TKH: Kayyum atamaları siyasi çaresizliğin ürünüdür!
TKH açıklamasında bugün yapılan kayyım atamalarına ilişkin, "Kayyum siyasetiyle bölgedeki ağırlığını korumaya çalışan AKP ve Cumhur İttifakı, bu hamlenin neden bu dönemde gerçekleştirildiğini açıklamak zorundadır." denildi ve "Emperyalizmle ve sömürücü sermaye sınıfı ile mücadele edilmeden barış ve kardeşlik kazanılamaz" vurgusu yapıldı.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) HDP’nin yönetimde olduğu Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerinde başkanların görevden alınarak yerlerine valilerin atanmasına ilişkin bir açıklama yayımladı.
“Kayyum atamaları siyasi çaresizliğin ürünüdür!” başlıklı açıklamada, üç belediyeye yapılan bu operasyon için “AKP’nin bir siyasi kuşatması ve tasfiye hamlesi olması dışında, aynı zamanda emekçi halkın kaynaklarının bir avuç sermayedara peşkeş çekilmesi olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.” denildi.
“AKP’nin, yasaları canı istediği gibi kullanarak “seçmen iradesini” hiçe sayması, gerici rejimin karakterinin ürünüdür.” vurgusu yapılan açıklamada “Kayyum hamlesinin Suriye’de gerçekleştirilecek güvenli bölge operasyonlarının öncesinde gerçekleşmesi dikkat çekicidir. ABD ile pazarlık yapan AKP, operasyon öncesinde elini güçlendirmek üzere çaba sarf etmektedir. Kayyum siyasetiyle bölgedeki ağırlığını korumaya çalışan AKP ve Cumhur İttifakı, bu hamlenin neden bu dönemde gerçekleştirildiğini açıklamak zorundadır.” denildi.
TKH açıklamasının tamamı şöyle:
“31 Mart yerel seçimleri sonrasında HDP’nin ciddi bir oy oranıyla seçimleri kazandığı Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanları’nın “kayyumlar yoluyla” el konulması AKP’nin siyasi çaresizliğinin ürünüdür.
Sabah saatlerinde belediye başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alınması, AKP’nin seçimlerde kaybettiği mevzileri gayrı meşru bir yolla geri alma çabasından ibarettir. 31 Mart seçimleri öncesi denenen kayyum yolu, seçimlerle birlikte iflas ettiğini kanıtlamıştır. “Terör odaklarıyla mücadele etme” bahanesine sığınarak gerçekleştiren kayyum atamalarının, AKP’nin bir siyasi kuşatması ve tasfiye hamlesi olması dışında, aynı zamanda emekçi halkın kaynaklarının bir avuç sermayedara peşkeş çekilmesi olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
Seçimler öncesi Kürt sorununda her odakla görüşmeyi matah gören Cumhur İttifakı’nın, seçimler sonrasında “terörle mücadele” bahanesine sığınarak gerçekleştirdiği operasyon siyasi tükenişin açık bir ifadesidir.
Bugüne değin “seçmen iradesi” ifadesine başvurarak her istediğini yapmaktan çekinmeyen AKP’nin, yasaları canı istediği gibi kullanarak “seçmen iradesini” hiçe sayması, gerici rejimin karakterinin ürünüdür. AKP’nin kurduğu rejimin özü, gayrı meşru siyasetin kurumsallaşmasıdır.
Kayyum hamlesinin Suriye’de gerçekleştirilecek güvenli bölge operasyonlarının öncesinde gerçekleşmesi dikkat çekicidir. ABD ile pazarlık yapan AKP, operasyon öncesinde elini güçlendirmek üzere çaba sarf etmektedir. Kayyum siyasetiyle bölgedeki ağırlığını korumaya çalışan AKP ve Cumhur İttifakı, bu hamlenin neden bu dönemde gerçekleştirildiğini açıklamak zorundadır.
Partimiz Türkiye Komünist Hareketi, böyle bir siyasi hamlenin kabul edilemeyeceğini ifade eder. Sermaye düzeninin kendi iktidarının devamı için bir yandan emperyalizmle işbirliği için yollar ararken, diğer yandan kendi hukukunu dahi hiçe sayması meşru bir hamle olarak görülemez. Bugün gerçekleşen kayyum atamaları, gerici sömürü düzeninden ne Kürt sorununda çözümü, ne de hukukun egemen kılınmasını beklenemeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Emperyalizmle ve sömürücü sermaye sınıfı ile mücadele edilmeden barış ve kardeşlik kazanılamaz.”
Türkiye Komünist Hareketi
Genel Merkez
19.08.2019