Tarih Çarpıtıcılığı ve Putin
Peki bugün Putinci rejim bu sahteliklere neden gerek duyuyor? Öncelikle Gorbaçov – Yakovlev - Yeltsin’in devamı olduğu için. Muazzam Sovyet mirasını yağmalamış olan oligarşik çetenin servetini koruması için her şeyden önce Stalin’e kara çalması ve SSCB’yi yıkmayı meşrulaştırması gerekiyor. Bu onlar için ölüm kalım meselesi.
Candan Badem
Moskova’da 20 Ağustos 2019’da federal devlet arşivleri ajansının salonunda “1939 yılı. İkinci Dünya Savaşının Başlangıcı” konulu sergi dışişleri bakanı Sergey Lavrov’un ve çeşitli ülkelerden diplomatik temsilcilerin katılımıyla açıldı. Dışişleri bakanlığı, devlet arşivleri, Rusya Tarih Kurumu ve Almanya dışişleri bakanlığı siyasi arşivinin düzenlediği sergide üç yüz kadar belge var. Sergilenen belgeler arasında en ilginci 23 Ağustos 1939 tarihli Almanya ve Sovyetler Birliği Arasında Saldırmazlık Antlaşması (“Molotov-Ribbentrop Paktı” denen antlaşma) ve onun sözde “gizli protokolü”. Bu sözde protokole göre Almanya ve SSCB, birbirine saldırmamaya söz vermekle kalmayıp Doğu Avrupa’yı aralarında bölüşüyorlar. Böylece savaşı çıkarmanın sorumluluğu “iki totaliter rejime” yüklenmiş oluyor. İlk olarak 31 Mayıs 2019’da rejime yakın “Tarihsel Bellek” (İstoriçeskaya Pamyat) adlı vakfın internet sitesinde yayımlanan sözde gizli protokolün sözde orijinalini bu kez camekan arkasında sergiliyorlar. Belgeye bakınca renkli ıslak imzalı orijinal gibi görünüyor ancak “orijinal” diye sundukları şey yine elektronik fotoşopun renkli yazıcı çıktısı.
Türkiye’deki gibi Rusya’da da akademi rejime biat etmiş durumda ve Bilimler Akademisinden Yuriy Jukov gibi birkaç yaşlı tarihçi dışında solcu akademik tarihçi yok. Hatta Rusya’da üniversiteler Türkiye’den de kötü durumda: özellikle sosyal bilimlerde her türlü diploma ve akademik unvan parayla satın alınıyor. Putinist rejimin beslediği tarih çarpıtıcılarının yaratmaya çalıştığı sözde gizli protokol iddiasını, amatör tarihçi Aleksey Kungurov ayrıntılarıyla çürüten bir kitap yazmış bulunuyor. (Pakt Molotova-Ribbentropa. Tayna Sekretnıh Protokolov. Moskova: Rodina, 2018). Kungurov blogunda son gelişmeleri de değerlendirdi. Sergideki sözde orijinalin cep telefonuyla çekilmiş görüntüsüne bakarak bile orijinal olmadığını anlamak mümkün. Örneğin 2009 yılında TV’de gösterilen sözde orijinal antlaşma ikiye katlanmış A3 kağıdına yazılmış iken şimdiki sergideki “orijinal” iki ayrı A4 kağıdından oluşuyor. Devlet arşivlerinin internet sitesindeki kopyada olmayan yazıcı izleri sergideki sözde orijinal üzerinde görünüyor. Rejimin vasıfsız falsifikatörleri doğru düzgün bir “orijinal” yapamamışlar! Sözde gizli protokol de A3 kağıdına değil iki ayrı A4 kağıdına basılmış. Ancak esas nokta şu ki çıplak gözle bakınca bu “orijinalin” daktiloyla yazılmış bir kağıt mı yoksa renkli yazıcıyla basılmış bir daktilo elektronik kopyası mı olduğu anlaşılmıyor. Rusya dışişleri bakanlığı bunun orijinal olduğunu ileri sürüyorsa bağımsız araştırmacıların mikroskop altında incelemesine izin vermeli.
Sözde gizli protokole ilişkin ilk soğuk savaş falsifikasyonunu ABD dışişleri 1948’de yayımlamıştı. Güya Almanya’da buldukları protokolün İngilizce çevirisiydi bu. Ancak bu yayını ciddiye alan akademik tarih tezleri veya başka tarih çalışmaları olmadı. SSCB’de Gorbaçov ve Yakovlev hainleri işbaşına gelince SSCB’yi parçalamaya Baltık ülkelerinden başladılar. 1988 yılında Riga’da yazarlar birliğinde dile getirilen bu tez Yakovlev ve Gorbaçov’un himayesi altında kısa sürede Sajudis hareketinin ideolojik temeli oldu. Baltık ülkelerinde emperyalizmin de desteğiyle ayrılık hareketi hızla yayıldı ve öteki Sovyet cumhuriyetlerine de örnek oldu. 23 Aralık 1989’da SSCB Halk Temsilcileri Kongresinde konuşan ideolojiden sorumlu Politbüro üyesi Aleksandr Yakovlev haini, Stalin ve Hitler’in bu sözde gizli protokol ile Avrupa’yı bölüştükleri yalanını dile getirdi.
Peki bugün Putinci rejim bu sahteliklere neden gerek duyuyor? Öncelikle Gorbaçov – Yakovlev – Yeltsin’in devamı olduğu için. Muazzam Sovyet mirasını yağmalamış olan oligarşik çetenin servetini koruması için her şeyden önce Stalin’e kara çalması ve SSCB’yi yıkmayı meşrulaştırması gerekiyor. Bu onlar için ölüm kalım meselesi. Ancak Rusya’nın stratejik çıkarlarını koruyormuş görüntüsü vermeleri de gerekiyor. Dolayısıyla Gorbaçov ve Yakovlev’in başlattığı yalanı sürdürüyorlar, ancak o zamanki reel politika gereği bu normaldi diyorlar. Putin’in Avrupa’ya ve ABD’ye verdiği mesaj budur: Nüfuz alanlarını bölüşmek normaldir, gelin sizinle de anlaşalım, emekçileri sömürmeyi birlikte sürdürelim ancak birbirimizin ayağına da basmayalım. Beni partneriniz olarak kabul edin, Kırım’ın Rusya’ya katılmasını da kabul edin, ben de Stalin’e ve SSCB’ye karşı tarihi çarpıtayım, geçinip gidelim.