bölme siyasetine, AKP hayır dememiştir. ÖSO üzerinden Suriye’nin bölünmesine yönelik adımlar atmıştır. Başka bir deyişle, ABD Kürtler üzerinden, AKP ÖSO üzerinden Suriye’nin bölünmesine yönelmişlerdir. AKP, PKK’yi gerekçe göstermiş, ABD IŞİD’i gerekçe göstermiştir.
Kurtuluş Kılçer
Başlıktaki bu iki soru elbette birbiriyle ilintili. Gelişen siyasi süreçleri birbirinden tamamen bağımsız ele almak mümkün olabilir mi?
Peki bugün Suriye’de ortaya çıkan sorunu tek başına Kürt sorunu olarak ele alabilir miyiz?
Bugün Türkiye kamuoyunda hatta belki de dünya kamuoyunda meseleyi “salt” Kürt sorunu olarak ortaya koyan anlayışlar bulunuyor. “Barış Pınarı Operasyonu” ile birlikte dile getirilen tezler kabaca ikiye ayrılıyor: AKP-MHP bloku ile sermaye devleti tarafından işlenen tez, “ABD emperyalizmi, Suriye’de ortaya çıkan boşluğu kullanarak bir terör örgütü üzerinden bir Kürt devletleşmesini yolunu yapıyor; bu durum ülkemizi de etkiler, buna izin vermeyeceğiz, ABD’nin planını bozacağız” diyor. Karşıt tezde ise, “Suriye’de baskıcı Esad rejiminden kurtulan Kürtler, kendi yönetimlerini oluşturdular. Bu askeri operasyon Kürtlerin imhası, meşru yönetimlerini yıkma ve Kürt topraklarını işgal girişimidir.” deniliyor.
Her iki tezin de ortak noktasında şöyle ya da böyle “Kürt sorunu”nun tarif edildiği açık olsa gerek. “Kürtlere değil teröre karşıyız” sözünden tutun da “Kürtlere karşı savaş ilan edildi” diyenlere; hatta batıda “IŞİD’i yenen Kürtler” propagandasına kadar, tartışmaların merkezine Kürt sorunu ya da Kürtler oturtuluyor.
Bugün Suriye’de yaşanan savaşın sıkışma noktasının, Suriye’nin kuzeyinde emperyalist ABD destekli ayrı bir yönetim bölgesine kaydığı açık. Ancak Suriye’deki savaşın başlangıcının Kürt sorunu olmadığı da herkes için açık olmalıdır. Tam da bu nedenle, Suriye’de savaşın sonlanması başlangıç sorununun çözülmesiyle mümkün olacaktır. Sıkışma noktasının güncel siyasetteki etkisi, sorunun kaynağını görmemize engel oldukça, ne süreci anlayabilir ne emperyalizmi analiz edebilir ne AKP’nin Suriye’deki yanlış ve işbirlikçi dış politikasını ne de Kürt siyasetinin işbirlikçiliğini görebiliriz.
Mesele adlı adınca Suriye sorunudur.
Suriye’de ‘rejim’ değişikliği ABD emperyalizminin öncülüğünde Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin ve “batı” ülkelerinin kurduğu ittifakla sağlanmak istenmedi mi? Suriye’de siyasal İslamcılar, başta İhvan olmak üzere, ayaklandırılmadı mı? Silahlandırılmadı mı? Olmayınca dünyanın bütün cihatçı çeteleri Libya’dan, Sudan’dan, Afganistan’dan, Kafkaslardan Suriye’ye sokulmadı mı?
Önce ‘rejim’ değişikliğini denediler, olmadı. Sonra yıkımı, parçalanması ve bölünmesini gündeme getirdiler. ABD ve AKP ortaktı. “Esad diktatörlüğü” kavramı sadece AKP’nin değil, neredeyse Suriye düşmanlarının dayandığı ortak tanımdı. Büyük güçler düğmeye basmış, uyumlu İslam modeli kurulmuş, cihatçı çeteler devreye sokulmuştu. (Kürt siyaseti de bu tanımdan asla azade değildi.)
İsrail uçaklarla defalarca Suriye topraklarını bombaladı.
Türkiye Rus uçağını bile düşürdü.
Sabah akşam sarıldıkları kimyasal silah yalanını bahane ederek tıpkı Irak gibi Suriye’nin işgaline ramak bile kalmıştı. ABD, kimyasal silah yalanı üzerinden Suriye’yi kaç kez vurdu. (Trump, daha dün kimyasal silah yoktu diye açıklama yapmıştı ama…)
Her şey Siyonist İsrail’in güvenliği içindi…
Rusya’nın devreye girmesi, İran’ın nüfuzunu artırması, Yemen ve Irak’taki yeni gelişmeler, Müslüman Kardeşler hareketinin (İhvan) İslam ülkelerinde yaratmış olduğu yeni sorunlar, Şam’ın direnişi vs. gibi onlarca parametre ile birlikte Suriye’de ‘rejim’ değişmeyince, Suriye’nin bölünmesi gündeme gelmişti. ABD emperyalizmi, Suriye’nin bölünmesi planına geçti ve Kürt kartına oynadı.
IŞİD karşıtlığı söylemi, Suriye’ye müdahalenin kılıfıydı. IŞİD’in iplerinin kimlerin elinde olduğunu herkes biliyor bugün.
ABD’nin Suriye’yi bölme siyasetine, AKP hayır dememiştir. ÖSO üzerinden Suriye’nin bölünmesine yönelik adımlar atmıştır. Başka bir deyişle, ABD Kürtler üzerinden, AKP ÖSO üzerinden Suriye’nin bölünmesine yönelmişlerdir. AKP, PKK’yi gerekçe göstermiş, ABD IŞİD’i gerekçe göstermiştir.
Başından beri AKP’nin Suriye politikasının büyük fotoğrafta emperyalist ABD ile paralel olduğunu hep söyledik.
Peki ya Kürt siyaseti? Kürt siyaseti, Suriye’nin birliğini değil, bölünmesini tercih etti. Emperyalist ABD’nin şemsiyesi altında devletleşme politikasına yöneldi. Kürt siyasetinin yöneliminin ABD ile paralellik arz etmediğini kim söyleyebilir?
Bugün Barış Pınarı Operasyonu’nun “ne olur, kim kiminle” gibi matris çözümü bir yana, Suriye’de ortaya çıkan tablo ve bütün siyasi aktörlerin politik tutumları, geçmişten bugüne yapılanlardan azade ele alınabilir mi?
Bugün meseleyi Suriye sorunu olarak ortaya koymazsak, ortaya çıkacak bakış, dar ve milliyetçi bir çerçeveden ileri gitmeyecektir.
Gerici AKP iktidarının neo-Osmanlıcı Ortadoğu açılımı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir bileşenidir. Başarısız olmuştur.
Kürt siyasi hareketinin, Suriye’nin kuzeyinde ayrı bir devletleşme girişimi, keza aynı şekilde bu projenin alt adımlarından birisidir.
Meseleyi doğru koyacağız. Türk milliyetçiliğinin ya da Kürt milliyetçiliğinin dar ve kör gözlüklerinden bakmak durumunda değiliz. Bugün karşımızda Suriye sorunu bulunmaktadır. Suriye sorununda kim ne söylemektedir?
AKP, Suriye’nin birliğini savunuyorsa, İstanbul’da konsolosluğu, BM’de elçisi bulunan Suriye Devleti ile neden görüşmemektedir?
Kürt siyaseti, Suriye’nin birliğini istiyorsa, ABD ile askeri ilişkisini kesip atacak hatta Suriye’de yıkımın bir numaralı suçlusunu karşısına alacak mıdır?
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren emperyalizmin oyunlarını ve planlarını iyi görmek zorundayız.